Topyekûn seferberlik
Son günlerde iyice yoğunlaşan gündem ve öne çıkan problemlere yönelik olarak kapsamlı bir adım atılması gerektiği hususu yüksek sesle tartışılıyor. Ekonomi başta olmak üzere siyaset, sosyal hayat ve kültürel meselelerde ortaya çıkan kafa karışıklığının giderilmesi elzem hale geldi.
Döviz kurlarının çılgın biçimde yükselişi, fiyatlardaki artış hızı ve güvenlik alanındaki kuşatılmışlık hissi bir biçimde ortadan kaldırılmalıdır.
Güçlü ve topyekûn bir çıkışa ihtiyaç var.
Bu olumsuz görüntünün gerçek nedeni tartışmaya açık olsa, manipülasyon yapıldığı bilinse de toplum bu saldırıların savuşturulması için ciddi ve kararlı adımların atılmasını beklemektedir.
Fiyatlar roketlemiş gidiyor; nerede duracağı ya da durdurulabileceği ise meçhul. 20 yıldır enflasyonu unutan toplum ve işletmeler, ne yapacaklarını şaşırmış vaziyette.
Buna karşın, bir başıboşluk görüntü ve algısı mevcut.
İki yıllık pandemi döneminin etkileri, petrol fiyatlarındaki astronomik artış, dolar kurlarına dış müdahale ve faiz tartışmaları ekonomiye, dolayısıyla topluma kötü sinyaller vermektedir. Etki sadece yatırımcı ve üreticiye değil, milletin sofrasına ve en temel ihtiyaç maddelerine kadar sirayet etti.
Bütün bu gelişmeler hepimizin malumu. Bilinenlere yeni şeyler ekleyecek, çözüm önerisi sunacak ekonomi bilgim yok. Elbette bir yorumum var, ama bu sadece bende kalmalı.
Asıl mesele, sürecin nasıl yönetileceği konusu olduğu için o noktaya dikkat kesilmede fayda var. Diğer kamu politikası başlıklarında olduğu gibi, ekonomi politikalarına dair öncelikle toplumdaki güven derecesinin yükseltilmesi gerekiyor.
Güveni artırmadan, diğer bütün atılacak adımların başarı şansının çok sınırlı olacağı ortadadır. Siyaset, bürokrasi, ekonomi ve süreç yönetimine olan güven seviyesinin nasıl yükseltilebileceğine yoğunlaşmak gerekiyor.
Kamu yönetimine karşı vatandaş güvenini artırmanın bilinen ve kabul edilen belli yolları mevcuttur. Bunları ekonomiye ve ekonomi yönetimine uygulamak mümkün ve gerekli: Şeffaflık, kararlılık, istişare, iletişim, manevi destek ve profesyonel adımların atılması.
Toptan bir seferberliğe ihtiyaç bulunmaktadır, yani.
Devlet bu konudaki ciddiyetini göstermelidir ki, toplum da kendine düşeni anlasın.
Tasarruf konusuna ağırlık vermek için kamuoyuna yansıyan tüm israf ve yolsuzluk haber ve bilgileri değerlendirilip, gereği yapılmalıdır.
Yolsuzluk algı veya bilgisiyle yapılan haberler çok etkili oluyor. Algıyla da bilgiyle de mücadele gerekmektedir. Yolsuzluk yapana toplumun önünde hesap sorulmalı, haber yalansa haberi yapanın üzerine gidilmelidir. Konuya dair görüşlerimizi birkaç ay önce kaleme almış, gidişatı işaret etmiştim.
Toplum tasarrufa öncelikle kamudan başlanmasını ister.
Buna kamuoyunun sağlıklı biçimde bilgilendirilmesi de dâhildir. Mesela, hükümetin faizleri düşürerek üretimi artırma, üretimdeki artışının enflasyonu kontrol altına alacağı politikasını uyguladığı söylenmektedir.
Fiyatlar eğer yeterli üretim olmadığı için artıyorsa, tamam. Ama eğer enerji fiyatlarındaki yükselme, ithal hammadde fiyatlarındaki artış gibi dışsal faktörler etkiliyse artan üretim, fiyatları düşürmeye yetmeyecektir.
Hazine, maliye ve ekonomi politikalarının aynı bakanlık çatısı altında örgütlenmiş olmasının da tartışılması gerekmektedir.
İlaveten, ekonomi politikalarını televizyonlarda tartışan isimler ve yüzler de problemli. Her konuyu bilen ‘uzmanlar’ ekonomiyi de tartışmakla kalmıyorlar, çözüm önerilerini sıralayıveriyorlar. Bunlar yine ekonomistlerin ‘dışlama etkisi’ dedikleri durumu ortaya çıkarıyorlar. Yani, yanlış kişiler meydanı işgal edince, doğrular kendilerini gösteremiyorlar.
Bir paket ve proje açıklanmalı, sürecin nasıl yürütüleceği açıkça ortaya konulmalıdır. Politikaların sebep, süreç ve etkilerinin kamuoyuna resmi olarak deklare edilmesi bilgi kirliliğini giderir.
Ehil olmayan kişilerin açıklamaları toplumu yanlış yönlendirir. Doğrusu, ekonomi bürokrasisi ve uzmanlarının vereceği bilgidir. Konuşsunlar ki, meydan şaklabanlara kalmasın.
Siyaset üzerindeki ölü toprağını silkeleyip, atmalıdır.