Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu Hz. MEVLANA’YI ANMA

Hz. MEVLANA’YI ANMA

Hz. Mevlana’nın ölümünün 842. yıldönümüne tekabül eden hafta içinde Konya çok önemli etkinliklere ev sahipliği yapacak. Bu yıl gene canlı bir şekilde yürütülecek faaliyetlere şehirden olduğu kadar farklı şehirlerden ve ülkelerden pek çok katılımcı iştirak edecek.

Geçtiğimiz Cuma günü düzenlenen Basın toplantısı ile kamuoyuna duyurulan programlarla ilgili farklı değerlendirmeler yapılabilir. Çeşitlilik, zamanın ruhuna uyum ve etki alanı itibariyle yapılacak eleştiri ve analizler çok önemli.

Geçtiğimiz dönemlerde yöneltilmiş eleştirilerin başında gelen olayı sadece turistik bir vaka olarak değerlendirme ve Konya ve Konyalıları hedefe oturtmayan yaklaşımın hastalıklı olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.

Aslında tam da tersini hedeflememiz lazım. Olay bir gösteri veya şov değil. Aksine, içinde nefis terbiyesi, arınma ve kararlılığı da barındıran bir program olarak planlanmalı. Hem organizasyon ekibi hem de katılımcılar bunun farkında olmalı.

Hz. Pir, üzerinde kafa yorulması gereken ve hikmetler barındıran bir hayat yaşamış. Sözlerini ve fiillerini bu kapsamda değerlendirmeliyiz.

Onun üzerinden menfaat devşirmeye çalışan kitlelere karşı duyarlı olmak kaydıyla tabii ki. Böyle bir grup sır değil.

Ayrıca, onu doğru bir şekilde anlamak ve anlatmak durumundayız. Benzetmek yanlış olmasın ama adeta Peygamber efendimize yakıştırılan ve onun adına uydurulan hadislerde olduğu gibi, yakıştırma ve uydurma sözler Hz. Mevlana adına ortalıkta uçuşuyor.

Ona atfedilen, mesela: “Çaydanlığın ağzı ne kadar yukarı bakarsa baksın, bardağın önünde eğilmek zorundadır” sözünü işitince pek aklıma yatmadı. Söz olarak lafım yok. Doğru olabilir. Ama tarihi gerçekliğe aykırı gibi görünüyor.

İnsanlar ortalıkta dolaşan, sır barındırdığı izlenimi veren ve Hz. Mevlana’ya yakıştırılan sözlerin esrarına kapılıp, pekâlâ gerçek zannedebilirler. Doğru olduğunu düşünebilirler.

Bu noktada milletimize doğru bilgi verilmesi, öğretilerinin aslına uygun biçimde duyurulma sorumluluğu, öncelikle bu konuda kendilerine görev verilen kamu makamları olmak üzere O’nun adına söz söyleme ehliyetine sahip olduğunu söyleyen kesimlere, düşmektedir.

Konya olayı turistik bir vaka olarak değerlendirme eğiliminde. Esnaf gelecek turistlere, sorumluluk mevkiindeki insanlar gelecek devlet erkânına yoğunlaşıyor. Onlar da önemli. Onlara da önem vermek gerekir.

Fakat asıl konu, olayın can alıcı noktası Hz. Mevlana’yı doğru anlamak ve anlatmak.

O, türbesinin ‘kutsallaştırılmasını’, kendi adına uydurma sözler üretilmesini istemiyor. Hele hele ‘Aşkın Kâbe’si’ türünden yakıştırmalara yer verilmesinden mustarip olacağını söylüyor.

Bu türden kutsallaştırmalar ve uydurma fikirler memlekette diğer ucu, radikalizmi teşvik ediyor. Sonra da selefilik siyasi bir akım olarak kendisine taraftar buluyor.

İŞID gibi kökü dışarda bir örgüt belli ölçüde bu yaklaşımların bir sonucu. İran ve temsil ettiği hurafelere dayalı yaklaşıma karşı selefi fikirler üretiliyor. Toplumun belli kesimleri bu aşırılığa karşı bir başka aşırılık olan Sünneti bile reddeden noktaya ulaşıyorlar.

Sonra da güvenilir oldukları hususunda ittifak edilen Kütüb-ü Sitte başta olmak üzere kaynak eserlere karşı bir duruş üretiliyor.

7-17 Aralık dünyanın ihtiyaç duyduğu aşırılıklara karşı bir cephe ortaya koyabilir. Elimizdeki değerin kıymetini iyi bilmek zorundayız. Mesnevi setlerinin yaygınlaştırılması, eserlerin dağıtımı önemli. Fakat yeterli değil. İçindekileri sağlıklı bir formatta ve tüm topluma duyurabilmemiz gerekiyor.

13. yy Anadolu’su Moğol tehdit ve tehlikesi gölgesinde ve fitnenin had safhaya ulaştığı bir coğrafya idi. Bugün dünya aynı durumda. ‘Kardeşi’ sadece kardeş olmayanlar değil, ‘kardeşi’ de katlediyor.

Şeb-i Arus bu noktada önemli bir dönem. Hz. Pir’in öğretilerini öncelikle Konya öğrenmeli ki, dışarıdan gelenlere söyleyecek sözü olsun.

Bu yıl ki programda Necmettin Erbakan Üniversitesi tarafından organize edilen çok sayıda etkinliğin temel amacı toplumsal bilinç seviyesinin yükseltilmesi.

Yapılması gereken bu faaliyetleri tüm yıla ve herkese daha fazla yaymak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi