Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu İslam İşbirliği Teşkilatı ne iş yapar?

İslam İşbirliği Teşkilatı ne iş yapar?

Fanatik bir Siyonist tarafından yakılmak istenen Mescid-i Aksa’ya yönelik bir teşebbüs nedeniyle 55 yıl önce ilk kez toplanan İslam ülkeleri devlet ya da hükümet başkanlarının bir girişimiyle kurulan Teşkilat maalesef en zayıf dönemini yaşıyor.

Uluslararası hukukun açık sınırlarına rağmen yürütülen katliam, soykırım ve zulme rağmen Gazze saldırısı döneminde, yani 130 gündür bir ağızdan ve güçlü bir tepki veremiyor.

Tepkisiz kalan sadece Teşkilat da değil; üye 57 devlet tel tel dökülüyor.

Kuruluş amacına yönelik kasıtlı eylemlere tepki vermeyen bu yapı tepkiyi fazlasıyla hak ediyor.

Bu davranış kalıbı İİT’nin rutin tavrı. Şimdiye kadar ne yaptılar ki, bundan sonra bir şeyler yapacaklar?

Yaralayıcı olan bu Teşkilattan ballı maaşlar alan Türk bürokratların savunmaları. Utanmadan konferanslar verebiliyor, sosyal medya mecralarından bu kuruluşu mazur göstermek adına beyanatlara tevessül edebiliyorlar.

Öte yandan, dünyanın farklı bölgelerinde mukim, gayrimüslim insanlar haklı davasında Filistin halkının yanında yer alabiliyorlar.

Gazze meselesi ve Filistin halkının yaşadığı mezalim başından beri bir ayırmaç durumunda. Kudüs, Filistin ya da Beytül Makdis isimlerinin geçtiği olaylar ve gelişmeler Türkiye’de de dünyada da belirleyicilik taşır.

12 Eylül darbesi 6 Eylül Kudüs mitingi mazeretine dayandırılmıştı. 28 Şubat Sincan’da düzenlenen Kudüs Gecesi bahanesiyle patlatılmıştı.

Dünya da farklı değil. Kim bu davaya sahip çıkarsa, doğrunun yanında yer alır, karşı durursa da eğriye destek vermiş olur.

İslam İşbirliği Teşkilatı bu anlamda itibarsız bir birliktelik. Vicdan sahibi gayrimüslimlerin yaptığını bile yapamayan bir kuruluş, ancak bir yüktür.

Fakat yapıdan ballı maaşlar alıp, Cidde’de veya başka bir şehirde ‘görev’ yapan bürokratlara bunu anlatmanız mümkün değil.

Savunmasalar, arka çıkmasalar canımız acımayacak…

Bu insanların birtakım mecralardan kuvvet devşirmeleri ve hürmet görmeleri bizim açımızdan şaşırtıcı değil.

Müslümanlar, bu tür yapılardan bir hayır gelmeyeceğini anlamalıdırlar.

Süslü cümlelerin arkasına sığınıp, Suriye meselesinde bizi yalnız bırakan ve milyonları aşan göçmene kol kanat germeyen, Irak’ta, Arakan’da, Keşmir’de zulüm ve baskının devam etmesini görmezden gelen bu kuruluş hain Fetö örgütü elebaşının sarf ettiği ‘Hamas silahının çıkardığı gürültüden korkan Yahudi çocuk için üzülüyorum’ diyebilme noktasındadır.

İslam dünyasının hali-pürmelali budur.

50 bini bulan şehid sayısına ve milyonların yerlerinden yurtlarından sürülmesine sebebiyet veren zulüm karşısında imanın en zayıfını bile yerine getiremeyenlere ne diyebilirsiniz?

Bizler, toplum olarak yerimizi iyi belirlemeliyiz.

Bütün bunlar bittiğinde bizi ve mazlum kardeşlerimizi üzecek olan ‘dostların sessizliği’ olacaktır.

Öyleyse ‘dost’ kim, ‘düşman’ kim iyi ayırt etmemiz gerekiyor.

Kanaatimce İİT dost değil; bunlara muhabbet besleyenler, savunanlar da değiller.

Mesele dönüp, dolaşıp bunlara kim konferans verdiriyor, kim izin veriyor, kim cesaretlendiriyor konularına geliyor.

İkiyüzlü ve münafık tavırları taşıyan insanlar lanetlenmelidir.

Lakin İngilizlerin ‘lip service’ dedikleri ağızdan çıkan ama inanmadan, samimiyetsiz ifadelere bürünen açıklamalara dikkat kesilmeliyiz.

İİT bugün bunu yapıyor.

57 devletin topu bir Güney Afrika olamadı.

Böylesi bir yol bulunduğunu katliamın ilk günlerinde paylaşmıştık. Ama yıllarca ayrımcılıkla anılan ve zulüm düzenine maruz kalan Güney Afrika ülkesi bu şerefe nail oldu.

Başımızı iki elimizin arasına alıp, derin derin düşünmeliyiz.

Sorgulamaya da içimizdeki sahtekârlardan başlamak kaydıyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi