Mehmet Toker
Mehmet Toker Kim Bu Kütükler?

Kim Bu Kütükler?

Yaratıcımız tarafından insanlığa gönderilen son(suz) mesaj olan Kur'an-ı Kerim, kıyamete kadar baki, evrensel bir kitaptır. Bu yönüyle tazeliğini her daim koruyor. Kur'an-ı Kerim'de ki ayetleri okuduğumuzda ve ayetler rehberliğinde günümüz hadiselerine baktığımız da, günümüzde yaşanan olayları, o olayların içerisindeki failleri, figüranları incelediğimiz zaman sanki ayetlerin 1400 küsur yıl önce değil de daha dün veya bu akşam inmiş kadar taze ve sıcak olduğunu görüyoruz. Dün akşam haber sitelerinde yer alan haberleri, yapılan açıklamaları, haberlere konu olan failleri, figüranları, bunların hadisata/gündeme yaklaşımlarını ve medyaya yansıyan beyanlarını okuyunca aklıma bir ayeti kerimenin ışığı yandı.

Münafikun Sûresi 4. ayeti kerime bütün tazeliği ve sıcaklığı ile bizi ikaz ve irşad eden bir ayet-i kerime. Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: "Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kütükler gibidirler. Her kuvvetli/yükselen sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır öyleyse onlardan sakın! Onlara karşı uyanık ol! Allah onlara kahretsin! Nasıl da çevriliyorlar (dönüyorlar)!"

Ayeti kerime içerisindeki her bir cümle, bize yeni bir ufuk açıp, yeni bir bakış açısı getiriyor. "Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider." Giyimi, kuşamı, cüssesi, boyu posu, yakışıklılığı toplum içerisindeki statüsü, işgal etmiş olduğu makam, sahip olmuş oldu sermaye, nüfûzu insanları etkiler. Toplumsal hayatın insanlara kazandırmış olduğu bir takım arızi sıfatlar, insana farklı bir özgüven, farklı bir kimlik ya da statü kazandırabilir.

"Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin." Bu kimselerin konuşması gayet kibar, edebi cümlelerle süslü konuşmalardır. Bu kişiler önemli şeylerden bahsediyormuş gibi mugallatayı iyi yapan kimseler olduğu için söyledikleri, kamu nezdinde önem arz eden sözler gibi değerlendirilebilir. Günümüzde de isimlerin önünde bir takım unvanlar olan ya da bir takım makamlara veya toplumsal statüye sahip kişiler konuştukları zaman tüm toplum ağızlarının içerisine bakıyor. "Acaba ne söyleyecekler?" diye. Bazen sözleri, cümleleri, manşetlere, haber bültenlerine taşınıyor, ülke gündemini meşgul ediyor. Fakat bunca koparılan yaygaraya rağmen, bu süslü cümlelerin hak ve hakikati ifade eden sözler olmadığı, demogojik lakırtılardan ibaret olduğunu her aklı selim sahibi rahatlıkla anlayabiliyor.

Ayetin devamında güzel bir benzetme dile getiriliyor. "Sanki onlar, elbise giydirilmiş kütükler gibidir." "Müsennedeh" kavramı Yemen İpeklisi olarak da bilinen ve o dönemde pahalı kumaşları ifade eden, çizgili desenli, ipekli kumaşlara verilen isim. Bu kimselere, giyimleri/kuşamları, konuşmaları, toplumsal statüleri, makamları, ünvanları onlara sanki ârızî bir değer kazandırmış gibi gözükse de görünüşün aldatıcı olduğunu, böyle görüntü veren kimselerin iç dünyasının kof, zihinlerinin boş, inançlarının/kalplerinin temelsiz, köksüz olduğunu ifade ediyor. Onlar kalıplarının adamı değildirler.

"Ve her yüksek/kuvvetli sesi kendi aleyhlerine zannederler." Korku, panik, endişe ve telaş içerisinde yaşamaya, süslü cümleleriyle de bu korku, panik ve telaşlarını da topluma yaymaya/yaygınlaştırmaya devam ederler. Onlar toplumda her yükselen sesi, kendi aleyhlerine yapılmış bir antipropaganda olarak yorumlarlar. Bu onların nasıl hastalıklı bir haleti ruhiyeye sahip olduklarını ve aynı zamanda sağlam bir inanca, selim bir insani öze sahip olmadıklarını vurgulamak için kullanılmıştır. Çünkü sözleri boş, çoğu zaman yalan ve iftiralardan mürekkep cümleler olduğundan dolayı, yalanlarının açığa çıkıp bir gün yüzlerine vurulacağı korku ve endişesi içerisinde yaşarlar. Bu psikolojik marazi hâlde onlarda, toplumdaki her sesin, kendi aleyhlerine olduğu zannıyla hareket etmelerine ve tüm topluma düşmanlık etmelerine sebep olur.

"Onlar düşmandır, öyleyse onlardan sakın! (Onlara karşı uyanık ol!) Düşman her zaman için kılıcı/silahı çekip, karşımıza alenen, mertçe çıkan kimseler değildir. Bazen hemen çevremizde, bizimle iç içe yaşayan ama kalben, fikren bizimle olmayan, kalbinde Müslümanlara, Allah'ın dinine karşı kin ve nefret besleyen ve çoğu zaman toplumsal statüsünü kaybetmekten çekindiğinden/korktuğundan dolayı da aleni olarak bunu yapamayıp içerisinde gizleyen kimseler hakiki düşmandır.

"Allah onlara kahretsin! Nasıl da (Haktan, hakikaten) çevriliyorlar." Ayeti kerimeyi günümüzle irtibatlandırarak okuduğumuzda; ayetin tıpkı günümüzdeki bir takım kimseleri anlattığını, hedef aldığını, sanki onları tarif ettiğini ve onlara karşı, Müslümanları uyanık olmaya davet ettiğini görüyoruz. En ufak bir fırsatı, Müslümanlar aleyhine kara propagandaya çeviren, iftira atan, her fiili sözü kendi aleyhlerine zannederek ortalığı velveleye veren, bir şahsın yapmış olduğu bir hatayı, işlediği bir suçu, genelleyerek bütün müslümanları suçlu ilan eden, akademisyen, siyasetçi, gazeteci, toplumsal bir statüye sahip, Müslümanların içerisine gizlenerek, Müslümanlara karşı kin ve nefretlerini içlerinde gizleyerek yaşayan kimseleri anlattığını görebiliriz. İsmi, cismi, Müslüman olup ama elbise giydirilmiş keresteler gibi kalbi, zihni boş olan ve yakılmalık odundan farkı olmayan pek çok kimsenin insanlar arasında gezdiğine şahit oluyoruz.

Ayetlerin sadece inmiş olduğu dönemi anlattığı, dönemsel kişilerden bahsettiği kanaati ile okur isek tarihselci anlayışla hadsiz, isabetsiz bir tanımlama yapabiliriz. Ve bu yanlış olur. Ancak Kur'an'ın işaret ettiği gerçekleri, vermiş olduğu mesajları, "İçerisinde yaşamış olduğumuz çağın neresine denk düşüyor?" arayışı içerisinde okuduğumuz zaman bazı ayetlerin birkaç saat önce inmiş kadar sıcak, diğer bir çoğunun sanki dün, birkaç gün önce inmiş kadar güncel olduğunu görürüz. İnsanları tanımadan düşmanlık yapmak ya da sadece söverek mücadele ettiğimiz duygusuyla hareket etmek doğru bir yaklaşım değildir. Kütükleri cehenneme atmak, kütüklerin canı cehenneme demek bizim vazifemiz değildir.

Gerçek mücadele, kütüklerinde yeşerebileceği ümidiyle, ateşten kütükleri kurtarma yarışı olmalıdır. Muhyî olan Allah'a inanan kimseler, ihya etmeyi şiar edinmelidir. Kütüklükte ısrar edenler hak ettikleri muameleyi zaten görecekler. Kökünden kopan her ağaç, kütük olmaya mahkumdur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi