Ekonomi ve devlet ciddiyeti
Filistin’deki soykırım, Suriye’deki gelişmeler derken ülkemizin gündeminden uzaklaştık. Ele alınır, dişe dokunur gündem mi var diyorsunuz, haklısınız. Yıl biterken hâlâ ekonomi birinci öncelikli gündem. Gelecek yıl için asgari ücretin ne kadar olacağına karar verilmeye çalışılıyor. SGK nihayet borçlarını tahsil etmeye karar verdi. Ne diyelim darısı Maliye Bakanlığı başta olmak üzere diye kamu kurumlarının başına. Ekonomi yönetiminin inandırıcılığı, söylem ve eylemlerinin piyasa da bir karşılığı yok. Enflasyon başta olmak üzere hedeflerine ulaşmaları zor görünüyor. İhracatçıya yaranma hastalığı devam ediyor. Dolar kurunun önünü açıp 35 liranın üzerine çıkarmayı başardılar. Sadece ihracata dayalı ekonomik büyümenin olamayacağını galiba bir kez daha duvara toslamadan anlayamayacaklar.
SGK belediyelerin prim borçlarına yönelik nihayet bir adım attı. Yapılandırmaya yanaşmayan, yapılandırma şartlarına uymayan belediyelerin gelirlerine haciz işlemi başladı. Sadece belediyeler değil, her alanda benzer adımlar atılmalı. SGK’nın piyasadan alacalıklı olduğu miktarı doğru bir şekilde ifade edebilmek bile güç(!) Rakamın büyüklüğünü siz düşünün. EYT başta olmak üzere emeklilik sistemimizdeki saçmalıktan dolayı en fazla para SGK’ya gerekiyor. Bütçeye yük olmadan kendi yağı ile kavrulsa ekonomiye büyük katkısı olur. Fakat bu konu da çok iyimser değilim. Çünkü işverene prim desteği, prim affı vb. şeylerle sistem sürekli sulandırılıyor. Klasik bir şekilde borcunu ödemeyenin yaptığı yanına kâr kalıyor. Ülkemiz kamu alacakları noktasında bir af cenneti. Sürekli bir af, yapılandırma. Borcunu düzenli ödeyen enayi yerine konmaya devam ediliyor.
Yeni tip ehliyetler çıkalı neredeyse on sene olacak. Eski tip ehliyetlerin değiştirilmesi için sürekli bir son tarih verilip duruluyordu. Son iki, üç yıldır bu sene son diye millete gaz verildi. Sözde bu yılın sonu gerçekten son olacaktı. Fakat devletimiz yine yufka yüreklilik gösterip gelecek yılın temmuz ayına erteledi. Devlete güvenip kaç yıl önce ehliyetini değiştirenlerin neredeyse bir kez daha değiştirme zamanı geldi. Umursamayan ise her zamanki gibi kârlı çıktı. Ehliyet falan sadece bir örnek. Alınan bu tarz laçka kararlar vatandaşın devlete olan güvenini sarsmaktan öteye gitmiyor. Devletin bir ciddiyeti kalmıyor. Bilmem anlatabildim mi?
Gelelim ekonomiye. Ekonomideki kötü gidiş hâlâ devam ediyor. Asgari ücret komisyonunda rakam konuşulmadığı söyleniyor. Lakin piyasa, başta üç harfli zincir marketler olmak üzere neredeyse her ürüne yüzde 30’un üzerinde zammı şimdiden yaptı bile. Devletin artık rakamları da ciddiye alınmıyor. Kira artış oranlarında TEFE, TÜFE’ye uyan yok. Yüzde yüzün üzerinde kira zamları özellikle eski kiracılar için devam ediyor. İnsanların mahkemeye gitmeye derman bile olmadığından bir şekilde işine gelmese de anlaşmanın yolunu bulmaya çalışıyor.
Asgari ücretinin ne kadar olacağından çok yüzde kaçlık bir artış yapılacağı merak konusu. Çünkü hizmet sektörü dışında ülkemizde asgari ücretle çalışan neredeyse yok. Tabii resmi rakamlara bakarsanız ülkemizde kamu dışında çalışanların büyük bir kısmı asgari ücretle çalışıyor gözüküyor. Bunun sebebi çalışanların primlerinin asgari ücret üzerinden yatırılması. Bu gerçeğin SGK başta olmak üzere herkes farkında. Lakin kimsenin umurunda değil. Çünkü işverenin işine geliyor. Çalışan, sigortam yatsın, emekliliği hak edeyim de nasıl olursa olsun diye düşünüyor. Maaşlar genellikle asgari ücrete yapılan zam oranında artırılıyor. Asgari ücret bu yüzden sadece bir referans olarak kullanılıyor. Ekonomi yönetiminin enflasyon rakamları, gelecek yılki hedeflerinin vatandaş gözünde her hangi bir inandırıcılığı yok. İşverenler, özellikle büyük şirket sahipleri devletle arayı iyi tutmak için inanıyoruz, güveniyoruz demek zorunda kalıyorlar.
Ekonomi noktasında çok fazla detaya girmek istemiyorum. Çünkü son yedi, sekiz yıldır, korona saçmalığından sonra ise daha da artan dozda ekonomi üzerine yazdık, çizdik hiçbir faydasını da göremedik. Sorunlar ve çözüm noktasında herkes her şeyin farkında. Lakin ekonomi yönetimi adım atmamakta, serbest piyasa masalını tekrar etmekte ısrar ediyor. Tarım Kredi marketleri piyasada fiyat noktasında belirleyici olacak deniliyordu, günün sonunda üç harfli zincir marketlerin fiyatları daha uygun oldu. Devletin çay, şeker gibi üretimin büyük bir kısmını kendisinin yaptığı ürünlerde bile fahiş fiyat artışları yaptığı bir yerde, özel sektörden insaf beklemek için ekonomi yönetimin iyimserliğine sahip olmak gerekir… Elbette piyasada bunun bir karşılığı yok.
Yıl biterken biz yine aynı şeyleri konuşmaya devam ediyoruz. Geleceği dair ekonomi anlamında ise bir umudumuz yok. Ekonomi yönetimi rakamlar üzerinden konuşarak kendi kendilerini tatmin etmeye devam etsin. Söylediklerinin vatandaş gözünde en ufak bir değeri kalmadı. Alım gücü, geçim kaygısı, uçan kira, ev fiyatları umurlarında değil. Onlar soğuk rakamların peşindeler. Bu noktada illâki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın masaya yumruğunu vurması gerekiyor. Ülkenin geleceği, seçimler için en belirleyici şeyin ekonomi olduğunun yönetenler farkında değil, belli ki umursamıyorlar da. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunca yılın kazanımlarının kayıp gitmesine izin vereceğini hiç zannetmiyorum.