Okullar Açılırken
Olağanüstü bir süreç ve başlangıç değil… Yıllarca uygulanageldiği üzere örgün ve yaygın eğitimde binlerce öğrenci ders başı yapacak. Eğitimin durmak bilmeyen ve kesinti kabul etmeyen bir süreç olduğunu tüm eğitimciler bilir. Yıllar içinde bir takvime bağlanarak Millî Eğitim Bakanlığı tarafından uygulanan eğitim öğretim yılı Eylül ayı içinde başlıyor.
Eğitim kesin çizgilerle bir takvime bağlı değil, bir mekâna da bağlı değil. Hedeflediğiniz kazanımlar doğrultusunda her yaş grubuna eğitim vermek durumundasınız ya da zorundasınız. Maarif dediğimiz o bütün terbiyeden meslek kazandırmaya, adabı muaşeretten kanunlara kadar tüm eğitim hayatını kapsıyor.
Her şeyde olduğu gibi eğitimde de büyük değişimler ve yenilikler kaçınılmaz. Teknoloji ile birlikte mekanlar yakınlaşırken bilgiye ulaşmak çok daha kolay ve hızlı. İletişim ve ulaşılabilir olmak talep eden için büyük kolaylık. Tam da bu noktada o can alıcı soru ile karşı karşıya kalıyoruz; teknoloji ile birlikte kolaylaşan, rahatlayan, sınırları aşan hız çağı bize kazandırdıkları kadar bazı şeyleri kaybettiriyor olabilir mi? Net ve isabet edilmiş bir cevap vermek güç sanırım…
Standardı ve kesin ölçümlenmiş bir uğraş değil eğitim. Her ne kadar günümüz eğitim kurumları aynı müfredata aynı yaş grubundan öğrencileri dahil ediyor görünse de nihai sonuçta her birey farklı dünyalar olarak kurumdan ayrılıyor. Yeteneklere, algı gücüne, ilgi alanlarına göre yönlendirme yapmanın ve bu öznel duruma göre eğitim vermenin gereğini oldukça uzun süredir biliyor insanoğlu. Diğer yandan çağımız dünyası bu kadar özgürlük ve sınırsızlık çağrısı yaparken “tek düze ve ipten çıkmış gibi bireyler” istediğini saklayabiliyor.
Okullara yüklediğimiz eğitim öğretim işi bireylere yeni bilgiler ve yetenekler öğretirken insani, vicdani hukuki, manevi ve toplumsal olarak kişiyi eğitmeyi de gaye ediniyor. Öğretirken eğitmek oldukça meşakkatli ve sabır isteyen bir süreç. Eğitimi ikinci plana atıp öğretimi öncelemek istenmese de toplumun her kesiminde “öğretmek” daha mühim kabul ediliyor.
Haydi küçük bir örnek verelim de eğitimci yanımızla söylemiş olalım; matematik dersinde 3 sayısı ile 2 sayısını toplamayı göstermek ve tüm sınıfın bu beceriyi kazanmasını sağlamak öğretimdir. Bu işlemi hayatının neresinde ne amaçla kullanacağını öğretmek, bu bilgisini yeri geldiğinde diğer derslerde de kullanabileceğini kavratmak eğitimdir. Bir adım ötesi bu matematik bilgisini, vergisini kaçırmak için mi vergisini tam vermek için mi kullanıp kullanmadığı asıl mevzudur.
Öğrencinin yeteneklerine, ilgisine ve ihtiyacına göre öğretimi planlamak mühimdir lakin aynı öğrencinin ister matematikte ister beden eğitiminde “ahlak” temelli bir eğitim alması daha ehemdir. Mutlak ve ortak doğrusu olmayan bir süreçten bahsediyoruz lakin karakter ve ahlak eğitimi A’dan Z’ye herkese elzem.
Çağın getirdiği yenilik ve gelişimler ne olursa olsun “insan” unsuru yerini ve kıymetini hiç kaybetmeyecek. Değerlerine, inancına, kültürüne, çevresine, insana ve insanca olana hürmet etmeyi cevher bilen gençlere ihtiyacımız hiç azalmadı.