Depremin düşündürdükleri -2-
Duaya yetmeyen dil, doğaya bakmayan göz ve susturulmuş gönüllerle yaşıyoruz bir süredir. Mülkün sahibi ile kurduğumuz münasebet kopuk kopuk, mülkle kurduğumuz ünsiyet sakat, kendimizle kurduğumuz bağ hastalıklı. Biz Türk’üz, Müslümanız. Bu toprakları vatan kılmak için çok bedel ödedik, hala da ödüyoruz. Ancak bu güzel yurdun içinde yaşamayı beceremiyoruz bir türlü. Kendimiz olmak yerine, kapitalist dünyanın normlarıyla yaşamaya kalkışıyor, onu da tam yapamıyoruz. Kurduğumuz şehirler, insan ilişkilerimiz, ticaretimiz hepsi defolu. Ne ibadetlerimizin hakkını verebiliyoruz ne yaptığımız işlerin. İşçimiz, müteahhidimiz, mimarımız, mühendisimiz hep bir olmazın içinde kıvranıp duruyor.
Kalplerimizi unuttuk, vicdanlarımızı askıya aldık, sevgimiz mutasyona uğradı, aşkımız yanlış sokaklarda gezinmekte. Ne demek istediğimi daha iyi anlatabilme adına, Muhit’in 37. Sayısında Güray Süngü ile yapılan söyleşiden bir soruyu ve cevabını alıntılamak istiyorum:
Yunus Karadağ: “… kim kime bakıyor belli olmaz ya. Öyle derler. Sen bahçendeki ağaca baktığını zannedersin, bahçedeki ağaç sana bakar derler. Sen tarlandaki ekine bakıyorum dersin, tarlandaki ekin sana bakar asıl…” diyorsunuz Büyük Irmaklardan Bile’de. Mehmet’i Sakatlayan Serçe Parmağı romanının sonlarında Faruk, Mehmet’e yaralı bir kuş veriyor ve “Korkma Mehmedim. Bu kuş sana iyi bakacak…” diyor. Bu açık bir şey, ben çok güzel ve doğru olduğuna inanıyorum bunun, o yüzden biraz daha anlatabilir misiniz, bu nasıldır, nasıl gerçekleşir?
Güray Süngü: Bu çok hayati bir şey, çok hayata dair bir şey. Emek verdiğimiz, üzerine titrediğimiz şey bizi ehlileştirir, bizi insanlaştırır. En değer verdiğimiz şey arabamız ise biz de maddeyizdir, kütük ya da plastikten, metalden ibaretizdir. Bir çocuğun sorumluluğunu almak, bir köpeğin başını okşamak, çiçek sulamak, ağaca bakmak, bir ağacın bizim için kıymetli olması, bizi kıymetlendirir. Değer veririz mesela, vermek için bizde değer olmalıdır, sevilecek olanı sevince içimizde değer oluşur, oluşan değer o şeye dairdir ama bizdedir sonuçta. Bu çok hayata dair bir şey, çok hayati bir şey de aynı zamanda.
Lütfen cevabı bir daha okuyun.
Evet, bir insan ağacı önemserse, yaptığı işi iyi yapmanın gayretinde olur. Bir kuşu önemserse bir canın ne demek olduğunu öğrenir ve insana bakışı da olumlu yönde değişir. Dahası varlığın sahibini hatırlar ve O’nunla olan bağını güçlendirir. Son Güneydoğu depreminin bize söylediği çok şey var. Bunu çözebilmemiz için düşüncemizi çağın parametrelerinden arındırarak biraz da yukarıda anlattığımız konular üzerinden değerlendirme yapmamız gerekiyor sanırım. Türk’üm diyen birinin depremde sahipsiz kalan malları yağmalaması, Müslümanım diyen birinin sahtekârlık yapması, ahlaksız olması, faiz yemesi mümkün olabilir mi? Biz ne ara böyle olduk? Ailemize sahip çıkamıyor, erkeklerimizi, kadınlarımızı, çocuklarımızı heba ediyoruz.
Öyle çok uzaklara bakmaya gerek yok. Ayağımızın dibindeki küçük şeyleri görüp onlara kalplerimizle nazar etsek yeter. Bir çiçek, bir ağaç, bir kuş, bir kelebek boşuna yaratılmadı. Ve yaratılan her şey insanın emrine verildi bu dünyada ki o da Rabbinin emrini unutmasın diye. Bunu ıskalar, görmezden gelirsek, daha çok afetler, daha çok felaketler gelir başımıza. Umut her zaman vardır ve zararın neresinden dönersek kardır. Sevgiyi, merhameti ayağa kaldırmak için hakikatin eteğinden tutmalı. Sevgi, bizim dünya insanlarına borcumuzdur. O da adaletle temin edilir.
DEPREM
Ölüm çoğul bakıyor
Ülkemin üstüne
Sıcak yuvalar ecelin eli
Şehirler yumulu avuç
Sokaklar enkaz tüneli
Göçükler çığlık çığlığa
Yeryüzüne yayılıyor
Boğuk boğuk imdat sesleri
Buz kesiyor Şubat
Donduruyor hisleri
Mahşeri bir gayret
Enkaz üstündeki insanlarda
En değerli maden, ‘can’ düşündeler
Bir kişi daha kalsın diye dünyada
Bir ihtimalin peşindeler
Her yaştan insan orada
Kimi göçükte bir umut
Kimi tepeden tırnağa dua adeta
Bir adım uzaklaşmıyorlar
Sevdikleri dönsün diye hayata
Acının ete kemiğe büründüğü
Kollamakta geceyi sokaklar
Can elemekte zaman adlı kalbur
Kâh kahırlı kar yağmakta
Kâh yaralı yağmur
Attı pençesini toprağa
Yıktı şehirleri, kasabaları, köyleri
Her yeri viran etti zelzele
Yalnız evlerimiz barklarımız değil
Gönül yurdumuz da bir mezbele
Bütün yurdu sardı bu sancı
Ateş düştüğü yerden büyük
Sabır ver Allah'ım bize
Dayanma gücü ver
Topyekûn hepimize
Sevgiyle kalın.