Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca POLİTİKA ÜZERİNE BİR ALINTI

POLİTİKA ÜZERİNE BİR ALINTI

             20 Aralık 2019 tarihli Yeni Şafak Gazetesindeki köşesinde ‘’Politika insanı ruhsuzlaştırır; çıkış yolu politikanın ötesinde gizli’’dir diyen Yusuf Kaplan’ın kalınlaştırdığımız görüşlerine paragraf altıyla  kendi düşüncelerimizi ekleyerek bir değerlendirme yapmak istedik.

            ‘’Politika, iktidar kurma aracı, biçimi, imkanı ve mekanizması. Hayatın politikaya indirgendiği yerde insan, yavaş yavaş makineleşmeye başlar. Ruhsuzlaşır.’’ diye başlayan cümlesinde genelleme yaptığı için itidal hakkımızı kullanıyoruz.

            ‘’İslam düşünce geleneğinde, siyaset  ahlakın bir alt dalı olarak görülmüştür. Politik düşünce geleneğinde  zayıf olduğu bile söylenebilir İslam düşünce geleneğinde.

            Bu bir zaaf olarak görülebilir belki ama gerçekte insanın fıtratının korunması, insanın gücü kendinde vehmederek azıtmasının kontrol altına alınması için çok önemli bir yaklaşım, esaslı bir durum alıştır’’ derken İslami düşünce geleneğinde insanın sapmasını önlemek için politika, ahlakın zayıf şubelerinden birisidir  demek istiyor sayın Kaplan. İnsanı fetişize eden sadece politika olsaydı itirazımız olmazdı ama o kadar fetiş malzemesi var ki hangilerini sayalım? Başka bir açıdan bu iki paragraf Müslümana güvensizlik riskine evrilebileceği için yönetme sistemine de yazık eder.

            ‘’Politika, mülkün insanın kontrolüne verilmesidir. Mülk  hem güç hem otorite demektir. O yüzden politika özelde  Greklerin, genelde Batı  uygarlığının temel varoluş alanı ve imkanı olarak kabul edilmiş ve işlev görmüştür.’’ İlk cümleyle Yusuf Kaplan gibi coşkun bir zeka arasında bağlantı kurmakta  zorlandım doğrusu. Anladık, İslam’da mülk Allah’ındır ama Allah, insandan başkasına vermiyor ki mülkü kontrol yetkisini. İslamın kendine has bir mülk kavramı varken politika, neden Grekler gibi kullanmak zorunda kalsın?

            ‘’Greklerde bilimlerin anası felsefedir; hayatın esası ise politika. Batılılar dışında hiçbir medeniyet politikayı hayatın merkezine yerleştirmemiştir. Hayatın merkezinde din vardır. Bütün medeniyetlerde bu böyledir. Tarihte din-dışı tek uygarlık 2500 yıllık Batı uygarlığıdır. Grekler pagan olmasına rağmen sporları bile din eksenlidir.’’

            ‘’Felsefi köklerini Greklere borçlu olan Avrupalılar, pagan Greklerden daha fazla din dışı bir dünya/uygarlık geliştirdiler. Laiklik, pagan Greklerden daha fazla Tanrı’yı hayattan uzaklaştırdı, insanı tanrılaştırdı. Hristiyanlığı da daha ilk benimsedikleri süreçten itibaren paganlaştırdıkları için Avrupalıların dolayısıyla Amerikalıların din olmayı hak edecek derinlikte ve çapta bir dinleri yok. O yüzden tarihte ilk defa din dışı bir uygarlıkla karşı karşıya insanlık’’

            ‘’Batı uygarlığı, kurulmasında dönem dönem rol oynayan her şeyi dinselleştirdi. Önce politikayı din katına yükseltti, ardından ekonomi, kapitalizm, ulusçuluk, sosyalizm, sekülerizm birer din gibi işlev görür oldu’’ tespitlerini elbette onaylıyoruz ama Batı’nın yine de her savaşının altında (kendileri inanmadıkları halde) obsesif bir Hristiyanlık güdüsü taşıdığını unutmamak gerektiğini ilave ederek…

            Bundan sonra Yusuf Kaplan ‘’Çıkış Yolu; politikanın ötesi’’ alt başlığıyla Türkiye’deki devrimlerin medeniyetler arası beslenme sonucunda yapılmış bir dönüştürme devrimi olmadığını bununsa kendi medeniyetimizi inkarla sonuçlandığını örneklerle anlatmaya çalışır haklı olarak. Selamlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi