Yardım yaparken öldüren dünya
Ramazan ayına şükürler olsun bir kez daha kavuştuk. Kalan ömrümüzün ne kadar olduğunu bilmediğimizden bir sonraki Ramazan’ı görebileceğimiz şüpheli. Ramazan’a kavuştuk ama bayrama çıkabileceğimizi Allah bilir. Böyle bir zaman da bu kadar belirsizliğin içerisinde saçma sapan bir gündemle kendimizi avutmaya çalışıyoruz. Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı ön plâna çıkarken Gazze’yi unutuyoruz. Yerel seçimi siyasetçiler düşünsün. Son yılların en sönük seçim dönemini yaşıyoruz. Vatandaşın gerçekten umurunda değil. Yerel seçim, büyük ihtimalle katılımın en düşük olduğu seçimlerden birisi olarak tarihe geçecektir.
Ramazan’da kendimize çekidüzen vermeliyiz. Ramazan’dan bir gün öncesi ile Ramazan’ın ilk günü arasında bir fark olmalı. Bahane bulmak istesek çok. İş, güç gündelik hayatın koşuşturmacası derken oradan oraya savruluyoruz. Bahane bularak, kendimizi haklı göstermeye çalışarak bir yere varamayız. Kendimizi kandırdığımızla kalırız. İmkân olsa Ramazan ayını evimizde, kafamıza göre geçirebilsek. Lakin bu belli bir yaşın altındakiler için çok zor. Belli bir yaşın üzerindekiler ise çeşitli sağlık sıkıntılarından dolayı evlerinde olsalar bile Ramazan’ı istedikleri gibi geçiremiyor. Hayat işte böyledir. İstediğimiz her şey paket şeklinde bir arada olmuyor.
Ramazan’ın hakkını vermek için yapılması gerekenler bellidir. Bilmeyen araştırıp öğrenebilir. Bizim en büyük sıkıntımız bilip, bilmemek değil. Kafamızın rahat olmaması. Aynı anda birçok şeye odaklanmaya çalışıyoruz. Günün sonunda bir bakıyoruz ki her şey yarım yamalak olmuş. İşten, güçten arta kalan zamanımızı ibadete ayırabilirsek kazancımız büyük olur. İbadet ederek kulluğumuzun sorumluluğunu yerine getirirken kısa süreliğine de olsa bu dünyadan elimizi eteğimizi çekmiş oluyoruz, az şey değil. Son yıllarda genel anlamda ibadetleri yerine getirme de bir azalma var. Bilinçsiz sekülerlik artıyor(!) Aile yapımızdaki bozulma bu durumu etkiliyor. Genç kızlarla ilgili yozlaşmayı düz mantıkla kılık kıyafet üzerinden görüp eleştirebiliyoruz. Peki, erkekleri ne yapacağız? Bugün ortaokul, lise çağındaki erkekler bırakın beş vakit namazı kızara kızara Cuma namazına gitmiyor. Oruç tutmamak için bahane bulan çok. Ortalama çeyrek asırda çok şey değişti. Bir çeyrek asır sonra ne ile karşılaşacağımız ise meçhul…
Gazze’de devam eden soykırım, felâket Ramazan’da da devam ediyor. Göstermelik ateşkesi bile ilan ettiremedik. Yuh olsun bize. Batıdan bir beklentimiz yok. İslam dünyasında ise birlik yok. Türkiye’nin bile sesi ilk günkü kadar gür çıkmıyor. Resmen İsrail’in katliamı bitirmesini ya da canının sıkılıp bırakmasını bekliyoruz. İşte bu kadar aciz bir durumdayız. İsrail elbette hedefine ulaşmadan katliamı durdurmayacak. Şimdiden Gazze’yi ikiye bölecek yol projesine başladılar. Artık silah kullanmadan doğrudan açlıkla insanları öldürüyorlar. Havadan yardımla kendimizi kandırmaya çalışıyoruz. “Biz yardımımızı adam gibi karadan ihtiyaç sahiplerine ulaştırırız. Müdahale eden sonucuna katlanır” diyebilen yok. Geçtiğimiz gün havadan yapılan yardımlar sırasında üzerine yardım paketi düşen beş Filistinli vefat etti. Yardım yaparken bile öldüren bir dünyada yaşıyoruz.
Dünya devletlerinin, sözde İslam ülkelerinin acziyeti ortada. İsrail’in anladığı tek dil olan şiddeti göstermediğimiz sürece katliamlar devam edecek. Devletlerden bir boykot beklentimiz dahi kalmadı. Arap dünyasının rezil durumu belli. Türkiye bile iş İsrail ile ticarete, ilişkiye geldiği zaman kem kümden ötesine geçemiyor. İşadamlarımız kanlı parayı çok seviyor. Hükümet bir şekilde ilişkilerin devamını istiyor. Devletlerin yapamadığını elimizden geldiğince biz sıradan insanın yapması gerekiyor. Günün sonunda herkes kendi hesabını ödeyecek. Boykota devam edeceğiz. Devam etmenin yanı sıra boykotu artık bir yaşam biçimi hâline getireceğiz. Kolası, kahvesi, hamburgeri, deterjanı fark etmez. Elimizden geldiğince yerli ürünleri kullanmaya devam edelim. Başarıyoruz, zarar ettikleri belli, bunu gizlemiyorlar da. Ramazan sofralarımızı da bu bilinçle hazırlamalıyız. Bir koladan, kahveden ne olur nemelazımcılığına düşmeden kararlı bir şekilde boykota devam. Bizim vicdanımız var, devletlerden farklı kılan en büyük özelliğimiz bu.
Gündelik yaşamın telâşını, koşturmacasını, dünyanın adaletsizliğini bir kenara bırakıp Ramazan ayının ferahlığını yaşamaya çalışalım. Yalan dünyanın derdi, tasasının biteceği yok, bir sonraki Ramazan’a ulaşabileceğimizin de garantisi… İşte bu bilinçle son Ramazanımız gibi hareket edelim. İbadeti, duayı artıralım. Biz sıradan insanın elinden gelen budur. Gerisini de devletler, onların yöneticileri düşünsün…