Virüse bir başka açıdan bakış
2020 Süreğen bir felaketler zinciriyle devam ediyor. Son olarak da dünyayı dolaştıktan sonra yurdumuza gelen Korona virüsle uğraşıyoruz. Bir vatandaş olarak elbette ki devletimizin önlemler çerçevesinde aldığı kararlara uyacağız. Bununla birlikte bir Müslüman olarak da bütün bu olan biten şeylerden dolayı bir iç muhasebe ve akabinde de bir iç arınmaya gitmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Her kelimenin, her sözün nasıl bir anlamı varsa, her olayın da bir anlamı, bir mesajı ve bir muhatabı vardır. Başkalarına zulüm eden ülkeler ve kapitalizmin bencilliğiyle, kendinden zayıf milletleri ezmekten imtina etmeyen dünya sistemi, sanki son ilahi uyarılarla muhatap oluyor. Ya hakka, adalete dönersiniz ya da bu gücünüzün yetmeyeceği dertleriniz olur ikazı çok net bir şekilde, insanlığın ve dünyanın sahibi tarafından veriliyor. Bunu okumaktan uzakta, her olan bitene bilimsel bir gerekçe bulup, o olan biteni normalleştirmek doğru bir yaklaşım değil. Bunu söylerken kesinlikle bilimsellikten uzak duralım demiyorum. Aksine bilimsel çalışmalarla başımıza açılacak dertlerle mücadele edelim ki, Allah’ın bize verdiği aklı kullanmış olalım. Ancak aklımızı ve kalbimizi, bu mesajların ilahi boyutuna da açalım.
Bu virüsle ilgili önlem önerilerini gördükçe, biz Müslümanların hayatında olması gereken ibadetlerimizin ve sosyal temizlik kurallarımızın tarif edildiğini anlıyorum. Asırlar önce “beni seviyorsanız, elinizi yıkayın” diyen Bir Peygamber’in ümmeti olduğumuzu, abdestin değerinin sadece manevi bir değer olmadığını ve “temizlik imandan gelir” düsturumuzu hatırlıyorum. Sadece salgın zamanlarında değil, her zaman bu ritüelleri yerine getirmemiz gerektiğini, bunu yaparken de sadece dünyalık bir fayda için değil Allah rızasını da gözetmemiz gerektiğini, bilmem söylememe lüzum var mı?
Bütün bunları söyledikten sonra, hayatta ne olursa olsun olayları gereğinden fazla düşünme, gündemde tutma ve yoğunlaşmayı doğru bulmadığımı da söylemek isterim. Bu kadar abartmanın bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Marketlere koşmanın, hastaneleri gereksiz meşgul etmenin ve psikolojimizi bozacak kadar tedirgin olmanın da bir lüzumu yok. Hayat devam ediyor. Tarihte de böyle salgın hastalıklar zuhur etmiş ve milyonlarca insan kaybı yaşanmış. Mühim olan olaylar karşısındaki soğuk kanlılığımızı ve tecrübe kazanma, ibret alma gibi yetilerimizi doğru yönlendirmedeki becerimizdir.
Aslında bu salgın kendilerini büyük gören ülkelerin ve insanların da makyajını akıtması bakımından ayrıca ibretamizdir. Kurdukları dünya sistemi bir karton gibi yamuldu, yırtıldı ve hafif bir rüzgârda savruldu gitti. Borsaları, ekonomileri, sanayileri, eğlence mekanları, futbol dünyaları, sinema sektörleri kökünden sarsıldı ve milyonlarca dolar kayıp yaşandı. Başta tıp olmak üzere bilim ve teknoloji çaresiz kaldı. Belki milyonlarca uçak seferleri iptal edildi. Sinema ve konserler de iptallerden nasibini aldı. Ve daha aklımıza gelmeyen büyüklü küçüklü meslekler geniş çapta etkilenenler arasında. Buradan bu manzaranın hoşuma gittiği anlamı çıkarılmasın. Ben de bu çağda yaşayan, bu çağın kolaylıklarından yararlanan bir insanım. Elbette bütün bu olan bitenden dolayı ben de üzülüyor, ben de kaygı duyuyorum. Ama insana özgü aczimizi, insani sınırlarımızı da görmemiz gerektiğini söylemeye çalışıyorum.
Hayat bir gün bitecek ve birçok akrabamız, arkadaşımız, komşumuz gibi bizler de ölümün karşısında boyun bükeceğiz. Bunun süresi yüz yılı aşsa da sebebi salgın ya da herhangi bir hastalıkla zuhur etse de fark etmez. Nihayetinde bir canımız var ve onu gerçek sahibine iade edeceğiz. Önemli olan bu dünyalık serüvenimizi hakkıyla yaşamak ve açılacak kapıdan gireceğimiz ahiret hayatımıza hazırlıklı girebilmektir. Dünyaya ve insanlığa olan sevgimizi diri tutarak, çalışma ve gayretlerimizi artırarak, önlem ve tedbirlerimizi çoğaltarak bu sıkıntılı dönemi de atlatacağız Allah’ın izniyle.
Geleceğe hazırladığımız çocuklarımız karşısında da bir imtihan verdiğimizi unutmayalım. Bugün biz bu olaylar karşısında nasıl davranıyorsak, yarın onlar da benzerleriyle karşılaştıklarında bu tecrübeyi kullanacaklar. O yüzden olayları doğru okuyup, doğru yorumlamalıyız ve doğru metotlar uygulamalıyız. Hem maddi hem manevi olarak bunu bilerek hareket etmeliyiz. Zamanı iyi ve doğru kullananlar yarınlara bir değer bırakabilir ancak. Bize tanınan bir süreden geçiyoruz ki bunu iyi değerlendirelim. Geçen zaman, yumurtadan çıkan civcivler gibidir, asla geriye doğru bir gidişe müsait değildir. Civcivin yumurtaya dönmesi nasıl imkânsız ise, geçen zamanın da telafisi mümkün değildir.
Allah bizleri kendi yolunun seyyahlarından eylesin ve bütün felaketlerden korusun.
Sevgiyle kalın.