Ayşe Kıdır
Ayşe Kıdır Sevmenin Mânâsı

Sevmenin Mânâsı

Bir bahçeyi sarıp sarmalayan bir sarmaşığa benzer aşk. O bahçeyi sarıp sarmalar; bahçeye korunak olur. Gönüle düşen aşk da insanı sarıp sarmalar. Aşk kelime anlamı (sarmaşık) olduğu gibi mânâ ile de bu sözü tamamlar.

İnsanın yaratılışında dahi aşk vardır. Bu yüzdendir ki bizler yaratılışımızda sahip olduğumuz güzelliklere kavuşmaya çalışırız.

Toplumumuzda yaşanan olaylara baktığımızda birilerinin sevgiyi, aşkı yanlış anladığını ve onlar için aşk, sevgi olan şeyi ifade etme biçiminin ne kadar çirkin olduğunu görüyoruz. Aşk korumaktır, sevdiğini acıtmak, incitmek değil. Aşk sevdiğini “kıskanıyorum” sözüyle onu yaralamak değil, Nedim’in deyişiyle sevdiğinin güllü elbisesi giydiğini görüp o gülün dikeninin gölgesi sevdiğini incitir diye korkmaktır.

Güllü diba giydin amma korkarım azar eder

Nazeninim saye-i har-ı gül-i diba seni

                                                                 Nedim

 

(Ey benim nazlı sevdiğim,  güllü bir elbise giymişsin ama; o elbisenin üzerindeki gülün dikeninin gölgesi seni incitir diye korkarım.)

 

Sevdiğinin kaşı, gözü, endamı için sevmek aşk değildir. Mecnun’un “bu mu sevdiğin kız” dedikleri Leyla’sını; gönül aynasında gördüğü güzellikte görmektir sevgi. Padişah Leylayı gördüğünde "oğlum bu mu senin Leyla Leyla diye çöllere düştüğün, bunun neresi güzel" dediğinde
Mecnun ise “Sen bir de onu benim gözümden gör” cevabını vermiştir. Aslında görmek istediğimiz şeyler gönlümüzdekinden başkası değildir. Sevdiğinin gönül güzelliğine bakmayıp, dış görünüşüne aldanmak sevgiye dahil olmamalı.

Makamı, parası için bir insanı sevgi vaadiyle kandırmak değil, köşkler sahibi varlıklı Şirin’in, köşkü yapan nakkaşa(Ferhad’a) gönlünü vermesidir aşk...

Aşk, kendin yaralansan dahi yaralamamaktır. Tıpkı bülbülün güle olan aşkı gibi. Gülün dikenleri bülbülün ciğerini delse de, yine de gülü sevmesidir belki de…

Önceliklerimiz gönlümüzü yansıtan aynadır. Aşkı, sevgiyi tarif ederken, neye öncelik verdiğimize bakmalıyız. Öncelik verdiklerimiz geçici şeyler ise bu sevgi ve aşk değildir. Maddiyatta kalan her şey rüzgarla savrulan sonbahar yaprakları gibi zamanla dökülmeye mahkumdur. Biz maddiyatı, geçici güzellikleri değil, manevi şeyleri sevelim; bir insanın merhametini, sadakatini, gönlündeki güzelliklerini sevelim. Severken de incitmeyelim. Sevmenin mânâsını bilmemiz dileğiyle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Kıdır Arşivi