Şiire yaslanırım
Bazen öyle ağırlaşır ki sensizlik
Kapalı göklere döner yüreğim
Gözlerimden puslanırım
Bulutlara dokunurum sanki
Şiire yaslanır, ıslanırım
Karanlıkla kundaklar gece
Şehrin bağrında bir cenin gibi
Cinnet cinnet uslanırım
Bir yağmur başlar usuldan
Şiire yaslanır, ıslanırım
Ne gölgen düşer sokağıma
Ne hayalin canlanır gelir
Kendi kendime hırslanırım
Çöller misali kurur içim
Şiire yaslanır, ıslanırım
Bir senin üstünü örtemez zaman
Eskir takvimlerde seneler
Sabrım yıpranır, paslanırım
Yokluğun nefesime karışır
Şiire yaslanır, ıslanırım
Hevesim yok artık dünyada
Yok geleceğine dair umudum
Hasretine nikahlanmışım sanırım
Gözlerim dolar geceye karşı
Şiire yaslanır, ıslanırım
Bir şiirde ıslanmak nasıl bir şey, ancak şiirin yağmurunu hissedenler bilir. Şairler, şiir yürekli insanlar bilir; bir de aşıklar, sevdalılar. Hele bir gidenin ardında yaşıyorsa, yerine kimseyi koyamadı, koymadıysa işte o zaman gider gider şiire yaslanır, şiirde ıslanır insan. Gülten Akın, “yazdığım her şiire bir umut çizgisi kattım” diyor. İşte şiire yaslananlar o umudu arayanlar. Nasıl ki yağan yağmurlar çime, çiçeğe, başağa bir umutsa, şiir de hayatta yitiği olanlara umut duygusunu bir teselli ambalajında sunan mısra yağmurudur.
Hayatımın büyük bir kısmında hep şiirin sularında kulaç attım. Sevgimi, sevdamı, sevincimi, acımı, hasretimi hep bu şiirin ikliminde yaşadım. İlk aşkımla başladı zaten içimdeki şiirin sulanıp yeryüzüne çıkması. Sonra ayrılık, hasret, umut, umutsuzluk hepsi şiirin kanatlarında yükseldi benim kendime ait göğüme. Bazen, Bakma hasrete, ayrılığa / Yokluğuna, yokluğuma bakma / O deryaya pek dalmadım /Adın dilimde, hayalin gözümde / Ben hiç sensiz olmadım diye sevgiliye seslenirken, bazen, Haydi Ferhat durma öyle / Vur külüngü, kaz dağları / Kayaları toz duman eyle / Eyleyesin düz dağları diyerek kendime döndüğümde, hep bu şiirin ruhunu ruhumda duydum. Şiir, benim için ikinci bir lisan oldu ve ana dilimde söyleyemediklerimi onun rahatlattığı bir konforla söyledim. Çok az insan anlasa da bu benim için çok da kötü bir şey olmadı hiç, bazen yanlış anlaşılmaktansa hiç anlaşılmamak daha iyi geliyordu bana. Çünkü söylemiş olmak bile bazı acıları yumuşatıyordu.
Sadece kendi söylediğim şiirlerle de değil, başka şairlerin şiirlerinde de uzun uzun yolculuklar yaptım çoğu zaman. Onların mısralarında da ruhumun kanatlandığını, acılarımın harlanarak hafiflediğini gördüm. Mesela Necip Fazıl Kısakürek’ten okuduğum şu dört mısra: Ne hasta bekler sabahı / Ne taze ölüyü mezar / ne de şeytan bir günahı / Seni beklediğim kadar gönlümün en yakın, en uzak coğrafyalarında yankılanır durur. Sonra Attila İlhan’ın Üçüncü Şahsın şiiri, Gözlerin gözlerime değince / Felaketim olurdu, ağlardım diye başlar bitinceye kadar bir buluta yaslanmışım gibi sırılsıklam eder içimi. Bu şiirlere ve şairlere onlarcasını ekleyebilirim, ancak böyle bir yazıya sığmayacağı için burada kesiyorum.
Can Bonomo büyük bir laf etmiş, diyor ki; “içinde şiir olmayan hiçbir şey kusursuz olamaz” bir şair ve şiir sever olarak bu söze katılmamam mümkün değil. Ben yaratılışın da şiirsel bir yanının olduğuna ve bununla tamamlandığına inanıyorum. Allah, insana kalp de verdiğine, akılla yetinmediğine göre bu böyledir diye düşünüyorum. İnsan, yaratılış itibariyle acizdir. Bu acziyetle başa çıkabilmesi için şiire muhtaçtır bence. Şiir, insanın içini genişletiyor ve kendine sığamadığı zamanlarda büyük bir rahatlama sunuyor. Yalnız bunu yaparken tam tersi bir görüntü sergiliyor sanki; duygu yoğunluğu, hüzün bulutları ve bulutlanan bir hava oluşuyor şiirin ikliminde. Ama bütün karanlıkların sonunda doğan güneş daha değerli bir görünür insana. İşte şiirden sonraki dünya da böyle bir havaya bürünüyor gönüllerde.
Genel olarak okumak güzeldir; insana olduğu yerde dünyayı dolaşmış gibi bir his yükler. Şiir okumak, şiirle uğraşmak ise dağların en derin mağaralarını, denizlerin dibini, ırmakların coşkusunu, uzayın derinliklerini de hissetmemizi sağlar. Havanın suyun bilgisini aşarak, onların ruhi tezahürlerini de ortaya koyuverir. Kaşa göze anlam yükler, gülüşe bakışa başka bir mana verir. Sevgili herhangi bir insan olmaktan çıkar ve meleksi bir boyuta ulaşır şiirin dünyasında. İşte benim şiirle olan dostluğum da tam olarak böyle sürer gider. Siz de şiiri ihmal etmezseniz kalbiniz ihtimam bulur.
Sevgiyle kalın.