Kadın hakları konusunda batı’dan ders almak (!) 2
Batı kültürü, Yunan ve Roma mitolojilerinin o kadar etkisinde kalmıştır ki, Romantik School adıyla bir akım bile oluşmuştur.19.yy başlarında Fransız kadın George Sand bu hareketin lideri durumundadır.
Hareket temsilcileri, özet olarak nikah gibi bir işlemin hürriyeti sınırlamak dışında bir işlevinin bulunmadığını, kadın veya erkek istediği zaman istediği erkek veya kadınla beraber olmasının önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini savunuyorlardı.
Yani gençler arasında utancın ve toplumsal ahlakın yok edilmesi için yapılan savaş en büyük zaferdir(!) Sand ve takipçilerine göre.
Jacques adlı romanında, roman kahramanı(!) Jacques’ın, eşini bir başka erkeğe gönüllü olarak göndermesiyle yaşadığı mutluluğu anlatırken cehennemin bile arından çatladığını hissetmeyen bir kadın, kadın haklarını savunma vahşiliğinde bulunabiliyor kendisini insan zannederek.
Kendisi kabul etmediği halde bu kadının feminist olduğunu iddia edenler, sözlük anlamını maske olarak kullanıyorlar da; Jacques’ın, eşine layık gördüğü görevi(!) bütün kadınlara layık görmek mi istiyorlar acaba sorusunu merak ettiğimiz için soralım. Verecekleri bir cevapları olmalı.
Yoksa bu hürriyet arayışının geldiği yer, 1903 yılında yazılan LEYS isimli tiyatro eserinde genç kızın gayri meşru ilişkiyi çirkin gören babaya ‘’siz bu davayı hala anlamamışsınız, bir erkeğin, herhangi bir kızdan, bu kız isterse kardeşi veya öz kızı olsun böyle bir şeyi istemeye her zaman için hakkı olmalıdır’’ diye verdiği cevap, Batı’nın ücretsiz(!) kültürel ajanı ateist ve feministlerin durduğu yer midir acaba?
Ahmet Rasim(1865-1932) ‘’Şehir Mektupları’’ (1899)isimli eserinde ‘’Paris’te doğanların %71 gayri meşru çocuklarmış’’ bilgisini paylaşır.(Sf.30/8.mektup) Ya şimdilerde oran?..
Batı ve ABD yi %71 yönetiyorsa, Ortadoğu’da dökülen kanda üzülerek söyleyelim anormallik yoktur. ‘’Herkes sütünün gereğini yapar’’ diye bir deyim vardır bizde.%29’un büyük kısmı da Cezayirli Müslüman göçmenler.
Bu ifrat, Neo Platonizm(Yeni Eflatunculuk) akımıyla tefrite dönerek sahneye çıktı. Neo Platonizm akımı, Yunan ve Roma mitolojileri ile Hristiyan dünyasının kadını aşağılayan anlayışından o kadar etkilendi ki; erkekle kadın arasındaki cinsel beraberlik çirkin ve pis bir şeydir anlayışı hakim oldu ve Hristiyanlığın resmi kültürü olarak tescillendi. Öyleyse, genç kızlar ömür boyu bakire kalarak, erkekler de hiçbir kadınla münasebet kurmayarak evlenmezse en üstün ahlakın(!) sahibi olur düşüncesiyle tefritin kapıları kırılmalıydı ve öyle de oldu.
Teşvik değil sadece ruhsat verdiği için birden fazla evliliği bahane ederek İslam’a vuran ama İslam’ı bile Batı’dan öğrenen cahillerin, verdiğimiz örneklerden ibret alma yeteneklerini kaybettiklerini biliyoruz yine de yanılmış olmayı dileyerek.
Bu zavallıların, Kur’an’ın Ahzab suresi 35. Ayetinde kadının ne kadar değerli ve erkekle nasıl eşit olduğunu anlayamadan; çamurda debelenmeyi hürriyet zannederek ‘’yaşayan ölü’’ gibi hayatı bitirmelerini elbette temenni etmiyoruz; ufukta dirilişleri için bir umut ışığı göstermedikleri halde. Selamlar.