Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş İslam’ın Sanata Bakışı

İslam’ın Sanata Bakışı

İnsanda bulunan güzellik ve sanat duygusu, fıtrîdir. İnsan bu dünyaya gelirken güzellik ve sanat duygusunu yüklenerek gelir. Kur’an’da; “her şeyi en güzel yaratan Allah’tır” (32/Secde 7) âyeti buna tanıklık eder.

İslam sanatlarının temelinde "tevhid ve tenzih” inancı vardır. Tevhîd, Allah’ın, sonradan yaratılan varlıklardan ontolojik olarak ayrı olmasını ifade eder. Yüce Yaratıcı; bütün tabiatın, bütün varlıkların üstündedir, yani aşkın bir varlıktır. Hiçbir şey Allah'a benzemez, O'nu sembolize ve temsil edemez. (42/Şura 11). Bu anlamda tenzih, O’nu yaratılmış her şeyden soyutlamaktır.

İslam sanatı soyuta ve boşluğa yönelmiştir. Bunun sebebi, Yüce Allah’ı yaratılmış varlıklardan tenzih etmektir. Allah'ın zâtını bilmek, mutlak gayb âleminin konusu olmasından dolayı, O’nun görsel olarak ifade edilmesi imkansızdır. Çünkü Allah, hem mutlak ve hem de yücedir. Allah'ın olgular âleminden bir misalle -ki, O'nun bir misli, bir dengi, bir benzeri yoktur- mutlak manada belirli bir formla somutlaştırılması mümkün değildir. Çünkü Allah’ın el-Bâkî oluşu, bunu engeller. 

Müslüman sanatı bir kâinat görüşünden ortaya çıkmıştır. Biz bu uslûbu cami mimarisinde daha iyi görebiliriz. Batı resmi, satıhtan derinliğe, tecritten gerçeğe doğru ilerlerken, İslam minyatürü ters bir yol tutmuş, derinlikten satha, gerçekten tecride yükselmiştir. İslam kelamcılarının savunduğu gibi,  kâinatta sırf kendiliğinden bir şekil ve sûret yoktur, yalnız Allah dâim ve bâkidir. Tamamen Müslüman sanatkârların kendi yorum ve üslûbu olan soyut forma dayalı sanat anlayışı, Kur'an'da geçen şu âyete dayanır: “Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.” (55/Rahman 26-27).  Bu sebeple Müslüman sanatçılar elinde üretilen her sanat eseri; mimariden minyatüre, hat sanatından tezhibe, ciltçilikten her türlü süslemecilik üslûbuna varıncaya kadar, yüceliği ifade eden bu "boşluk ya da sonsuzluk” inancıyla simgeleştirilmiştir. Bunun anlamı, insanın kendisi ile yaratıcısı arasındaki sınırı açıkça vurgulayarak, mutlak güzelliğin görünen âlemdeki içkinliğine dikkatleri çekmektir.

Sonuç olarak söylemek gerekirse, Allah, insanın yaptığı her işte bir güzellik ister.  Hz. Peygamberin söylemiyle ifade etmek gerekirse; "Allah her şeyde güzelliği zorunlu kılmıştır.” (Müslim, “Sayd” 57; Ebû Dâvud, “Ezâhi” 2;  Ahmed b. Hanbel, Müsned,  IV, 123,124, 125). O halde bir Müslüman her türlü sanatsal faaliyette ahlaki güzelin peşinde koşmalıdır. Bu güzelliğin içerisine; söz, davranış, hareket, gülümseme, düşünce, sinema, tiyatro, resim vb. gibi her türlü estetik kaygı taşıyan sanat eseri girdiği gibi; marangozluk, demircilik, ayakkabıcılık, dokumacılık, duvarcı­lık gibi insan ve toplum hayatının ihtiyaç duyduğu tüm zanaat alanları da girer.  İnsan yaptığı her türlü işi sağlam yapmalı ve sanatında  tevhit, helal-haram, estetik ilke ve ahlaki değerleri göz ardı etmemelidir. Allah'ın mükemmel olarak yarattığı kullarından mükemmel düzeyde sanatsal faaliyetler beklenir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Arşivi