Tartışılan kamu görevlileri
Kamu gücünü kullanan kişilerin sorumlulukları konusu tartışmaya açık bir alan.
Devlet memurlarının kullandıkları gücü kendilerininmiş gibi sahiplendikleri, gereksiz yere sınırları zorladıkları yönündeki haberler son dönemlerde fazlaca göze çarpıyor.
Bunlardan biri Merkez Bankası başkanı ile alakalı.
Başkan hanımın medyaya yansıyan, kiraların yüksekliği nedeniyle ebeveynine ait evde yaşamak zorunda olduğu yönündeki açıklamalarını yadırgamıştım.
Son dönemlerde herkes bir şekilde ekonomik sorunlar yaşıyorken eleştirinin Merkez Bankası başkanından gelmesi sorunlu gelmişti. Zira sahip olduğu ekonomik imkânlar toplumun kahir ekseriyetinin kat kat üzerinde.
Ayrıca, bunu topluma açıklamasının bir getirisi de yoktu. İleri geri mesajlar vermesi ancak toplumun moralini bozdu.
Arkasından ailesi ile ilgili iddialar geldi.
Doğru da olabilir yanlış da. Ancak çocuğu, babası ve annesinin tartışılıyor olması tek başına çok sıkıntılı. Buna hiç sebebiyet verilmemesi lazımdı.
Ayrıca, geçtiğimiz aylarda bir kaymakamın yemek yediği lokantada hesap ödeme tartışması yaşadığı haberi yapılmıştı. Burada da gerçeğin ne olduğunu en azından ben bilmiyorum.
Bunu da çok sorunlu bulmuştum.
Nihayet geçtiğimiz Cuma günü, hem de Cuma namazı esnasında bir olay vuku buldu. Diyarbakır Kulp ilçesi kaymakamı ile cami görevlisi arasında, imamın DİB tarafından hazırlanan hutbenin bir kısmını okumadığı gerekçesiyle hutbe esnasında ve arkasından bir olay yaşandığı haberini aldık.
Olay soruşturulacak. Hakikat açığa çıkacak.
Ancak bütün bu olaylarda kamu gücü kullanan, sıradan olmayan insanların sadece kendilerini değil, işgal ettikleri makamı da tartışma konusu yaptırmaları son derece problemli.
Varsa bir suçu açarsın soruşturmayı ve sonucu beklersin.
21. Yüzyıl devleti ve kamu görevi bu değil…
Kimse kendisine emanet olarak verilen bir yetkiyi sorumluluğunu bir kenara bırakarak kullanamaz.
Buyurgan devlet düşüncesi artık tarih olmak zorundadır.
İmam hata yapmış olabilir ya da lokanta esnafı bir yanlışın içinde de olabilir. Veya sevk ve idaresi uhdenize bırakılmış bir kurumun imkânlarını nasıl kullanacağınız konusunda bir fikriniz bulunmayabilir.
Fakat her şeyin bir üslubu, bir ölçüsü ve bir adabı bulunur. Cami görevlisi camide ve cemaatin karşısında rencide edilmez. Lokanta sahibi ya da garsonuna dikleşilmez.
Merkez Bankası babanızın dükkânı gibi işletilmez. Babanızın resmi bir görevi yoksa kuruma geliş ve gidişi bir yönteme bağlı olmalıdır.
Bütün bu haberler sorumluluklarını tam olarak idrak edememiş, bulunduğu mevkiinin gereğini anlayamamış insanların yapacağı bir iş.
Kaymakamlar ya da başkan haklı ya da haksız demiyorum. İkisi de olabilir.
Sıkıntı, işlerin yapılış tarzına ve şekline dair.
Toplum bu konularda çok duyarlı hale geldi. Hâkim devlet düşüncesi, hadim devlete (ç)evrildi denilen bir dönemde bu hareketler hep faullü.
Devlet ve siyaset mekanizması yıpratılıyor.
Genç ve tecrübesiz kaymakamlarla genç olmayan ama devlet tecrübesiz bir başkan olayın kahramanları.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile devlet tecrübesi olmayan, sadece beş yıl SGK kaydı bulunan kişiler üst düzey kadrolara atanabiliyorlar.
Bir de özel kalem müdürlüğünden memuriyete alınan ve üst düzey görevleri Sayıştay raporlarına rağmen işgal eden tipler var tabiiki.
Devlet tecrübesi olmadan devlet yetkilerinin kullanılmasında hep problem ortaya çıkıyor.
Örnekleri çoğaltmak mümkün…
Tam de yerel seçimlere giderken bu haberler başlı başına potansiyel bir tehlike.
Önümüzdeki günlerde benzer haberlere daha çok muhatap olacağız.
Birileri kaşıyacak…
Birileri de onlara prim verecek…
Fatura siyasete çıkarılacak…