Annelik
Annem hep derdi ‘Anne olunca anlarsın’ diye. Haklıymış.
İnsan anne olunca daha iyi anlıyor annesinin yaşadığı, hissettiği o kocaman sevgiyi ve endişeyi. Bir çocuk olarak bir çocuğun annesine duyduğu sevgi ve hassasiyeti anlayabilirdim her zaman ama bir annenin çocuğuna duyduğu o kocaman sevgi anlamsız gelirdi. Ta ki anne olana kadar. İşte tam da burada anlam kazandı ‘anne olunca anlarsın’ cümlesi.
Çocuk sahibi olma konusunda her zaman çok endişeliydim. Kendime dair endişeler ve yaşadığımız dünyaya dair endişeler. Bütün bu endişeler bitmedi tabii ki ama en azından bir süreliğine kenara kaldırıldı. 36 haftalık keyifli, bol şımartılmalı bir gebelik sürecinden sonra kızım Melis’i kucağıma aldım.
Ağlayan, pespembe ve minnacık bir bebek ve korkudan tir tir titreyen bir anne. İşte bu umutsuzluğa kapıldığım, anneliğin üstesinden gelemeyeceğimi düşündüğüm andı. Tam 10 gün oldu. Melis aramıza katılalı. Hâlâ şaşkın, güvensiz ve ürkeğim. Ben Melis’e alışmaya çalışıyorum. Melis bana alışmaya çalışıyor ve giderek bağlanıyoruz birbirimize. Birdenbire hayatıma giren ve her şeyin üzerinde tuttuğum ufacık bir varlık. Birden bire değişen bir hayat.
Zor oldu evin en küçük çocuğu olarak anneliğe terfi etmek. Uykusuz geceler, 2-3 saatte bir yaşanan emzirme seansları, minnacık bedene minnacık kıyafetleri giydirme savaşı. Sonuçta her seferinde kan ter içinde kalan acemi anne ve onunla kan ter içinde kalan minik bebeği.
Annelik içgüdüseldir derler.Bazı şeyler içgüdüseldir ama ben anneliği bir parça da annemden öğreniyorum.
Kendine güvenecek bir anne olmaya çalışsan çocuğuna anneliğe dair tüyoları veren anne. İşte annelik böyle bişey sanırım. Çocuk kaç yaşında olursa olsun anne hep annedir çocuksa hep çocuktur. Hep koruyucu, sahiplenici, kendi rahatından, uykusundan ödün veren kişi.