Yüzyılın İhanet Belgesi
Türkiye, Osmanlı hinterlandında olup bitenlerden tarihsel anlamda sorumludur. Tabiat boşluk kabul etmez. Eğer bu coğrafyalarda biz yoksak, başkaları mutlaka gelip bu boşluğu dolduracaktır ve doldurmaktadır da.
Türkiye bölgede ve dünyada izlediği barışçı politikalarıyla özellikle halkı Müslüman olan ülke sokaklarında yelkenleri rüzgârla doldurmuştur. Bu politikalar, tüm moral bozucu ve caydırıcı etkilere rağmen devam ettirilmelidir. Her ne kadar Türkiye yüzünü AB’ne dönmüşse de Mevlâna’nın pergel metaforunda dile getirdiği gibi bir ayağıyla başta din, kültür, medeniyet ve kader birliği ettiğimiz Türk Dünyası ve İslam ülkeleriyle yakın, kalıcı ve sürdürülebilir ilişkiler içinde hummalı çalışmaları daha çok artırmalıdır.
Türkiye’nin yıldızı parlamıştır. Çünkü sahada olan masada olur. Güçlü manevi potansiyelimizin farkında olmalıyız.
Türkiye güçlü, sözü dinlenir ve kendisine rağmen adım atılması mümkün olmayan bir pozisyon yakalamıştır. ABD, Rusya ve Batılı ülkelerin kıskacında yaşayan tüm dünyanın mazlum halklarını, Türk Cumhuriyetlerini ve İslam ülkelerini yanına çekmelidir. Böylece, maddi ve psikolojik anlamda yalnız olmadığını gören bu halklar ve ülkeler, Türkiye’nin etrafında toplanacaktır. Adalet ekseninde gelişen bu değişim bütün bir dünyaya rahmet, barış ve ötekine saygı çerçevesinde esintiler taşıyacaktır.
Türkiye, Cumhurbaşkanımızın gayretleriyle çoktandır işlevini kaybetmiş olan ABD’nin tekelinde olan uluslararası kurumlara da yeniden adalet eksenli bir yapılanma çağrısı yapmaktadır. Geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanımızın BM’de yaptığı konuşmada “dünya beşten büyüktür” demesi bunun en açık örneğidir. Çünkü bugün Avrupa merkezcilik, dışlamacı bir politika gütmektedir. Başta BM ve Avrupa Güvenlik Konseyi bunun en açık delilidir. ABD, BM’in aldığı ve kendi lehine olmayan hiçbir kararı dinlememektedir. Bunun en son örneği, Filistin’i İsrail’i peşkeş çeken “Yüzyılın İhaneti” anlaşmasıdır. Dolayısıyla ABD’nın himayesinde olan İsrail de BM’in hiçbir kararına uymuyor. Bu konuda Batılı ülkelerin kılı bile kıpırdamıyor. Aksine, BM, birleşik Kudüs’ü başkent ilan eden İsrail’i kınamakla birlikte, diğer taraftan, örtülü olarak ABD ve İsrail’in ortak yapımlarına destek veriyorlar. Onların genel politikası: Tavşana kaç, tazıya tut..
Filistin halkı 1948’den beri büyük acılar çekmektedir.
Siyonist İsrail’in bitmek tükenmek bilmeyen saldırıları karşısında milyonlarca kardeşimiz şehit olmuş, binlercesi yaralanmış, hâlihazırda binlerce Filistinli kardeşimiz İsrail zindanlarında işkence altında acı çekmektedir. Bir o kadarı da sürgün hayatı yaşamaktadır. Bunula birlikte evleri, işyerleri, ekili arazileri, okulları, üniversiteleri, sağlık kuruluşları, yolları, camileri, kısaca tüm alt ve üst yapıları tahrip edilmiştir. Gidenler geri gelmeyecek ama hiç olmazsa, bu soykırım ve katliamı yapanlar yargılanmalı, yaptıkları yıkım karşısında tazminat ödemeye mahkûm edilmelidirler. Bu mümkün müdür? Bir gün mümkün olacağına inanıyorum. Yaptıkları bu cürümler, sürekli Siyonistlerin yüzüne vurulmalı ve psikolojik açıdan yıpratılmalıdır.
Siyonizm’in bütün bu ifsat politikaları karşısında durabilmek için Filistinliler arasında çok acil ittihat ve ittifak sağlanmalıdır. Bu bölünmüşlük Siyonizm’in ortak yapımıdır. Geçenlerde, bir televizyon ekranında Filistin’li bir bacımız şöyle haykırıyordu: “Filistin’de Hamascı, Fetihçi yoktur, sadece ve sadece Filistinli vardır. Taraflar arasındaki bu çatışma ve bölünmüşlükten Siyonistler istifade etti ve biz çok acılar çektik. Yeter artık, birleşin ve iktidar kavgasına son verin. Yetmez mi bunca masum çocuğun ölmesi, kadınların, yaşlıların ölmesi, evlerimizin başımıza yıkılması, yetmez mi?”
Bu sese mutlaka kulak verilmelidir. Bu ses milyonlarca Filistinli kardeşimizin ortak rüyasıdır. Önce, Filistin’de ortaya çıkan bu bölünmüşlük giderilmelidir. Çünkü ayrımcı ve çatışmacı bir söylem, Filistin davasına en büyük ihanettir. İsrail’in ekmeğine yağ sürmektir. İç bünyede meydana gelecek bu birlik, şu anda işgal altında bulunan bütün Filistin topraklarından Siyonistlerin atılmasını kolaylaştıracak, “Yüzyılın İhanet” belgesi de böylece tarihin çöplüğüne atılacaktır.
Unutulmasın ki, Filistin sorunu çözülmeden, dünyanın sorunları çözülemez.