Binbir Suratlı Avrupa
Rahmetli Mehmet Akif, karakteri bozuk insanlardan yıldığından dolayı: “İkiyüzlüleri arıyorum. Meğer onlar ne iyi insanlarmış” demiş.
Mehmet Akif'in sağlam karakterini bilenler bu söze çok şaşırmışlar ve haliyle sebebini sormuşlar. Merhum şairimiz şu çarpıcı cevabı vermiştir: “Efendim şimdi çok yüzlüler çıktı ortaya. Onlara bakınca ikiyüzlüleri çamla, çırayla aramaya başladım. Çünkü ikiyüzlüyü hiç olmazsa birazcık anlamak ve şerrinden sakınmak mümkündü. Şimdi ortaya çıkan çok yüzlüleri ise, ne anlayabilmek ne de şerlerinden emin olmak mümkündür.”
Son günlerde, medeni geçinen Avrupa’nın, Müslümanlara karşı takındığı bin bir suratlı tutumları, ikiyüzlülere rahmet okutmaktadır.
Hâlbuki medeniyet, fıtrata uygun yaşamaktır. Yani insanın, yaratılışındaki fabrika ayarlarını bozmadan hayat sürmesidir. Kendine, Rabbine, diğer insanlara, hayvanlara ve çevreye karşı sorumluluklarını yerine getirerek dünyasını imar etmesidir. İnsan haklarına saygıda, inanç farkı gözetmeksizin eşit davranmasıdır.
Sağlıklı bir şekilde bireysel ve toplumsal ilişki kurmaktır medeniyet... Teknolojide zirveyi yaşamak değildir. Teknolojik gelişmeler hayatı kolaylaştırmada işe yarar fakat insanca yaşamayı sağlayan ise, medeniyettir.
Avrupa, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini kabul eden ülkelerden oluşur. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun Haziran 1948'de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948'de, BM Genel Kurulu'nun Paris'te yapılan 183. oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir. Bu beyanname, başta insanca yaşama, din ve ibadet hürriyeti ve ifade özgürlüğü gibi insan haklarını garanti altına alır.
Fakat Batılılar, bu insan haklarını ancak kendilerine, bir de İsrail’e layık görürler.
Mesela hemen hemen bütün Batı ülkelerinde soykırımı inkâr ederseniz, bunun bir cezası vardır. Yahudilere hakaret ederseniz, bunun da bir cezası vardır. Kiliseye giden Hristiyanlara pedofili diyemezsiniz, bu hakaret sayılır ve bir cezası vardır. Eşcinsel ya da lezbiyenlere hakaret edemezsiniz, bunu ayrımcılık kabul ederler ve bunun da bir cezası vardır. Fakat “Müslümanlardan nefret ediyorum ve onların peygamberine küfrediyorum” derseniz bu, onlara göre ifade özgürlüğüdür.
Biz, Batının binbir suratını yeni tanımıyoruz. Cahiliye döneminde de müşrik dedeleri helvadan put yapar, tapar ve acıkınca da yerdi. Bunlar da 1948’de benimsedikleri İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki ilkeleri kutsal değerler olarak kabul ettiler. Bizim de bu ilkelere bir itirazımız yoktur. Fakat onlar bu ilkeleri hep kendi hakları ve halkları söz konusu olunca hatırladılar ve gündeme getirdiler. Kendi dışınızdaki mazlum ülkelerin vatandaşları ya da ülkelerindeki göçmenler söz konusu olduğunda helvadan yaptıkları putlarını yiyen dedelerinin yolunu takip ettiler.
Hz. Muhammed’e (sav) hakaret içeren karikatürlerle ilgili, öğretmenlerine verdikleri cevaplar nedeniyle "terörist muamelesi" görerek 10 yaşındaki 3'ü Türk, 1'i Fas kökenli 4 çocuk, sabahın erken saatlerinde evleri polis tarafından basılıp karakola götürülerek tek başlarına 11 saat hangi medeni ülkede sorgulanabilir? Geçtiğimiz hafta, kendini medeni zanneden Fransa'nın Albertville şehrinde böyle barbarca bir uygulama yaşandı.
Albertville’deki Louis Pasteur İlköğretim Okulu'nda, öğrencilerin, karikatürlerle ilgili bir soru karşısında, “Hz. Muhammed'e karşı yapılan bu karikatürleri sevmediklerini ve kötü olduklarını söylemeleri” öğretmenleri tarafından polise ihbar edildi. Polis de ihbarı “terörizme destek” olarak algıladı ve 4 eve eş zamanlı, sabahın erken saatinde baskın düzenledi. 10 yaşındaki çocuklarla, terör nasıl yanyana konulabilir? Böyle bir uygulama kabile devletinde bile olmaz. Bu bir akıl tutulmasıdır. Cinayet zanlıları bile avukatları ile beraber ifade verirken bu körpe yavrular korkudan titretilerek 11 saat gibi uzun bir zaman diliminde, yetişkinleri dahi ürperten soğuk suratlı karakol salonlarında psikolojik işkenceye, tek başlarına nasıl tâbi tutulur? Gerçekten bu adamlarda vicdan, insaf ve izan var mıdır? “İman olmayanda vicdan da olmaz” diye boşuna denmiyor.
Binbir suratlılığa bir başka örnek daha: Hollanda başbakanı Mark Rutte, düzenlediği basın toplantısında batılı değerleri anlatarak özellikle inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve kadın-erkek eşitliği tartışılamaz dedi. Ancak inancına hakaret edilen bir Müslümanın nasıl inanç özgürlüğüne sahip olacağı sorusunu cevaplamadı. Aynı şekilde İslam’dan başka diğer dinlerle mesela Yahudilikle de alay edilmesinin ifade özgürlüğünün kapsamına girip girmediğinden bahsetmedi.
Bu kadar yüzsüzlüğe pes doğrusu!!! Bunlar güce taparlar. Hukukun değil, güçlünün/zorbanın yanında yer alırlar. Aslında bu hukukun bir gün kendilerine de lazım olacağını unutmamalıdırlar.
Spot cümlemizi tekrar hatırlatalım; söz konusu İslam ve Müslümanlar olursa bütün insan hakları yerle bir edilir. Binbir suratlı Batılılar bu hakları ancak kendilerine layık görürler. Yüce Allah onların Müslümanlara takınacakları suratın nasıl olacağını Hayat Kitabımızda şöyle beyan buyuruyor:
“Onların yolunu takip etmedikçe Yahudiler ve Hıristiyanlar asla senden razı olmayacaklardır.” (2Bakara:120).
“İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, onlar sizi sevmezler… Size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: ‘kininizle geberin!’… Eğer bir iyilikle karşılaşırsanız bu onları üzer; başınıza bir kötülük gelince de sevinirler.” (3Âl-i İmran:119-120).
Allah’ın bu sözü üzerine söz söylemek lâf-ı güzaftır. Teemmül oluna.