“Z kuşağı” kimin ürünü?
İnsan hayatını ele alındığında gelişim süreçleri çok çok önemli. Her yaşın belli kritik dönemleri vardır. Ebeveynler bu kritik dönemleri ile alakalı az da olsa bir bilgiye sahip olmaları halinde, sağlıklı bir toplumun temelleri atılmış olur.
Gençlik çağı, ülkemiz açısından önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Çocukluktan itibaren gerek ilk eğitim yuvası aile gerekse ilköğretim, gençlik çağının şekillenmesinde önemli bir unsurdur.
Milli ve manevi duygularla yetiştirilen gençler gelecek adına büyük kazanımlar sağlayacağı, ülkenin büyümesi ve gelişmesi adına ciddi katkılar sağlayacağı aşikârdır.
Bunun da tek yolu milli ve manevi değerlerin aktarılmasıdır. Milli ve manevi değerlerden yoksun olan bir toplumun gelişmesi, ilerlemesi ve büyümesi beklenemez.
Toplumu ayakta tutan, diri oluşunu sağlayan en önemli unsurdur bu değerlerdir.
Gençliğe yön verme noktasında Cumhuriyet tarihinin önemli şahsiyetlerden birisi de Ali Fuat Başgil’dir.
Ali Fuat Başgil, gençlerimizin geleceğini sekteye uğratan, onların gelişimini zedeleyen unsurlardan bahsetmiş, bu unsurlara karşı gerekli tedbirlerden bahsederek, yol göstererek bir eğitici rolü üstlenmiştir.
Ona göre gençliğin başarısız olmasındaki temel nedenler arasında cesaret kırılmaları, rehberlik ve manevi destek yoksunluğu. Bunun yanı sıra terbiye eksikliği de gayri ahlaki tutumların oluşmasında büyük bir etken.
Günümüz Türkiye’sine baktığımız zaman teknolojiyi hayatının ana merkezine yerleştiren, sosyal medya araçlarını bedenin bir uzvu gibi gören, ilimden, bilimden, ahlaktan tamamıyla uzak bir gençlik ile karşı karşıyayız.
Sosyal hayatları ziyadesiyle zedelenmiş, bireysel gelişim ve toplumsal iletişimleri kopmuş, kendi geleceğini düşünmeyen, ülke geleceği hususunda en ufak bir fikri dahi olmayan, hayatını belli kalıplar içerisine almış bir gençlik.
Bu gençliğe “Z Kuşağı” adı verildi bir anda. Kimilerine göre bu bir plan ürünü olarak; kimilerine göre ise gelişen ve değişen dünyada teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıktı. Çıkması da kaçınılmaz olarak göründü.
Bugün gençliğimizi incelediğimiz zaman milli ve manevi duygularına yeterince sahip olmayan, isyankâr ruhlarının yanı sıra çabalamak, çalışmak, özverili olmak, emek vermek gibi duygu ve düşüncelerden yoksun bir gençlik ile karşı karşıyaysak “Z Kuşağı” için bir plan ürünü olarak ortaya çıktığını ifade edebiliriz.
Peki, sorulması gereken soru şu?
Gençliğimizin bu hale gelmesindeki temel sebep ne?
Onları bilinmeyen bir yola sürüklenmesindeki pay kime ait?
“Z Kuşağı” olarak adlandırılan bu nesil, aslında bizim yaklaşımlarımız, söylemlerimiz sebebiyle bu hale geldiğini ifade etmemiz bir öz eleştiri.
Çünkü onları dinlemiyor, onları ötekileştiriyoruz. Onları hayat alanlarımızın dışına itiyor, bağ kurma yollarını tıkıyoruz.
Onları, çocukluklarından itibaren milli ve manevi duygulardan, kitap okumadan, terbiye ve ahlaktan yoksun tuttuk.
Hiç kimse kusura bakmasın dostlar. Bizim de hatalarımız var. Anne ve babaların, sosyal çevrenin, görsel medyanın, ne eklerseniz ekleyin, hatalar silsilesi oldukça fazla.
Hayatımızı para kazanma hırsına, çocuklarımıza maddi kaygı yaşamamaları adına kendimizi iş hayatımıza teslim ettik.
Yok, dostlar yok. Bol keseden atıyoruz. Koruyamadık, sahip çıkamadık.
Ancak geç kalmış da değiliz.
Satır arası bizden olsun…