Halep ile Kudüs’ün arası kaç kilometre?
Son günlerde Suriye’de ilginç gelişmeler oluyor. Muhalifler kısa sürede Halep’i ele geçirdi. İlerleyişin YPG, PYD’nin elindeki bölgelere doğru devam edeceğini söyleyen de var, yolun sonunun Şam’a çıkacağını da… Kısa zamanda böyle bir ilerleyiş insanı elbette kuşkulandırmıyor değil. Seviniyoruz orası ayrı, lakin acaba yeni bir tuzak olabilir mi endişesi de yok değil. Biz olumlu düşünelim. Kaç yıldır işgal altında bulunan Karabağ’da da zafer kısa sürede gelmişti. Şimdi de Suriye’de yeni bir dönem neden olmasın?
Uluslararası ilişkiler uzmanı değiliz. Güvendiğimiz kaynaklardan okuduklarımız üzerinden bir değerlendirme yapacağız. Bu tarz durumlarda klasik bir yol gösterme şekli de kim ne diyor diye bakmaktır. Suriye’deki muhaliflerin ilerleyişinden içimizdeki İran, YPG, PYD destekçiler,i FETÖ’cüler rahatsız. Eğer onlar rahatsızsa muhaliflerin doğru yolda olduğunu söyleyebiliriz(!) Rejim güçlerinin çok fazla direnmeden geri çekilmesi, çekildiği yerleri YPG, PYD’ye bırakması elbette biraz aklımızı bulandırmıyor değil. Esad rejiminin çok güçlü olmadığını biliyoruz ama özellikle hava gücünü kullanmadan geri çekilmesi bir tuzak mı kuruluyor sorusu akıllara getiriyor.
Esad rejimini 13, 14 yıldır ayakta tutan iki güç var. Rusya ve İran. Rusya, Ukrayna savaşına konsantre olmuşken Suriye’yi eskisi kadar umursamayıp, özellikle silah ve mühimmat gönderme noktasında tereddüt edebilir. Çünkü kendisine lazım. Diğer yandan Suriye’de Esad sonrasında kurulayacak yönetimin dön dolaş Rusya ile arasını iyi tutması gerekiyor. Çünkü ABD’ye yanaşacak yeni yönetimde Suriye’de yine bir azınlık iktidarı oluşur. Hâlihazırda mezhepçiliğe dayalı bir azınlığın yönettiği Suriye var. Amerika gölgesinde oluşacak Suriye’de de YPG, PYD’nin iktidara geleceğini söylemek için uzman olmaya gerek yok. Rusya, Esad sonrasına yatırım yapmış olabilir.
Diğer yandan Esad rejiminin bir diğer destekçisi olan İran ise zor durumda. Yıllarca Hizbullah üzerinden Suriye’yi kan gölüne çevirmişlerdi. Şimdi ise liderleri öldükten sonra Hizbullah zor duruma düştü. Bir yandan Lübnan’a odaklanmaları gerekiyor, diğer yandan İran ve İsrail arasında sürekli bir dalaşma var. Yani öncelikleri kendisi olunca İran ve Hizbullah’ta eskisi gibi Suriye’ye müdahil olamıyorlar. Muhalifler çok yönlü bir boşluğun neticesinde ilerleme sağlıyor. Peki, bütün bu gelişmelere ABD ne diyecek? Binlerce tır mühimmatı sınırımızdaki YPG, PYD’ye veren Amerika elbette sessiz kalmayacaktır. Muhalifler şimdilik onların ayağına tam anlamıyla basmadı. Önümüzdeki günlerde çatışma bölgesi genişledikçe mutlaka ABD’de bir ses çıkaracaktır.
Tereddüt yaşamama sebep olan bir diğer şey ise muhaliflerin günün sonunda birbirlerine düşme ihtimali. Araya fitne girer, kim nereyi nasıl yönetecek düşüncesi ortaya çıkarsa işler kötü gidebilir. Suriye’de muhalefet deyince bizim aklımıza doğrudan ÖSO yani Özgür Suriye Ordusu geliyor. İdlip, Halep gibi bölgelerde ilerleyen ise başka bir muhalif grup olan HTŞ. Heyet Tahrir Şam isimli grupla ilgili çok fazla dedikodu var. Bizim içimizdeki İran, YPG, PYD, ABD beslemelerine bakarsanız DEAŞ’dan farkı yokmuş. Şuana kadar sahada hiç öyle bir şey görmedik. İnşallah muzaffer olurlar. Önemli olan birlikte hareket edip Suriye’yi kurtarmaktır. Bölgedeki belirsizlik belki buna vesile olacak. Bu noktada muhalif gruplar arasındaki birliği sağlamak için Türkiye mutlaka adım atıyordur. Resmi açıklamalarımız gayet soğukkanlı. Çünkü öyle olmak zorunda. Diğer taraftan gerek Dışişleri, gerekse de MİT, arka plânda çalışmalara devam ediyordur. Gün popülizm yapılacak gün değil. Ortada 13, 14 yıldır devam eden bir sorun var. Tam yeniden bir çözüm umudu doğmuşken sağlam akılcı adımlar atılmalı. Elbette şuan ki söylediklerimiz her an değişebilir. Sürekli çok sıcak gelişmeler oluyor. İnşallah siz bu satırları okurken muhalifler daha da ilerlemiş olur, rejim çöker.
İmparatorluk refleksiyle 82,83 diye plaka dağıtmayı seviyoruz. Fakat günümüzde ona ihtiyaç yok. İstikrara kavuşmuş bir Suriye ile farklı sınırlara sahip ülke bile olsak çok iyi ilişkiler kurabiliriz. Avrupa Birliği’ndeki gibi sınırlı sınırsızlıkla birlik sağlanabilir. Biz illâki bir hayal kurup, hedef belirleyeceksek sonraki adım Kudüs olmalı. Çünkü Halep ile Kudüs’ün arası çok uzak değil. Olmayacak diye bir şey yok. Yeter ki biz inanalım, dua edelim. Duamızı gayretimizle birleştirelim. Takdir elbette Allah’ındır…