Ömer Tokgöz
Ömer Tokgöz Konya Müzik Festivali

Konya Müzik Festivali

Başlık kapsamında üçü bir arada olur mu? Sorusu aklınıza gelebilir. Üstelik 1968 yılında yapılmış dersem daha da ilginç olur değil mi? Konya müzik festivali rahmetli Fevzi Halıcı’nın eşsiz koordinasyon ve öncü kimliği ile 1960’lı yıllardan itibaren kotardığı Mevlâna ihtifali, Güzel Güvercin yarışması, Yemek yarışması, Atlı Cirit oyunları ile birlikte başlattığı güzel bir uygulama idi. Bu festivalde Türkiye’den ve Konya’dan gelen değişik folklor grupları, İstanbul’dan Türk halk müziği sanatçıları, yerel planda çok popüler olan lise öğrencisi Aşık Salihi (Halil Yılmaz) sahne almıştır.

Müzik evrensel bir realite, binlerce kişi bu sektörde çalışıyor. Kimse varlığını yadsımıyor. Amerika da hippiler tarafından düzenlenen Woodstock müzik festivali gibi dönüm noktası etkinlikler veya stadyumlarda devasa konserler yapılıyor. Konya müzik festivalinin yapılmasına dair önerimi dokuz ay önce 11.03.2024 tarihli Konya aşıklar bayramı başlıklı makalemde dile getirmiştim. Önerinin tafsilatına geçmeden müzik kavramı, müzik tarihi ve bu ambiyans içinde dini müzik veya mistik müzik nedir ele alalım. Müziğin tanımına dair çok çeşitli görüşler bulunmaktadır. Türk Dil Kurumu müziği "Birtakım duygu ve düşünceleri belli kurallar çerçevesinde uyumlu seslerle anlatma sanatı" olarak tanımlamıştır.

1bf4e35e-8304-4247-9941-0a837081d185.jpg

Resim, renklerin birleşmesinden; şiir, kelimelerin kaynaşmasından nasıl oluşuyorsa; müzik de seslerin, duygu, düşünce ve heyecanımızı anlatmak üzere belli bir estetik anlayışına göre seçilip işlenmesinden oluşmaktadır. Yılmaz Öztuna, Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi'nde, Musiki maddesinde, müziğin ses üzerinde kurulmuş bir sanat olduğunu belirtir.

İlk müzik aletinin şarkı, uğultu ve ıslık çalmaya, tıklamaya, öksürmeye ve esnemeye kadar çok çeşitli sesler çıkarabilen insan sesinin kendisi olması muhtemeldir. Enstrüman anlamında müzik aletlerine gelince, 2008'de arkeologlar Almanya'nın Ulm yakınlarındaki Hohle Fels mağarasında kemikten yapılmış bir flüt keşfettiler. Yaklaşık 35.000 yaşında olduğu düşünülen beş delikli flüt, V şeklinde bir ağızlığa sahiptir ve akbaba kanadı kemiğinden yapılmıştır.

''Antik müzik'' ya da "Eski müzik", tarih öncesi çağın müziğini takip eden müziğe verilen isimdir. "Bilinen en eski şarkı", Suriye'deki Ugarit'te 3400 yıl öncesine dayanan çivi yazısı ile yazılmıştır. Hürrian şarkılarının bir parçasıdır. Dünyanın herhangi bir yerinden müzik notaları da dâhil olmak üzere eksiksiz bir müzik parçasının hayatta kalan en eski örneği, MS 1. veya 2. yüzyıla tarihlenen Seikilos kitabesidir. (https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Müzik_tarihi)

Türkçe kullanımıyla müzik kelimesi esasen antik Yunanca kökenlidir, ilk kullanımı musike şeklindedir. Latinceye musica olarak geçen kelime, latin kökenli neredeyse bütün dillerde benzer şekilde kullanılmaktadır. İngilizce music, Almanca muzik, Fransızca musique gibi. Yunanlılar isim babası olduğu müzik için, “perilerin (mus) konuştuğu dil” (ike-ika), yani “perice” (musika) olarak isimlendirdiler Arapçaya yine Yunancadan mûsîkı olarak geçen kelime, Türkçeye de buradan aktarılarak 10.yüzyıldan bu yana musiki şeklinde kullanılmaya başlanmıştır. Tanzimattan bu tarafa da müzik kelimesi daha baskın kullanılmaktadır.

Müziğin çok çeşitli temel unsurları, öğeleri bulunmaktadır, bunlar çeşitli yazarlar tarafından farklı şekilde ele alınmışlardır. Mesela Otto Karolyi, müziğin üç temel öğesini ritim, ezgi ve armoni olarak belirtmektedir. Aaron Copland'a göre ise müzik dört temel unsurdan oluşur: Ritim, ezgi (melodi), armoni ve tını (ses rengi). Müzik tarihi açısından Wikipedia da 13 ayrı müzik dalı ve alt dalları bulunmaktadır.

Müzik salt eğlence, dinlenme amacıyla icra edildiği gibi tedavi ve iyileştirme amacıyla kullanılan bir psikolojik terapi yöntemidir. Müzik terapisi, her yaştan insan için psikiyatrik bozuklukları, tıbbi problemleri, fiziksel engelleri, madde bağımlılığı olan bireylerde ve sportif çalışmalarda motivasyon unsurudur.

İslam dünyasında 10. yüzyılda filozof Fârâbî vokal müziğin dinleyicilerin duygularını ve ruhlarını nasıl harekete geçirebileceğini anlattı. Bilim adamı İbn-i Sina ve Abdülkadir Meragi’nin çalışmaları önemlidir. Müzik uzun zamandır insanların duygularıyla başa çıkmalarına yardımcı olmak için kullanılmıştır. 17. yüzyılda, bilim adamı Robert Burton'ın Melankoli Anatomisi adlı eseri müzik ve dansın akıl hastalığı, özellikle melankoli tedavisinde kritik önemi olduğunu savundu. Antik Çağ'da Rodoslu bir kemancı olan Canus'un müziği "melankolik bir adamı neşelendirmek, ...sevgiliyi daha aşık, dindar bir adamı daha dindar yapmak" için kullandığına dikkat çekti. Osmanlı İmparatorluğu'nda akıl hastalıkları farklı makamlardaki müzikle tedavi ediliyordu. (https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Müzik)

330bcaa3-4cf4-45a7-925b-889f308e1649.jpg

İhvân-ı Safâ risalelerinde müzikle ilgili bölümlerde kâinatta varlıklar arasındaki uyumdan ve oranlardan söz ettikten sonra aynı uyumun gezegenler arasında da mevcut olduğunu ve gezegenlerin hareketleri esnasında uyumlu nağmeler çıkardığını ifade edilir. (https://islamansiklopedisi.org.tr/musiki)

Türk musikisi formları genel hatları yanında daha çok icra bakımından saz musikisi (enstrümantal müzik) ve sözlü musiki (vokal müzik) olarak ikiye ayrılır. Sözlü musiki de kendi içinde dinî musiki ve din dışı (lâdinî, profan) mûsiki ana başlıklarıyla iki ayrı bölümde incelenir. Türk dinî mûsikisi yüzyıllar boyu yaşanan İslâmî hayatın sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Türk dinî mûsikisi, nitelik bakımından cami musikisi ve tekke (tasavvuf) musikisi olmak üzere iki türde incelenmiştir. Ortak birçok vasıfları olmakla beraber cami ve tekke musikilerinde ayrı ayrı üslûp ve tavırların mevcut olduğu bilinmektedir. Cami musikisinin daha çok ciddiyet ve zâhidâne bir mahiyet taşımasına karşılık tekke mûsikisinde tasavvufî bir lirizm ve coşku hâkimdir. (https://islamansiklopedisi.org.tr/dini-musiki)

Bu noktada müzikle iştigal etmenin dini planda fıkhi durumu nedir dediğimizde Diyanet İşleri başkanlığı Din İşleri Yüksek kurulunun 12.07.2017 tarihli kararında: “İslâm’ın ilke ve esaslarına aykırı, günaha sevk eden, haramı teşvik eden müzikleri yapmak ve dinlemek günahtır. Dinimizin temel inanç, amel ve ahlak ilkelerine aykırı olmayan, haramların işlenmesine sebep olmayan müzik türlerini dinlemekte ise dinen bir sakınca yoktur. Tarafların ileri sürülen görüşleri, gerekçeleri ile birlikte değerlendirildiğinde müziğin mutlak anlamda yasaklanmadığı, aksine ilke olarak mübah kılındığı sonucuna ulaşılır” denilmektedir. (https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/1010/islamin-muzige-bakisi-nasildir)

Müziğin tarihi ve mistik müzik üzerine yaptığımız geniş parantezden sonra yazımızın başlığına dönelim. 1968 yılında düzenlenen ve bir daha yapılmayan Konya Müzik festivali yeniden ihya edilmelidir. Bu kapsamda 1966 ile 1980 yılları arasında Konya ile anılan müzik etkinliklerini yeniden ele almak gerekir. Eski prestijli dönemi ve kapsayıcılığı kalmayan Konya Aşıklar bayramı yeniden ele alınmalı, tasavvufi müzik, global mistik müzik ve Konya barana müziği şeklinde dört bölümden oluşan bir müzik festivali yapılmalıdır. Aşıklar bayramı geleneği ile 16 kez yapılmış olan Uluslararası Konya mistik müzik festivali deneyimi birleştirilmelidir.

Tasavvufi müzik denilince Mevlevilik odaklı olarak yapılan ayini-i şerif, zikir ve sema anlamında yapılan sema ayinlerinin içeriğine ve uygulamasını reorganize etmek gerekiyor. Klasik sema dili ve söylenen beyitler anlaşılmıyor, sıkıcı oluyor, sırf dönen tennure seyretmek çok da büyüleyici değil. Yabancı dillere sufi dansı diye çevrilmiş çoğu zaman.

Yani sema da bilinen yaygın anlayışların ötesinde ortalama ve standart bir dini ritüel olarak ortodoks değil, heteredoks bir ritüeldir. Yani ortalamanın dışında bir tarikat icrasıdır. Bugün yerleşik ve normal gibi görülmesi de genellikle sivil ve kamu iş birliği içinde yıllardır düzenlenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. 19.yüzyıl sema ayinleri yerine yeni güncel sema besteleri yapılmalıdır. Mevlâna ihtifali veya müzik festivali kapsamında boyunca yapılan programlar çok eski ve ağdalı bir dil kullanılarak icra ediliyor.

İhtifal ve mistik müzik festivali kapsamında icra edilen ilahiler de yine çok ağır melodilere ve sözlere sahip olduğu için programa katılanlar veya televizyon başında izleyenlerin ilgisini çekmemektedir. Bende dahil söylenilen sözlerden bir şey anlamıyoruz. Cehalet bizde de olabilir ama kiminle konuştuysam aynı şikâyet ve serzeniş dile getiriliyor. Bu uygulamanın neredeyse son 50 yıldır aynı rutinlikte ve monoton biçimde sürdürülmesi ise izleyicilerin sema ayini ile bütünleşememesine yol açmaktadır. (https://www.yenihaberden.com/mevlanayi-ortodoks-ve-heterodoks-bicimde-anmak-14615yy.htm#)

Sema yapmak eğer mikro ve makro kozmosta dönüp duran evrene ben de sema ile dönerek eşlik etmekteyim. Evrendeki canlılarla ortak rezonansı/ahenki ve Kal-u Bela’da duyduğum seslerin tınısını yakalamaya, hatırlamaya çalışıyorum. Bu sayede benlikten sıyrılarak insan-ı kâmil olma yolunda cehd ve gayret gösteriyorum, hamdım/yandım/piştim demek ise şahsi kanaatimce makbul bir eylemdir.

Bir de mistik kavramının tanımını ortaya koymak lazım, mistik olan nedir? ve mistik müzik yapan kimlerdir.!? Malum tasavvufi gelenek olarak 12 ana dergâh var. Dört kapı, 4 kapı 40 makam düsturunca onlarca manevi kemalat ve seyr-i sülük yöntemi var. Her dergâh bünyesinde birbirinden farklı ilahiler, kasideler, nefesler, duvazlar ve zikir modeli var. Mevlevilikte mesela 1001 gün dergâh içinde çile çekmeden derviş olunamıyor.

Açık zikir olarak bilinen cehri zikir toplum içinde sesli yapılır, devran modeli hakimdir. Hacı Bektaş ekolü ise semah ve cemler ile daha folklorik ve enstrümantal saz desteklidir. Mevlevilerin sema ayini kadim bir tasavvuf musikisine dayandığı için melodik geçişleri ağır ve yavaştır. 12 Eylül öncesi hatırlıyorum merhum Ruhi Su'nun sazla bir Yunus Emre ilahisini çalıp söylemişti. Sözler arasında besmele geçti diye ekrandan alındığını ve yasaklandığını biliyoruz. Esas içerik ve melodik yapı olarak yerli dini musiki budur. Ya da Haydar Haydar türküsünün hem Ali Ekber Çiçek formatı hem Nesimi’ye ait ve Neşet Ertaş tavrı müzik festivali etkinliklerinde yer alabilmelidir.

Bizatihi enstrümantal olmadan yalın ses icrasının egemen olduğu Kerbela mersiyeleri, naat, kaside ve gazel icraları da tasavvuf musikisi kapsamında bu festivalde yer almalıdır. Rahmetli Kani Karaca tarzı güçlü seslere sahip hanendelerin okuduğu gazel, kaside, mevlit, miraciyye, veladet bahri gibi seslendirmeler olmalıdır.

Uluslararası derken de kim evrensel planda mistik müzik yapıyor, kim yerel ve mahalli planda yapıyor kamuoyu bilmiyor. Tanrının birliğini veya varlığını vurgulayan insanın alemde hiçliğini odak noktasına almış kişiler ve sanatçılar var ise bunlar için hem mistik hem kaliteli müzik yapıyorlar denilebilir. Klasik batı müziğinin kendisi kilise odaklı bir dini müziktir. Etnomüzikolog ve tasavvuf müziği çalışmaları yapan Dr. Rahmi Oruç Güvenç’in sema çalışmaları ve şifalı Türk müzikleri çalışmaları, Gheorghe Zamfir'in meşhur pan flüt müziği, Kitaro’nun ipek yolu müzikleri bu kapsamda sayılabilecek örnek çalışmalardır.

ad9034ac-a509-4287-9a02-42b3ae5ac2b7.jpg

Bizdeki cami musikisi ve tekke musikisi yine tasavvufi anlamda dini içerikli ve mistik bir müziktir. Gospel müzikleri en baştan ilahi ve tasavvufi çağrışımları olan tınıları ve ezgileri içeren bir müzik türüdür. Gospel, kilisedeki törenler esnasında org ya da piyano eşliğiyle, genellikle bir kadın vokalin söylediği doğaçlamalardır. Cenazelerde ölen kişiye edilen dualarla ağıt şeklinde, dini günlerde ise Hz.İsa peygamberi(sav) öven, Tanrı'ya dualardan oluşan sözlerden oluşur. Gospel müziği mistik bir müzik türüdür. Türkiye'de karşılığı ilahilerdir. Gospel doğrudan Jazz ve Blues türlerinden etkilenmiştir.

Müzik kitlesel çalışmalar sosyal ve ekonomik gelişmeler sonucunda seküler ve profan türler olarak endüstri devriminden sonra önce batıda ortaya çıkmıştır. Sonra tüm dünyaya yayılan opera ve balede kullanılan besteler, konser müzikleri görüyoruz. 2 dünya savaşı döneminde ve sonrasında caz, rock on roll, blues, pop, disko, reggy, hip hop, Anadolu rock, protest, New Age, elektronik müzik gibi türevler ise bu klasik yapının üzerine inşa edilmiştir. Pop/popüler müzik terimi ilk olarak ABD'deki 1880'lerde Tin Pan Alley dönemi müziği için kullanılmıştır.

Geldiğimiz noktada müzik stüdyo ortamında, canlı konser, ev ortamı vb.nin yanında teknolojik olarak erişilen bir şeydir. Saz aşıklarının bölgeden bölgeye, köyden şehire giderek yaptığı müzik devri mazide kalmıştır. Gramofon devrinden plak dönemine oradan radyo, sinema, TV, sinema, teyp, araba teyp, kaset, cd, bilgisayar, mp3, mp4 araçları ve sosyal medya uygulamalarına geçilmiştir. Akıllı telefonlardaki müzik uygulamaları ile artık müzik elinizin altında ve cebinizde her an erişime açık durumdadır. Sosyal mecralarda her dakika başında onlarca canlı müzik ve ses yayını açılmaktadır.

Kavram planında ise mistik kelimesi yerine dini musiki veya tasavvuf müziği kavramını kullanmak daha sağlıklı olacaktır. Mistisizm, Yunanca mystikós μυστικός “gizli tarikatlara ait” sözcüğünden alıntıdır. Günümüzde ise Fransızca mystique “tasavvufa ait, esoterik” sözcüğünden alıntıdır. Akıl veya mantık yolu ile erişilemeyen doğaüstü durumları sezgilerle arama ve bulma şeklinde bir tanımı yapılabilir.

Mistisizmin kaynağı din değildir ancak dinin metafizik tarafına eğilir. Mistisizm bir inanç mı? Mistisizm bir inanç değildir. İlke, iman ya da dogma da değildir. Kolay bir tanımı olmadığı için genelde kafa karışıklığı yaratabilir. Düz bir anlama sahip olmadığından ötürü sıklıkla anlamı karıştırılır. Mistisizmde akıl ve mantık ile ulaşılamayan kavramlara ve bilinmezliği sezgilerle ulaşmak ya da sezgilerle cevaplar aramak söz konusudur. Gizemci olarak özetleyebileceğimiz mistik kelimesini insanlar ya da olaylar için kullanabiliriz.Mistiklerin asıl hedefi aydınlanmadır. Arayışlarının altında yatan temel özellik görünmeyeni bulma ve görünmeyeni keşfetme çabasıdır. Mistiklerin kesin yargıları yoktur. Kendi sezgileri ve başkalarının sezgilerine büyük önem verirler. Mistikler ruhsal bir gücü memnun etmek için değil aydınlanmak ve keşfetmek için çalışırlar. Mistikler, evrenin sonsuz ve gizemlerle dolu bir yer olduğuna inanırlar. (https://www.milliyet.com.tr/molatik/diger/mistisizm-nedir-mistik-kime-denir-77206)

Dolayısıyla Konya’da müslümanların tasavvufi eksende yaptığı müzikler veya Mevlevilerin yaptığı sema ayini için yaptıkları müziğe mistik müzik demek tutarlı bir kavramlaştırma değildir. Batılı kültür emperyalizminin tesirinde kalmanın ve onların bize sunduğu efsunlu kelimelerle kendimizi tarif etmeye çalışan mankurtlaşmaya maruz kalmış bir zihnin yansımasıdır.

Son 4-5 yıldır hem mistik müzik festivali kapsamında hem Mevlâna ihtifali programlarına katılmak üzere gelmiş bazı turist gruplarının türbe önü ve Selimiye cami önündeki açık alanı alternatif zikir, çok renkli tennure kostümleri ile sema yağma alanı olarak kullanmaları dikkat çekiyor. İranlı Kalenderi/Haydari meşrep bir turist grubu dört beş yıldır Türbe önünde zikir ve sema yapıyor. Kaldıkları otel ve kafeterya benzeri yerde tef, cura, ney çalarak eskilerin deyimiyle cuş-u huruşa gelerek sema yapıyor. Konya’dan hiçbir kimse ve topluluğun şimdiye kadar türbe önünde bir zikir çektiği veya durup dururken sema yaptığına ise hiç rastlanmamıştır. Yörüklerin deyimiyle “mala davara zararı yoksa” ve kamu düzenini ve esenliğini bozmuyor ise ve “gel, ne olursan gel” galat-ı meşhur (!) çağrısı içinde bir mahzuru olmasa gerektir.

863eb8a6-60ca-4880-83e5-6954c853916a.jpg

Konya Müzik festivali bir düş değil realite olmalıdır.

Kültür şehri Konya olabilmek için aşıklar bayramı önemli bir sıçrama noktası ve platform olarak ele alınmalıdır. Bu anlamda bayram tabiri yerine yeni bir “aşıklar buluşması” konsepti hazırlamak gerekir. 1966 yılından bugüne geldiğimizde elli sekizincisini Konya Karatay Belediyesi ölçeğinde tek günlük cılız bir etkinlik olarak düzenlenmiş olsa da artık Aşıklar bayramı eski günlerinden farklı ve daha güçlü bir organizasyona ihtiyaç duymaktadır. Aynı bağlam Konya Uluslararası Mistik Müzik festivali içinde geçerlidir.

Bugüne gelirsek bir öneri olarak geniş kapsamlı ve içinde Aşıklar bayramına da yer verilen geniş kapsamlı bir Konya Müzik festivali düzenlenmelidir. Sosyal medyada yöneticisi olduğum bir Konya fotoğrafları sayfasında Aşıklar bayramını hakkında çoğu ilk defa olmak üzere yayınladığım nostaljik fotoğraflar yoğun ilgi görmektedir. Yapılan yorumlarda 1966 yılından 1988 yılına kadar aralıksız yapılan ve Konya ile özdeşleşmiş bir efsane olan aşıklar bayramı niye o günlerdeki gibi güçlü ve Türkiye’de ses getiren ölçekte yapılmıyor? Sorusu sıklıkla dile getirilmektedir.

Kültür bakanlığı film arşivlerinden biliyoruz ki 1966 yılında Konya’da Şahin sinemasında yöresel folklor grupları, mahalli saz ekibi ve o yıllarda meşhur olan sanatçıların katıldığı bir müzik festivali yapılmıştır. Konyalı Aşık Salihi’nin de programda besteleri ile sahne aldığı görülmektedir. Bugün artık kırsal Türkiye yerine kentli ve şehirli bir Türkiye sosyolojisi olduğu için artık geleneksel saz aşıklarının yanı sıra kent ozanlarından da bahsedilmektedir. Aşıklık damarı kadim bir gelenek olarak değişik aşıklık kolları geleneğinden feyz alarak bir şekilde boy vermeye devam etmektedir. Ancak yaşatılması için önemli büyükşehirlerde ve geleneği olan yerlerde Aşıklar kahvesi odaklı kültür evleri açılması gerekir. Eğer maddi imkanları olmayan gezgin ve gariban aşıklar var ise cüzi ücretle, indirimli veya ücretsiz kamu misafirhanelerinden konaklama ve barınma amaçlı yararlanmaları sağlanmalıdır.

Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından üstlenilecek bu festival kapsamında uzun zamandır mistik müzik festivali olarak yapılan ancak yerel halka ve ülkeye yaygın olarak ulaşamayan festivali de içerecek şekilde Konya Müzik festivali düzenlenmelidir. Bu konsept içinde Mevlevi dergâhı ayinlerini içeren bir tasavvufi müzik bölümü ve diğer devran örnekleri, Aşıklar Bayramı bölümü ve Konya’lı mahalli sanatçıların katılımı ile Konya barana müziği icrasına ve uluslararası ölçekte Türk dünyasından Şamanist ezgiler, Gospel, New Age, Kelt müziği türü global mistik müzik yapan sanatçılara yer verilmelidir.

Her yönden dolu dolu geçen dört ayrı dalda etkinlik hazırlanmalı veya festivale ayrılmış 15 gün/1 ay süren müzik festivali yapılmalıdır. Her yıl ayrı bir müzik teması belirlenmeli, her festival dönemi için yılın onur konuğu ve sanatçısı ile yılın müzik grubu gibi ödül teması olmalıdır. Hatta yılın teması doğrultusunda yeni beste ve eserlerin podyuma çıkmasını teşvik etmek üzere seküler ve metafizik konular içeren müzik yarışması yapılmalıdır. Uluslararası ölçekte yarışmalar 6 ay önceden duyurulmalıdır.

1966 yılından bugüne yapılan Aşıklar bayramına dair Konya’da ve Türkiye’de yerel basında çıkan haber, küpür, film yazılı, sözlü ve sosyal medya kaynakları ivedilikle derlenmelidir. Yeni bir Konya kent müzesi konsepti içinde Konya’ya mal olmuş Aşıklar bayramı, Konya Barana türküleri tanıtılmalıdır. Yapılmış olan mistik müzik festivallerinden görsel kareler ve digital materyaller sergilenmelidir. Konya müzik festivaline bu anlamda evreni, kâinatı anlatan, insanı yaratıcıya sevk eden türde müzikleri yapan sanatçılar davet edilmelidir. Türk dünyasından otantik şaman ve kam müzikleri, İran, Hint, Japon, Çin, Afrika kıtası vb. ülke müziklerini temsil eden sanatçılar ve gruplar çağırılmalıdır.

1968 yılı Konya Müzik festivali

Video için tıklayınız

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Tokgöz Arşivi