Tekrar ‘geri kabul’ teranesi
Boris Johnson’ın başbakanlık görevinden istifası ile Muhafazakâr Parti liderliğine ve başbakanlığa aday olan Dışişleri Bakanı Liz Truss, seçilmesine katkı sağlayacağını düşündüğü bir konuda, ağzındaki baklayı çıkardı. Göreve gelirse Türkiye ile bir anlaşma yapacağını ve ülkeye gelen göçmenleri Türkiye’ye iade edeceğini açıklayıverdi.
Göçmen ‘kartı’ Avrupa’da ciddi bir avantaj sağlıyor siyasilere. Toplumda hala kayda değer bir yabancı düşmanlığı mevcut. Önyargı daha çok rengi, davranışları ve inançları kendileri gibi olmayanlara karşı.
Şubat ayında başlayan işgalden beri, bilinçli bir politika dâhilinde, Ukraynalı göçmenlere neredeyse açık kapı politikası uyguluyorlar. Elçilikleri bu ülke vatandaşlarına öncelik tanımakla kalmıyor, adeta özellikle davet ediyor.
Somut bir veri olmasa, sadece gözleme dayansa da kamusal alanda yaşlı nüfus görünür olmaktan çıkmış.
Pandemi öncesinde çok ciddi bir yaşlı nüfusu mevcuttu ülkenin, özellikle de sayfiye yerlerinde.
Tam sayı açıklanmadı ama muhtemelen milyonlarca yaşlı insan hayatını kaybetmiş bu dönemde.
Bu nüfusun yerini gücü-kuvveti yerinde, üretken, aynı renkten ve aynı inançtan kişilerle dolduruyorlar.
Öte yandan ‘rengi’ farklı olanlara pek de sıcak yaklaştıklarını söylemek mümkün değil.
O nedenle başbakanlık makamı için karşısındaki en güçlü aday Hintli anne ve babadan biri olmasına rağmen, göçmen kartını açmakta bir beis görmüyor sayın bakan.
Geri kabulü ‘diğerleri’ için düşünüyorlar; Ukraynalılar için değil.
Rishi Sunak, Johnson hükümetinin en önemli birimi olan Hazine Bakanlığı görevini yürütüyordu. İstifasıyla Boris Johnson’ı sarstı ve onu başbakanlık koltuğunda ediyor. Annesi ve babası İngiltere adına Doğu Afrika’da görev yapmışlar. Kendisi İngiltere doğumlu.
Eşi tarafından milyarder; İngiltere’nin 22. en zengin ailesi. Kendisi önemli finans kuruluşlarında yöneticilik ve ortaklık yapmış.
Milletvekili seçildiği yer Muhafazakâr Parti’nin en güvenli seçim bölgesi. Milletvekili olması garanti olan bir yerden aday gösterilmiş. Kendisinden önce bu seçim bölgesini başbakanlık da yapan William Hague temsil ediyormuş.
Anlaşılan o ki; İngiltere ya tekrar bir kadın ya da Hint asıllı birini başbakan olarak görecek. Hem de Muhafazakar Parti kontenjanından.
İki durumda da başbakanlık mevkii el değiştirecek ve gelen kişi İngiltere’nin dışarıya karşı ‘sıcak’ yüzü olacak.
Obama hangi işlevi görmüşse en şanslı görülen Sunak da benzer bir işlev üstlenecek, özellikle İngiliz Milletler Topluluğu nezdinde…
Böylece sadece ülke içinde bir eşitlik havası esmekle kalmayacak, ülke dışına olumlu mesajlar verilecek.
Brexit tam da bunun için düşünülmüştü zaten. Daha bağımsız, daha sorumlu, daha demokratik bir İngiltere algısı meydana getirerek, dünyanın zenginliğini bu topraklara akıtmaya devam etmek.
İngiltere’nin ekonomik büyüklüğü 20 yıl önce Fransa ile aynı idi. Bugün bu ülkeyi geçmiş, neredeyse Almanya ile eşitlenmiş.
Geri kabul anlaşması söyleminin ne kadar karşılık göreceğini zaman gösterecek. Ancak, Türkiye’nin bu oyuna alet edilmesi doğru değil. Türkiye yetkili ağızlardan gerekli tepkiyi verdi.
Yerel ekonomi pandemi döneminde kan kaybetmiş. Alışveriş merkezleri toparlanmaya çalışıyor.
Makroekonomik göstergelerde ise bir sorun görünmüyor.
1980’den itibaren ekonomisini turizm, eğitim, askeri sanayi, Londra borsasına aktaran ve ağır sanayiden vazgeçen ülkenin üretim anlamında bir kaybı bulunmuyor.
Buna bir de Kuzey Denizinde 80’lerde keşfedilen ve ihracatını yaptıkları petrol ve gaz da eklenince ekonominin kendi ayakları üzerinde durmasının önünde bir engel olmadığı anlaşılıyor.
Göçmen konusu daha çok tartışılacak. Türkiye bütün bu tartışmaların merkezinde bir yerlerde duruyor.
Asya – Avrupa arasında bir köprü olmak kolay değil.
Sonuçta coğrafya kaderiniz…