Yağmur Damlaları
Bu yıl kar henüz Konya merkeze teşrif etmedi, geçen gün çok hafif arabanın camlarına kelebek misali konmuş idi. Yağmur ise bu günlerde imil imil fırsat buldukça yağmaya devam ediyor. (1) Proleter çocuğuyuz, Toki Türkleri' nden biri olarak yüce Mevlaya şükürler olsun başımızı soktuğumuz bir hanemiz, ikinci el bir arabamız, bir kız torun, ikisi evli kızım, bir bekar engelli oğlum olmak üzere üç evladım ve hayat kavgasında bana eşlik eden can yoldaşım değerli bir refikam var.
Kar yok ama Allah bereketini versin yağmurlar fena değil bu dönem iyi yağdı. Öyle bağımız bahçemiz, tarlamız, hobi bahçemiz filan yok, en güzel yorumunu Behiye Aksoy'un yaptığı bir şarkıda denildiği gibi artık yeşerecek bir dalımız da yok, emekli bir adamım yağmurlar yağsa da hoş, yağmasa da hoş (2) Çiftimiz çubuğumuz da yok ki suya hasret ekin bitmesini bekleyelim. Yağmura doğal olay ötesinde benim gibi şehirlerde toplu konutlarda katlı gofret misali üst üste ve çevreden izole biçimde yaşayan binlerce insan gibi göbekten muhtaç değiliz. İşin bir de sünnetullah kısmı var, her 25, 50 senede bir ekolojik sistem dalgalanıyor, bolluk ve darlık gibi iyi yağmur ve kar örtüsü gibi, bazen de az oluyor.
Yağmur duasına çıkmaya aşinayız ancak şükür duasına pek alışık değiliz. 2009 yılında da kar merkeze ve çevre ilçelere az yağmış hatta hiç yağmamış ve hava ılıman geçmişti. 2010 baharında başlayan yağmurlar ise temmuz ayı ortasına kadar aralıksız devam etmişti. Bu yılda sanki benzer şekilde tecelli ediyor olabilir. Ne çabuk unutuyoruz ve karaları bağlıyoruz değil mi? Kar nostaljisi iyidir güzeldir ama bir yandan da fakir ve yoksullar için yakıt derdi, çoluk çocuk için ayakkabı, eldiven, üst baş yokluğudur. Herkes tuzu kuru ve varsıl olup ta Uludağ’da kayak yapmaya, Erciyes dağında gezmeye veya Alp dağlarında kayak yapmak için tatile gitmiyor yani? Beyaz rahmet güzelliği yeri geliyor kar küreme, tuzlama, yolları açık tutma gibi yerel hizmetler yer yer aksadığı için beyaz esaret olarak tecelli edebiliyor. Bir de tarımsal ürün desenini artık yağacak kara ve yağmura bağlamadan seçmek gerekiyor. Özellikle tabiat olaylarına dirençli olanlardan seçmek, damla sulama sistemine odaklanmak ve vahşi sulamaya bağlı olanlardan ekip dikmemek gerekiyor.
Yağmurla toprak kokusunu alacağımız Meram Gödene Toki yaylası hariç Konya merkezde toprak kokusu bile bulunmuyor desek yeridir. Şehirden 20 km ötede dağın başında Gödene yaylasında en temiz hava, en tatlı su, endemik vatanın nadide türleri, güneşin ufuktan doğuşunu izlediğim şafaklar ve sabahlar ile birlikte onlarca serçe, güvercin, kırlangıç, sığırcık, ibibik kuşu ve hatta bülbül ötüşünü bile keşfedip dinlemek mümkün. Benim gibi doğasever bir dede ve taze bir emekli için yaşadığım Gödene yaylasını bulunmaz Bursa kumaşı olarak nitelendiriyorum.
Yağmur demiştim ya pek çok şehirde yaşayan kişi gibi benim olmasa bile bencillik etmeyeyim memleketimizin her halükarda ona ihtiyacı var. Ekolojik döngü içinde her mevsimin bir karşılığı ve her yağmurun ve kar yağışının önce doğaya, üretime ve gıda zincirine bir katkısı var. Organik hayata ve dağ başında su bekleyen endemik vatanın ve hoş kokuları ile aromatik vatanın hüda-i nabit eşsiz bitkilerine ve gezip dolaşan hayvanlarına can suyu olduğunu unutmamak lazım.
Sarkan kış mevsimi ve ılık havalar nedeniyle dört mevsim diri ve dirençli bir peyzaj bitkisi olan ateş dikeni çiçeği ve kırmızı minik boncuklarının ömrünü de uzattığını gözlemledim. Yağmurlu bir hava sonrası tertemiz meyvelerinin Ağustos ayında olgunlaşıp Ekim ayına kadar yenilebilir ve daha sonra kuruyup sertleşmesi gerekirken dikkatinizi çekti mi? bilemiyorum Şubat ayında hala yenilebiliyor.
Eskilerin tevellüt dedikleri doğum yaşımız hafiften kemale eriştikçe benim gibi bir çok kentli insanın sağlık yönünden yakalandığı emraz halleri de artıyor. İnsanın şifa bulabilmesi içinde mesela bende olduğu gibi kronik hastalık olarak tip2 diyabetus mellitus ve kalp yetmezliğine derman olarak yürümek vacip, hatta farz derecesinde gerekli bir şey.
Âcizane bende 2014'den beri her gün aksatmadan altı bin adım formatında yürümeye gayret ediyorum. Elektronik bileklik takibi ve cep telefonu uygulama desteği ile wallah-ül azim nabızdan, yürüyüş rotasına an be an hem izliyor, hem izleniyoruz. 10 bin adıma niyet etsem de bu sefer her iki dizdeki menisküs dejenerasyonu ve ön çapraz bağların yırtılma riski nedeniyle adeta SS kıtası gibi yürüyorum. Faşizmin özel nazi kıtası başlığı aklınıza gelmesin, sadece sınırlı sorumlu anlamında kullandım. Geçen günlerde sosyal medya üzerinden bir paylaşımımda toplama kampları başlığında yazan arbeit kısmını yürümek olarak değiştirerek yürümek özgür kılar demek istedim. Almancasını gören Facebook hazretlerinin yapay zeka algoritması hemen ikaz gönderdi. Nazi faşizmini övme ve/veya antisemitizm diyerek açıklama istedi. Allahtan her iki fikir akımı ile de başka akımlar ile de bağlantım yoktu. Ne olduklarını ise İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi eğitimi almış biri olarak ayrıntılı bilirim ve zinhar hiç bir fikri çizgiye de aboneliğim bulunmaz. Cemil Meriç üstad ne demişti: İdeolojiler idraklerimize giydirilmiş deli gömlekleridir. İnsanoğlu fikirsiz ve ekolsüz de yapamaz. Kişisel tavrım düşünsel planda ekonomik, siyasi, felsefi ve sosyal planda seçmeci bir tavırla bir fikirler demeti oluşturmak ve bu yapboz üzerinde oportünizme sığınmadan durmak daha sağlıklı olacaktır.
Hülasa son yağmurlarda bile üşenmedim yağmurluk ile (şemsiye değil) yürürken bir diğer yandan da latince isminde kokina başlığı geçen Ateş dikeni meyvelerini, çam ağacı dallarını ve su damlalarının görsel bir şölen oluşturduğu harika kareleri makro plan çektim. Minik yürekli serçelerin verdiği ses resitali ve sağa sola koşturmacalarını da hayranlıkla izledim. Tavsiye ederim yürürken özellikle etrafımıza başımızı bir kaldırıp bakalım, doğal hayata ve endemik vatana dikkat kesilelim.
Bu yazı bir Ursula K.Le Guin'in dediği bağlamda yersiz, yurtsuz, mülkiyetsiz(3) ve distopik bir karamsar olma hali değil, hayata asılma, doğa ile bütünleşme ve insanlarla dayanışma ve ömür denilen yolu emekli formatında yürümeye devam etme (4) hissiyatıdır. Şairin dediği gibi daha motorları mavi denizlere süreceğiz.
- https://youtu.be/w5ppaWPBuD0?si=OEA7KaixSGEW_GGD
- Ursula K.Le Guin Mülksüzler
https://tr.m.wikipedia.org/wiki/M%C3%BClks%C3%BCzler
- https://youtu.be/gKwEQ1nxShU?si=t7VxFlvIjZYOtjS4