Kum Saati…
Zamanı ölçmenin en gerçekçi yolu, kum saati ile yapılan ölçümdür. Ömür ile çok paralel akar. Tek farkı ömür bir kereciktir. Kum saati defalarca ‘Sıfırdan başlayabiliriz’ der bize. Öte yandan sıfırdan olmasa dahi, ömür de kendi içinde pek çok yeni başlangıcı barındırır. Çeviririz, çeviririz… Bir defa daha çevirmediğimiz gün, biyolojik olarak ölmemişsek dahi mental olarak ölürüz. İnsan ömrü gibi, kum saatinde de her yeni başlangıçta daha kolay, daha hızlı akar zaman. Kumların sürtünme sonucu pürüzsüzleşmesi onlara her çevrilişte daha kolay akma imkânı verir. Gün geçtikçe daha hızlı akar kumlar. Bu sınav serüveninde de belli periyotlarda kendimizi yenileme, bir nefes daha alıp yeniden başlama imkânı bulduk. Sona yaklaştıkça zaman daha hızlı akar oldu.
Geçtiğimiz hafta bir kez daha çevirdik kum saatini. Gün gün, tane tane son 8 hafta akacak içinden. Akan her kum tanesini içimizde hissedeceğiz. Zaman azalıyor. Kum saatinin üst yarısı bizi kaygılandırıyor. Tutmak ne mümkün. Ama geçen hafta hazırlıklarımızı tamamlamış, planımızı oluşturmuştuk. Bu nedenle günler bizim için yokuş aşağı yuvarlanmıyor. Adeta tek hamlede kum saatini yan yatırdık. Her kum tanesi kendisi için programlanan bilgi ile yükleniyor, yükseliyor ve diğer hazneye ilerliyor. Her şey kontrol altında.
HER GECE, KENDİ GÜNÜNÜ HAZIRLAR.
Saatler 00.00’ı gösterdiğinde yeni güne adım atarız. Uzun bir gece, bize tanınan en özel zamandır. Zaman bizi güneşin doğuşuna, hayra ve şerre, gelen yeni güne hazırlanmak için dinlendirir ve aslında demlendirir. Günlerimiz sınırlı ve sayılı. Öylece uyuyamayız. Masanın başına oturup yarını planlamak lazım. Günün en son ve en hassas görevi yatmadan önce yarının programını kesin ve net bir şekilde yazmak olmalı. Bir terazi hassaslığında, yarını programlamalıyız. Yeterince yoğun ve gerektiği kadar aralıklı. Pazar geceleri, gelecek hafta ve gelecek günün programı birlikte yapılmalıyız. Onun dışındaki günlerde, haftalık programımız hazır olduğu için, sadece yarını planlamak yeterli olur. Sadece haftalık programdan, o haftaya özgülenen işlerden bir kısmı ile günlük ihtiyaçlarımızı, bir sıraya koyarak, sınırlı saatlere yerleştirmemiz gerek.
Boşa geçecek zamanımız artık yok. Arkadaşlar yok. Ekran zaten en başından beri olmamalıydı. En rutin işleri bile yazarak, gerekirse dakika dakika bir program oluşturmak lazım. Hiçbir şey yapmayacağınız dakikaların bile adını koyun bu programda. Ucu açık hiçbir aktivite olmamalı. Aktivitelerin başı sonu, amacı ve çıktısı belli olmalı. Yetecek kadar uyku, doyacak kadar yemek, zinde tutacak dinlenme ve netini yükseltecek bir çalışma düzenini sıralayıver. Ertesi gün beynin ne yapacağınla hiç yorulmayacak. Tıkır tıkır yolunda ve sakin bir gün için güzel bir uykuya geçebilirsin. Günü geceden hazırlamak, her gün için en az iki saat kazandırdı bile.
SABAH RUTİNİ
İnsan kendini en çok ve en kolay sabah sever. Bunu destekleyen bir çalışma var mı bilmiyorum. Tek bildiğim şu ki seni sevmek gün boyunca kimsenin hatta senin bile aklına gelmeyebilir. Uyanır uyanmaz, yoğun ve verimli programa başlamadan derin bir nefes al. Kocaman bir bardak su iç. Nasıl ve hangi tonda yapabiliyorsan, sadece 15 dakika kendini sev. Aynaya konuş, bir şarkı dinle nasıl yaparsan yap. Kendinle konuş kendini duy. İyi hisset. Geçen bir güne daha çeltik at. Günler eksilmiyor kaygılanma sen çoğalıyorsun. Sonrasını zaten planlamıştık. Tek yapmamız gereken geceden yapılan plana harfiyen uymak. Böylece zaman kavramı bizim için yokuş aşağı akan bir kum saatinden, tıkır tıkır işleyen bir saate evrilir.
NE YAPMALI?
Zamana karşı veya zamanın akışında değil, kendi rotanda seyir etmeli.