Mülâkat meselesi
Genel kabulün hilafına bir cümle ile yazımıza başlamış olalım.
Bütün sınavlarda mutlaka mülâkat olmalıdır.
Okuyucunun öfke katsayısını yükselterek yazıya giriş yapmak, elbette hoş bir durum değildir ama biraz sabır talep ederek okumaya devam etmenizi istirham edeyim.
Gayret, insana kıymet kazandıran en güzel hasletlerden biridir.
Bu gayret, kimseye minnet etmeden neticeye ulaşırsa, tadından yenmez olur.
Amma velâkin öyle zamanları yaşıyoruz ki, beş yıl boyunca harcadığınız, alın teri döktüğünüz, eşinizden evladınızdan mahrum ettiğiniz zamanı cömertçe verdiğiniz emek ve gayretiniz, bir kişinin iki dudağının arasından çıkarmak için ‘evet’ ya da ‘hayır’ sözüne harcadığı zaman kadar kıymetli değil, maalesef.
Hal böyle olunca, beş yıllık gayretinin kıymetsizliğini gören kişi, çâreyi referans arayışında buluyor ve minnet kapısını gönüllüce çalıyor.
Kapısı çalınan, kim bilir kaç kapılar çalarak o makama geldi…
Kapı çalmalar çoğalınca hak çalmalar da mı çoğalıyor acep?
Ve insan, beş yıllık gayretini bir kişinin iradesi ile takas ediyor.
Bu alışveriş, kapısı çalınanın nefsini okşarken, kapı çalanın nefesini sayılı hale getiriyor. Kazançlı çıktığını zanneden ise nefesi azalan oluyor, nedense.
Bu memnuniyet verici(!) alışverişler, duyuldukça çoğalıyor, sürüsüne bereket durumuna geliyor.
Emeğini kaptıran ama kapı çalarak evet’i kapan, soluğu mülâkatta alıyor. Bu arada, kaptığı evet, kendinden önce jüriye ulaştırılıyor.
Jüride de bir alışveriş başlıyor. En doğru adayı seçmek için oluşturulmuş jüri, eline verilen liste ile şerefini takas ediyor. Bu alışverişte jüri, jüri üyesi olmak için kazandığı makamı kaybetmemekle kazanmış oluyor.
Kimler kazanıyor?
Kapı çalan kazanıyor, kapısı çalınan kazanıyor, jüri kazanıyor. Kaybeden yok(!).
Böyle alışverişe can kurban(!).
Gelelim bu tarafa…
Böyle alışverişlerin pazarına uğramayan insanlar da diyorlar ki, hiçbir sınavda mülâkat olmasın, yazılı sınavlar tek kriter olsun.
Haklılar mı?
Girift ilişkilerin ağına mahkûm edilmiş ‘ahlak’ isimli çocuğunu temiz büyütmeye çalışanlar, yerden göğe kadar haklılar.
Ama ben de haklıyım.
Bütün sınavlarda mülâkat olmalıdır.
Olmaması gereken, bir insanın beş yıllık emeğini bir hiç yerine koymasıdır.
Olmaması gereken, bir insanın hak etmediği bir işe talip olmasıdır.
Olmaması gereken, kapı çalarak bir yerlere gelmiş kişilerin kapısını çalmaktır.
Olmaması gereken, bir yerlere gelmiş olanların kapısı çalındıkça nefislerinin okşanmasıdır.
Olmaması gereken, aday seçmek için görevlendirilmiş bir kişinin şerefini bir listeye satmasıdır.
Olmaması gereken, emeğin, şerefin, izzetin ve lezzetin pazara düşmesidir.
Bu kadar çok olmaması gerekenin olduğu ortamda olması gereken mülâkat, üzerine bu kadar çok düşman çekmemelidir.
Ehliyet arayışında, yazılı sınavda başarı kriteri elbette büyük önem taşır. Ancak, bilgiyi kimileri sırtında taşır, kimileri de beyninde taşır.
İşte, mülâkat, bilgiyi beyninde taşıyanları seçmek için yapılmalıdır. Bilgiyi cismine aktarmış olanları seçmek için yapılmalıdır. Bilgiyi resmine aktarmış olanları seçmek için yapılmalıdır.
Bilgiyi sırtında taşımak, nakliyecilikle eşdeğerdir. Bilgiyi belleğinde taşımak ise, bilgi ile hemhal olmak, bütünleşmek demektir.
Yazılı sınav, nakliyecilikteki başarıyı belirler. Mülâkat ise bellekteki bilginin söze, göze, görünüşe, edaya, tavra, telaffuza, belâgate ve erdeme dönüşüp dönüşmediğini belirler.
Araba metaforundan yardım alırsak; yazılı sınav tonajı belirler, mülâkat ise torku ortaya koyar. Torksuz tonajlı kamyon, hurdalığa en yakın olandır.
Hülâsa; göreve en doğru insanı arayışta mülâkat, olmazsa olmazımız olmalıdır ve günümüzün yanlış ve ahlaksız uygulamalarından dolayı mülâkata düşman olmamalıyız.
Ütopik şeyler yazdığımı düşünenler olabilir.
Eskiler, düşüncelerin gerçekleşme kabiliyetinden bahsederek, iyi düşünmeyi tavsiye etmişlerdir.
Biz de bu tavsiyeye uyarak iyi düşünmeye ve iyi olanı yazmaya çalışıyoruz.
Söz tohumdur, derler. Biz ekmiş olalım.
Filizlenme vakti Allah’a mâlumdur.