Dünya Kimin Elinde
"Dünya büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi sonsuza dek terk eder." Cümle William Shakespeare’e ait. Acaba diyorum şimdi yaşasaydı dünya için ne derdi? Dünya 16’ya 9 bir ekrandır ya da misal dünya sosyal medyadır hatta sanal paradır bile diyebilirdi. Lakin sanal ya da sahte bir sahnede olduğumuz gereceği aşikâr.
Peki azizim bu sahne kimin elinde, yönetmen kim, ışıkçı, kameraman kimler, sahnede olan bizlersek bize oynatılan oyun kime ait ve daha dramatik bir sual olarak bizi izleyen kim? Evvelemirde yaratılış gerçeğini yaşam ve ölümün sahibini ve mutlak gerçekliğin ona ait olduğunu unutmadığımızı hatırlamış olalım. Öte yandan cüzi iradesiyle insan dünyayı halden hâle sokup, insanlığa ve tarihe şekil ve yön veriyor. Tam da burada serlevhada olan sual tekrar tekrar dile geliyor; dünya kimin elinde?
Yüzyıllardır, gizli bir elin, gizli yüzlerin ve kimliği saklı güçlerin dünyayı çekip çevirdiğini söyleyip duruyoruz. Tümüyle yalan ya da tümüyle gerçek demek bile mümkün görünmüyor. Mamafih bizim gerçekliğimizle onların gerçekliği arasında fark var hem de büyük fark. Para kimdeyse onun borusu öter babında kaba bir tabir var lakin saklanmış ya da ayan beyan görünen o para sahiplerinin elinde bir dünya olduğu kesin. Kapitalizm hâlâ tahtında oturuyor. Para, her şeyin efendisi. Ama artık para sadece kâğıt parçası ya da metal madeni değil. Para, dijital bir koddan ibaret. Sanal paralar ve sanal sayılar, bankaların hesaplarında birer sayıdan ibaret. Dünya artık elinde kripto parası olanların elinde. Ve bu paralar, bazen bir gecede değer kazanıyor, bazen de bir tweet ile buharlaşıyor. Dünya, birilerinin sanal cüzdanında kaybolup gidiyor.
Dünya, sadece parası olanların elinde değil elbet. Paraya hükmedenlerin paraya yön verenlerin sözü paraya sahip olanlardan daha ağır ve onlar kendi çıkarları için ne bulurlarsa pazarlayabilirler. Devletler, bir zamanlar dünyayı şekillendiren güçlerdi. Ulusal sınırlar çizilir, topraklar savaşlarla elde edilir, ulusların kaderi yazılırdı. Oysa bugün, devletlerin en büyük gücü, bir kısım ekonomik çıkarlar uğruna verdiği tavizlerle sınırlı. Bir ülkede savaş çıkar mı, ya da insan hakları ihlalleri yapılır mı? Pek de önemli değil. Nihayetinde her şey ticaretin, yatırımın ve borçların etrafında dönüyor. Kalkıp birileri binlerce kilometre öteden dahil olduğu bir savaş için o ülkeye ağır bir hesap çıkarıyor, bir başka coğrafyada bizzat ülkenin ve toprağın sahibini hem de alenen oradan çıkarıp geri kalan toprağı parsel parsel satmayı sıradan görebiliyor. Bir masa etrafında toplanan onca adam halkına sormadan başka bir ülke üzerine plan program yapabiliyor.
Dünya liderleri, büyük şirketler, CEO makamında olanlar… Sadece bunlar mı; perde arkasında örgütlenmiş, karanlık ve siluet halinde dünya üzerine çöreklenmiş gizli ellerin de varlığını tüm dünya biliyor. Biliyor da ne yapıyorlar peki!
Gerçeklik algısı değişip bitmek üzere. Kimin gerçekliği ne kadar önemli, kimin gerçeği hakikat? Buna kim karar veriyor farkında mısın güzel insan… Sosyal Medya ve teknolojiyle birlikte yapay gerçeklik devleri… Evet, bu devlerin de parmakları var dünyamızda. Artık gerçekliği, fikirleri, gündemi onlar belirliyor. Kimin neyi duyacağına, neyi öğreneceğine, neyi düşünmeye başlayacağına karar veren bu eller, hiç kimseyi gerçek anlamda özgür bırakmıyor. Çünkü özgürlük, tükettiğin meta ile sınırlı, her fikrin bir reklam ve beğeni boyutumda beyinlere işlenmesiyle sınırlı.
Büyük isimler, küçük dünyalar. Bu şirketler, artık devletleri değil, halkı yönetiyor. Küresel ısınmadan, sosyal adaletsizliğe kadar her sorunun çözümünü sunuyorlar ama sadece kendi çıkarlarını kollayarak tabii. Kendi çözümleri, kendi ekonomileri…
Korkarım ki dünya, bir avuç insanın, şirketin, algoritmanın elinde, bunlar da varlığını bildiğimiz ama parmakla göstermeye cesaret edemediğimiz o karanlığın