İktidarı tribün değil millet seçiyor
6 Şubat'ta yaşadığımız deprem felaketinden sonra beklentimiz birlik ve beraberliğe dayalı idi. Kaybolan canlar, yıkılan hayatlar sadece o bölgenin değil; tüm Türkiye’nin derdi haline geldi.
Millet olarak el ele vererek yaralarımızı sarıyor, bölge insanının derdiyle hemhal olmaya çalışıyorduk.
Genciyle, yaşlısıyla; kadını, erkeğiyle…
Gelin görün ki beklentilerimiz tam olarak yerini bulmadı, aksine kutuplaşma daha da zahirleşti.
İdeolojilerinin temel çizgisinden ayrılmayan bazı güruhlar, deprem üzerinden saldırmaya, oy devşirmeye varana kadar birçok eylem ve söylemde bulundular.
Gelin görün ki hala devam ediyorlar.
Yaşanan felaket, elbette beraberinde büyük acılar getirdi. Biz isterdik ki muhalifiyle iktidarıyla hep birlikte bu acıları dindirelim.
Altılı masanın izlediği yolu hepimiz müşahede ettik. Yalan dolan haberlerle, algı operasyonlarla bir acı da onlar ekledi.
Tamamıyla muhalefete gönül verenler de fanatizmin verdiği etkiyle gereksiz saldırılar yapmakta, kanayan yaraya daha da tuz basmakta.
Burada vurgulamak istediğim asıl nokta öz eleştiri. Bu duyguya ne kadar sahibiz. Kaçımız hatalarımızın farkındayız.
Bunun en güzel örneğini iki gün önce Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan gösterdi ve takdire şayandı.
“Hava ve yol koşulları nedeniyle ilk günden gelemedik. Adıyaman’dan helallik istiyorum. Her şeyin farkındayız ve gereğini yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Her fani gibi hatalarımız olabilir ama gece gündüz milletimiz için çalışıyoruz.”
Özellikle muhalefetin bu konuda ders almaları elzemdir. Yapılan yanlışlarını görmeyen, pay çıkarmayanlar hala Cumhurbaşkanı’mızı eleştirmeleri beyhudedir. Çünkü Muhalefet kendi yanlışlarını görmeyen, üstünü kapatan bir felsefeye sahip.
Geçmiş yıllarda kentsel dönüşüme kendileri karşı çıkmışlardı. Bugün kalkıp “Biz de hatalıyız, Kentsel Dönüşümü desteklemeliydik” demeleri gerekirdi.
*****
Son günlerde tribünlerde yaşanan hadise hepinizce malum. Hükümetin istifası yönündeki sloganlar, depremde hayatını kaybetmiş vatandaşlarımıza saygısızlıktan ibarettir.
Böylesine ülkemizin çok hassas bir dönemden geçtiği şu günlerde ayrıştırıcı yaklaşımlar birliği zedelemekle kalmaz, başkalarının ekmeğine yağ sürer.
Kabul edilemez bu tavra ilk tepkiyi mevcut kulüp başkanlarının vermesi gerekirken sessiz kalmaları da oldukça manidar.
Hatırlarsanız gezi olaylarında tribün liderlerinin önderliğinde stadyumlardaki tüm taraftar hükümeti istifaya çağırıyordu.
Muhalefet kanadı da bu durumdan ziyadesiyle hoşnut olmuş, seçimi kazanacaklarına kesin gözüyle bakıyorlardı.
Lakin ummadıkları taş baş yarmıştı. Geçmişinden ders almamakta direnen muhalefet kanadı sınırlarını zorlamaya devam ediyor; aynı taş yine başlarını yaracağı aşikâr
Anlayamadıkları şey, İktidarı tribün değil; millet seçiyor.
Bu olaylardan sonra bazı Anadolu kulüpleri yaşanan tribün olaylarından dolayı bir bülten hazırlayarak Devletin v Milletin yanında olduğunu ifade etti.
Muhalefet kanadı ve seçmenleri hemen eleştiri yağmuruna tuttu. Kusura bakılmasın ama tribündeki olaylar ifade özgürlüğü ise, diğer kulüplerin yaptığı açıklama da ifade özgürlüğü…
O yüzden yaşadığımız bu zor dönemde siyasi saiklerin bir kenara bırakılması hepimizin beklentisidir.
Bu zor dönemde acıyla yoğrulan insanlarımızı anlama ve yardım edebilme vakti.
Devlet orda. Biz de orda olmalıyız.
Satır arası bizden olsun..