Camiye değil; kiliseye
Gün geçmiyor ki İslami değerlere saldırı artmasın. Ve bu saldırılar aleni bir şekilde, toplum ve temel dinamikleri umursamadan yapılıyor.
Özgürlük adı altında, belli bir zümrenin inancına, değerlerine saygısızca tavır takınanlar özgürlük kalesinde sığınma gibi yaşarlar.
Kendi değer ve inançlarına karşı bir söylemi dahi kabul etmeyenler şövalye kesilirler. Sonra da savunuculuk adı altında da saldırıya geçerler.
Onlar, sözüm ona özgürlükçü, medeniyet meşalesi, aydın kesim.
Bu Aydın kesime göre Müslüman bir kişi gerici, yobaz, geri kalmış ve zamana hapsolmuş bir geçmişin savunucusu.
Ahlaksızlığın ötesi berisi olmadığı gibi sonu da olmayacaktır. Mukaddesatımızı pis işlerine bulaştıranlar var olmaya devam edecektir.
Küstahlığı özgüven sananlar da olacaktır.
Bunları neden ifade ettiğime gelecek olursam:
İki gün önce ahlak fukarası, camileri kapatıp meyhaneye çeviren zihniyetin ürünü olan Eda Taşpınar adındaki birinin cami içerisinde yarı çıplak verdiği pozlar…
Değer yargılarından zerrece haberdar olmayan, zihinlerini örümcek ağlarıyla dolayan, bir toplumun inancını hiçe sayan zihniyetten bahsediyorum.
Bu zihniyetin beynini tuz ruhuyla yıkasanız çıkmaz!
İnançsızlık öyle bir işlemiş ki ruhlarına, eylemleri ve düşünceleri yüzünden haya perdesi dahi hicap ediyor.
Ne güzel demiş Üstad Mehmet Akif:
Dînin sesini susturan aptalın idrâkine bol bol tükürün!
Üstad geleceği okurcasına ifade etmiş ve bizlere miras bırakmış.
Peki ya biz dostlar. Hassasiyet sahibi olan bizler ne kadar sahip çıkıyoruz inancımıza, hangi saldırılara göğüs geriyor, savunuyoruz mukaddesatlarımızı…
Bunca pervasızlığın tek sebebi ümmetin suskunluğu dostlar. Başka bir açıklaması yok.
Evet biz sustuk, çünkü alıştırıldık. Sesimizi yükseltip yek vücut olamıyoruz. Çünkü medeniyetinden ve tarihinden uzaklaştırılan millet haline geldik.
İslam medeniyetiyle yoğrulan bu coğrafyayı, iman nuruyla kurtaran mehmetçikleri unutan bir nesil haline geldik.
Ahlaksız elbette ahlaksızlığını yapacak, popüler olma adına İslami değerlere saldıranlar çoğalacak… Ümmet sesiz kaldıkça bu hadsizler artacak. Bu ve buna benzer daha çok hadiseyle karşılaşacağımız aşikar.
Peki bizler ne yapacağız? Ne yapıyoruz? Farkında mıyız bunca şeylerin?
Bu sorunun cevabını yazmaya bile hicap ediyorum dostlar…
Ama şunu açık bir şekilde ifade ediyorum:
Ömrü hayatında camiyi alaya alan ve küçümseyen birinin, ölümünde cenazesinin bulunacağı yer cami değil; kilise olmalıdır.
Satır arası bizden olsun dostlar. Selam ve dua ile…