Konyalı Veysel Öksüz’ü hatırlamak
Bir şehri şehir yapan en önemli unsurlardan biri de hayatları süresince o şehre hizmet etmiş, kültürünü, geleneğini, geçmişteki güzelliklerini günümüze hatırlatarak, yarının hafızasına kazımış insanlardır. Pek çok dost sohbetlerimde dile getirdiğim bir hayfımı da söyleyivereyim: bizim ülkemizin en büyük zaaflarından biri, maalesef dünü güne taşımaktaki çoraklığıdır. Mazideki güzel adamlar, güzel atlara binip gittiler deyip nisyanın sayfalarına terk ediveriyoruz, onların bıraktığı ayak izlerini görmüyoruz. Oysa kudemayı tanımak, zamanımızı bereketlendirecek, neslimizi aslımıza bağlayacak ve geleceğe daha bir güvenle bakmamızı sağlayacaktır.
Bugün sizlere Konya’mızda yaşamış çok değerli bir şairden söz edeceğim. Elbette erbabı bilir ama çoğunluğun bilmediği, bigâne kaldığı bir şairdir Veysel öksüz. Onu bize hatırlatan sevgili Hayati İnanç hocamıza teşekkür etmeyi görev biliyorum. Her fırsatta şiirlerinden, tahmislerinden okuyarak, Konyalı Veysel Öksüz diye anmasını takdirle ve minnetle anıyorum.
Divan şiirimizin son halkalarından olan şairimiz, 1927 yılında Konya’nın Yarma nahiyesinde doğdu. Babası Veyis Efendi ve annesi Cennet Hanım’dır. Aslen Hadimlidirler. Veysel Öksüz Yarma’da ilkokula devam ederken, dördüncü sınıfta ailesiyle birlikte Konya’ya yerleşirler. İlkokul bitince Sanat Okulu’na başlar. Sınıf birincisi, parlak bir öğrenci olmasına rağmen: ikinci sınıfa geçince babası okuldan alıp kaynakçı Zeki Usta’nın yanına verir şairimizi. Askere gidinceye kadar burada çalışır. 17 yaşında Şerife Hanım’la evlenir. 1945-1947 yıllarında Gelibolu’da vatani görevini ifa eder. Askerlik dönüşü eski Buğday Pazarı civarında kendisine ait küçük bir dükkân açar. Daha sonra arkadaşı İbrahim Menekşe ile Ladende Caddesin ’de ziraat makineleri imalatı yapan bir atölye açarlar. Yaptıkları pulluklar çok tutulur ve “Pullukçu Veysel Usta” namı orta Anadolu’ya yayılır. İbrahim Menekşe ile bu ortaklık on beş yıl sürer ve dostça ayrılırlar. Veysel Öksüz yetmişli yıllarda Meram Sanayii’de kendisine ait bir atölyede ziraat ve inşaat makineleri imalatına devam eder. Bu dönemde küçük oğlu Sami Öksüz ile çalışmaktadır. 1993 şubatında rahatsızlanır ve hastaneye kaldırılır. Yanlış bir tedavi sonucu durumu kötüleşir. Kızı Hidayet Hanım babasının son durumunu şöyle anlatır: “Yatağına getirdiler. Şuuru açıktı. ‘işte hayatın sonu bu” dedi ve Ayete’l kürsi’yi yarısına kadar okuyabildi, kendisini kaybetti.” Veysel Öksüz bir hafta süren komadan sonra 15 Şubat 1993’de hakkın rahmetine kavuştu. Mevlâna aşığı şairin son istirahatgahı da Mevlâna Türbesi’nin karşısındaki Üçler Mezarlığı olur. Şerife hanımla evliliğinden üç oğlu bir kızı olmuştur. Büyük oğlu yurdumuzun tanınmış hattatlarından Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Öksüz, Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden emekli öğretim üyesidir. Ortanca oğlu İsmail Öksüz diş hekimidir. Küçük oğlu usta bir teship sanatçısı olan merhum Sami Öksüz, eşi ve bir oğlu ile 2004 yılında çöken Zümrüt Apartmanı’nda hayatını kaybetmiştir. Öksüz’ün tek kızı Hidayet Küçükbakırcı da ev hanımıdır.
Bu güzel insan evlatları gibi ardında güzel eserler de bırakmış, Mesnevi Tercümesi, Mesnevi Şerhi, Şiirler, nazımlar ve aruz vezni ile yazdığı Şiirleri, bu şehrin ve yurdun ilgisini beklemektedir.
Şimdi sizlere Veysel Öksüz’ün, Yahya Kemal Beyatlı’nın Baharabat isimli gazeline yazdığı Tahmis’i sunuyorum.
Rengi yâkut, lemsi âteş gonce femler görmüşüz
Yâre dert, ağyâre dermân çok sanemler görmüşüz
Mest olur yâdıyla yârân, özge demler görmüşüz
"Hayli şeb encümden efzûn câm-ı cemler görmüşüz
Bezm-i Cemden sonra subh-i muhteşemler görmüşüz"
Seyre dalmış gül görüp gülşende lâl olmuş hezâr
Besteler nakletti hûblar meclisinden rûzigâr
Teşnedir bir lâhza ayrılmaz çemenden cûy-i bâr
"Hüsn ü Aşk iklîminin feyziyle sermest-i bahâr
Reng ü bûy eksilmeyen bâğ-ı İremler görmüşüz"
Binde birdir şimdi dilden yâr için zâr eyleyen
Kendisin inkâr eder hep aşkı inkâr eyleyen
Ehl-i dil olmak gerekdir meyl-i dildâr eyleyen
"Meyle Hâfız, neyle Mevlânâ’yı tezkâr eyleyen
Pür-terennüm kişver-i Rûm ü Acemler görmüşüz"
Duymuşuz gurbette sessiz canhırâş feryâdlar
Zâhiren şen, bâtınen âh eyleyen nâ-şâdlar
Çâresizlikden içip berbâd olan âbâdlar
"Şûh Şîrinler yüzünden dağ delen Ferhâdlar
Aslıhanlardan yanan âşık Keremler görmüşüz"
Gül niyaz eylerse âşık andelîb olmaz mı lâl
Keşf-i esrâr eylemek ey dil mehabbetsiz muhâl
Aşkı anlatmazsa Öksüz, bunca tahmîs kîl ü kâl
"Zikre lâyık bahsi ancak zevkıdır ömrün Kemâl
Gerçi tâli’den nihâyetsiz sitemler görmüşüz"
ŞAİR: Yahya KEMAL
TAHMÎS: Veysel ÖKSÜZ