Adım adım yalnızlığa
Günümüz insanında bir bağlılık sorunu gözlemliyorum. Yapacakları işe bile tam olarak bağlanıp dört elle sarılmıyorlar. Bu belki işlerine olan memnuniyetsizliklerinden kaynaklanıyor olabilir pek tabii ama işini çok severek yapan insanlarda da bunu görebiliyoruz. Bu konu üzerine düşünüp biraz da araştırınca sebebinin derinliğini biraz olsun kavradım. İnsanlar belki travmatik geçmişlerinden gelen ama çoğu zamansa çevresel faktörlerin bile yeterli olacağı güvenememe sorunu ile uzun zamandır başa çıkıyorlar. Geçmiş ilişkilerinde uğradıkları ihanetler, düş kırıklıkları ve yaşadıkları her türlü deneyim onları geri durmaya, kendilerini buzdan bir şatonun içine hapsetmeye itiyor. Aynı zamanda bir şeye sahip olduktan sonra yitirmektense hiç kazanmamayı yeğliyorlar. Bunların hepsi bağlılık duygusu gittikçe kaybetmemize yol açıyor. Tabii bu da çok üzücü bir manzara çünkü insan doğası gereği buna muhtaçtır, birine bağlanmak koşulsuz güvenebilmek ister ama ne yazık ki gittikçe birbirimizden ve eş zamanlı olarak kendimizden de uzaklaşıyoruz. Yaslanabileceği ,birlikte yürüyebileceği biri olmadığında içsel bir yalnızlığına doğru ilerliyor. Belki de bu yüzden korkularımızın sınırları içinde yaşamaktan vaz geçmeli hayatın getirdiği tüm olumsuzluklara rağmen adım atmaktan korkmamalıyız. Yaşamalıyız. Bize verilmiş bu ömrü sadece yaşamalıyız.