Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş 33. gün

33. gün

Yeni yıla giriyoruz, girdik derken bir de bakmışız ki ilk ayı geride bırakmışız bile. Bugün 2019’un 33. günü neredeyse yılın yüz onu gitti. Peki, biz hangi noktadayız? Yeni yılda neler yapmayı planlıyorduk, şimdi hangi aşamadayız?

Çok uzunca bir süredir zamanın bereketsizliğine takmış durumdayım. Elbette kıyametin alâmetlerinden biri, haftaların gün, yılların ay gibi geçmesinden bahsediyorum. Pazartesi oluyor bir anda cumaya bağlıyoruz. Hafta sonu deseniz bir hengâme içinde, teneffüse çıkmış öğrenci psikolojisinde çok çabuk geçiyor. Ay, birinci, on beşinci ve otuzuncu günden oluşuyor gibi… Hâl böyle olunca da bol bol mızmızlanıyoruz, bitmeyen işlerden, aranmayan eş, dost, akrabalara bir türlü sıra gelmiyor. Rüzgârda kapılan yaprak misali yönsüz, rotasız savruluyoruz.

Ömrümüz hep bir şeyleri beklemekle geçiyor. Bazı şeyleri sürekli erteleyip, moda deyimle yüzleşmekten korkuyoruz(!) Temel meselelerimizi çözmeden, yenilerine talip oluyoruz. Böyle olunca da iş çığırından çıkıyor. Bazı şeyleri konuşmak kolay da uygulamak çok zor oluyor. Bence kendimizi iyi hissetmek için alternatif gündemimizi oluşturmamız lazım. Gündelik siyasetin karmaşasından, kirliliğinden uzaklaşıp, belirlediğimiz kendi gündem maddelerine odaklanmamız gerekiyor. Lâkin dediğim gibi zor. Çemberin dışına bir türlü çıkamıyoruz. Sabahtan akşama o kadar çok haber bombardımanına tutuluyoruz ki sohbetlerimizin temel konusu bile bu oluyor. Eğer büyük meseleleri ele alamıyorsak siyaset yerine futbol konuşmak bile daha anlamlıdır. En azından insan kendini iyi hissediyor, arkadaşıyla şakalaşıp biraz kafa dağıtıyor. Git gide griden siyaha dönen atmosferden uzaklaşabiliyor.

 

Siyaset gündeminde malum yerel seçimler var. Siyaset kendi acımasızlığı içerisinde zaten yılın ilk üç ayını feda etmiş durumda. Siyasetçisi, adayı, partiye gönül vereni kısaca herkes, herkes hakkında konuşup duruyor. Kimse rakibini beğenmeyip, kendi adayının en iyisi olduğunu düşünüyor. İktidar ve muhalefetin fikir birliğine vardığı tek nokta; bu seçimlerin hayati derecede önemli olması. Nedense yapılan her seçim hayati oluyor. İnsanlar bu psikolojiye sokuluyor, sonra bir de bakmışız ki değişen fazla bir şey yok. Hayat devam ediyor(!)

Çevremden kiminle konuşsam herkes kendini yorgun, sıkılmış hissediyor. Bunun öyle kış depresyonuyla falan alâkası da yok gibi. Hayatımızda bir şeyleri değiştirmek istiyoruz, yeni başlangıçlar yapmak. Fakat dermanımız yok. Cesaretimiz var, çok fazla tereddüt duymuyoruz ama dediğim gibi silkelenip, kalkmaya dermanımız yok. Cahit Zarifoğlu’nun deyimiyle dizimizdeki dermansızlık bu yaşın alâmeti değil… Elbette maneviyatımız azaldı, ibadetlerimiz eksik. Her şeyi rakamlardan ibaret görüyoruz. Akrabaları, arkadaşları bile bana faydası olur, olmaz diye sınıflandırıp, ona göre bir öncelik sırasıyla ilişki kuruyoruz.

Biraz dağınık oldu biliyorum. Günler gelip, geçiyor. Bir yerden başlamamız gerekiyor. Yaşadığımız güne, geçirdiğimiz zamana bir anlam katmamız lazım. Nasıl olacak bilmiyorum ama olması gereken olmalı… Bu dünyanın hengâmesi içinde ahiretimizi de kaybediyoruz. Bilmem ne kadar farkındayız, daha fazla söze gerek var mı?    

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi