Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Toplumsal çözülmenin gölgesinde seçim

Toplumsal çözülmenin gölgesinde seçim

Yaşadığımız zaman da sıkıntı varsa insan geçmişe kaçmak istiyor. Geçmişin, yaşanıldığı dönemdeki dertleri, sıkıntıları bugünden bakılınca nedense görülmüyor. Geçmişin hep iyi yanlarını hatırlamak istiyoruz. Nerede eski Ramazanlar klişesi işte böyle bir geçmişe dayanıyor. İnsanın ömründen geçen her yıl bir öncekini arattığından geçmişe özlem de her geçen gün artıyor. Koronadan beri dünya dikiş tutmaz bir hâl aldı. Son dört yılda her anlamda hep daha kötüye gider oldu. Ekonomideki bozulma toplumdaki çözülmeyi hızlandırır, şuan ki yaşadığımız da budur. Büyüme rakamları, şu bu hikâye. Ekonominin ne hâlde olduğunu sokaktan, insanların birbirleriyle ilişkilerini gözlemleyerek çok daha sağlıklı bir veri elde edilebilir. Elde edilecek veri ile ne yapılacak sorusunun ise henüz bir cevabı yok.

Biraz uzun bir giriş oldu farkındayım. Lakin söyleyeceklerimiz karışık olunca laf lafı açıyor. Ramazan ayındayız, sıradan bir dönemde değiliz. Gündem ise çok sıkıcı. Seçim muhabbeti yapılmak isteniyor. Sahadaki gazeteci arkadaşlarımız bunu ellerinden geldiğince yapmaya çalışıyor. Onların yazılarından bile anladığımız bu işten keyif almadıkları. Bir zorunluluktan seçim muhabbetine giriyorlar. Seçim de ne olur, kim kazanır sorusunun da mantıklı bir cevabı yok. Seçim de sadece adaylara, vaatlerine bakarsanız bambaşka bir sonuç çıkar. Partilere, ideolojiye, ülkenin ekonomik durumuna bakarsanız bir başka. Şuan ki gidişata göre ikinci şık daha ağır basıyor.

Sosyal medyanın etkisiyle mahcup olmak, utanmak geride kaldı. Bir insanın yalanı yüzüne vurulduğu zaman bile umurunda olmuyor. Laf kalabalığı ile mevzuyu başka bir yere çekip üste çıkmaya çalışabiliyor. Böyle bir ortamda İmamoğlu’na beş yıl önceki vaadi sorulduğunda çok rahatlıkla hatırlamıyorum diyebiliyor. Çünkü kitle müsait. Ne derse desin sosyal medya da nasıl olsa kendisini savunacak bir kesim var.

Bahsettiğimiz geçmişte, bir belediye başkanı bu lafı edemezdi. Etse de utanırdı falan. Bugün ise gülerek konuşmasına devam ediyor. Çünkü biliyor ki artık seçmenin bu tarz detaylar umurunda bile değil. İşte böyle bir seçime gidiyoruz. Adam kendisine soru soran gazeteciyi, seyirciyi, sokakta vatandaşı azarlayabiliyor. Düne kadar Murat Kurum’un adını hatırlayamadığını iddia ederken bugün danışmanı Murat Ongun kastedilirken Kurum zannedebiliyor. Her şeye rağmen seçimi de kazanabilir. Çünkü seçmen davranışı değişeli çok oldu.

Her zaman ekonomi önemlidir derken bunu kastediyoruz işte. Vatandaş yerel seçimi yine hükümete bir mesaj verme vasıtası olarak kullanacak gibi görünüyor. İmamoğlu’nun bir kopyası da Ankara’da var. Beş yılda yaptıkları ortada olmasına rağmen hâlâ favori görünüyor. Muhalefet için belediyeleri elde etmek iktidar olmaktan daha önemli. Belediyelerdeki rant daha fazla. İktidar gibi vatandaşa karşı aşırı sorumluluğunda yok. Sıkıştığın yerde biz yapmak istiyoruz da hükümet izin vermiyor diye kıvırma imkânı da var.

Hükümet kanadında ise her şey bu kadar açık seçik görünüyorken oyunu bozmaya yönelik bir adım atılmıyor. İmamoğlu ya da Yavaş’ın yanlışları, çelişkileri ortaya konularak seçim belki eskiden kazanılabilirdi. Fakat mevcut durumda ekonominin gidişatında hiçbir iyileşme görünmüyor, seçim sonrası için kıyamet senaryoları dillendiriliyorken bu stratejinin bir işlerliği yok. 2019 senaryosunun bir benzeri yaşanmak üzere. Dileriz yanılan biz oluruz.

Aynı yanlışta ısrar ederek farklı sonuç bekleniyor. Toplumdaki kırılma görmezden gelinmeye çalışılıyor. İnsanlar bir sıkışma, bunalım dönemindeler. Gençlerin büyük çoğunluğu ise ellerinden bir şey gelmediğinden boş vermiş gibi takılıyor. Bugün ellerine geçenle günü kurtarmaya bakıyor. Çoğunluğunun kısa yoldan “yırtma” hayalleri var. Sosyal medya ise onlar için sakinleştirici işlevi görüyor. Hâl böyle iken büyüklerimizin bizim bilmediğimiz şeyleri bildiklerine, ellerinde farklı bir çözüm yöntemi olduğuna inanmaktan başka bir şey elimizden gelmiyor.

Ümitsizlik Müslüman’a yakışmaz. Elbette Allah’tan şu mübarek günlerde ümidimizi kesmedik. İçinden geçtiğimiz sıkıntılı sürecinde bir sonu gelecektir. Lakin bizi yoran şey umutsuzluktan çok insanların umarsızlığı(!) Herkes her şeyi çok iyi biliyor ve daima haklılar. Sıradan vatandaşı da böyle, siyasetçisi de. Bak böyle olursa sonu şöyle olur dediğin zaman kötüyü çağıran biz oluyoruz. Seçim için de bu böyle gündelik hayat için de. Enflasyon yükselirken insanın kalitesi düşüyor ve bunu normal kabul etmemiz bekleniyor. Elimizden geldiğince anormal görmeye çalışıp, dile getirmeye devam edeceğiz. Allah sonumuzu hayırlı eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi