İsmail Yaşa
İsmail Yaşa İhtiyatlı iyimserlik şart

İhtiyatlı iyimserlik şart

Türkiye-Mısır ilişkilerinin normale dönme ihtimali ve bunun Doğu Akdeniz’deki dengelere olası yansımaları son günlerde Arap kamuoyunda en çok konuşulan konuların başında geliyor.

Aşırı iyimser ve kötümser yorumlar arasında konuyu soğukkanlı bir şekilde ele alan ve mevcut koşulları göz önünde bulundurarak tahlil edenler de var.

Mısır’la gerginliği düşürmek ve ortak çıkarlar zemininde -en azından bazı konularda- anlaşma sağlamak için bir takım diplomatik girişimler olduğu doğru.

Ankara-Kahire hattındaki hareketliliğin Atina’da paniğe yol açtığı da bir gerçek.

Fakat Akdeniz’in karşı yakasından beklenen türde bir cevap gelmiş değil.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri, önceki gün yaptığı açıklamada Türk yetkililerin Mısır’la diyalog kanallarının açılması yönündeki açıklamalarını takip ettiklerini belirterek sözlerin yeterli olmadığını, pratik adımlar görmek istediklerini ifade etti.

Normal diplomatik çerçeve dışında bir temas olmadığını öne süren Şükri, Türkiye’den Mısır’ın ve Arap ülkelerinin iç işlerine karışmama ilkesine dayalı gerçek eylemler görebilirlerse bunun ilişkilerin normalleşmesine uygun zemin oluşturabileceğini söyledi.

Görünen o ki Kahire ağırdan alarak bir takım kazançlar elde etmek istiyor.

Mısır’la ilişkilerin normalleşmesi konusunda aceleci davranmak ve aşırı istekli görünmek iyi bir yaklaşım olmaz.

Türkiye’yi çaresiz gibi gösterir.

Oysa böyle bir durum kesinlikle söz konusu değil.

Doğu Akdeniz’de haklarını sonuna kadar korumaya kararlı olan Türkiye’yi yok sayarak hiçbir denklem kurulamayacağını herkes biliyor.

Buna İsrail ve Mısır da dahil.

Ankara ve Kahire arasında son günlerde yaşanan gelişmeleri doğru analiz edebilmek için öncelikle bazı gerçeklerin bilinmesi gerekiyor.

Örneğin, yakın gelecekte Türkiye-Mısır ilişkileri normalleşirse bu bölgenin en güçlü iki Müslüman ülkesinin birlikte hareket etmesini isteyenlerin arzu ettiği türden “İslam kardeşliğine dayalı” bir ittifak olmayacak.

Bilakis ilişkiler her iki ülkenin milli çıkarları öyle olmasını gerektirdiği için düzelecek.

Çünkü Kahire’de ne yazık ki Türkiye’nin hassasiyetlerine sahip bir yönetim yok.

Asla unutulmaması gereken bir diğer nokta da darbecilerin gerektiğinde ülke çıkarlarını kolayca göz ardı edebilecekleri gerçeği.

Mısır’ın milli menfaatleri Türkiye’yle ilişkilerini normalleştirmesini ve Doğu Akdeniz’de Ankara’yla işbirliği yapmasını gerektiriyor.

Fakat sadece bunu akılda tutup Abdülfettah es-Sisi’nin Kızıldeniz’deki Tiran ve Sanafir adalarını tek bir kalemde Suudi Arabistan’a verdiğini unutmak yanlış kanaatlere yol açabilir.

Mısır ve Türkiye arasındaki buzların erimesi ihtimali belirmişken CHP’den de konuyla ilgili bir açıklama geldi.

CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Ünal Çeviköz, partisinden bir heyetin önümüzdeki günlerde Kahire’yi ziyaret edebileceğini söyledi.

CHP heyeti Mısır’a “İlişkilerimiz AK Parti’nin yanlış politikaları yüzünden bozuldu” demek ve darbecilere destek olmak için gidecekse hiç gitmesin.

Kahire’den Ankara’ya “Arap ülkelerinin iç işlerine karışmayın”, “Müslüman Kardeşler’i korumayın” türünden mesajlar getirmelerine de gerek yok.

Darbe yanlısı Mısır medyası zaten günlerdir bu tür şeyler sayıklıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Yaşa Arşivi