Vaatler, vaatler, vaatler…
Seçilmek için sebep oluşturmak ve seçecek olanın beğenisini, oluşturulan bu sebep ile kazanmak gerekir. Tabi ki bunun için de seçilecek olan adaydan önce sebebin beğenilmesi gerekir.
Ülkemde beğeninin kaynağı büyük oranda vaatlerdir. Seçmenin karşısına çıkmak için çıkılan yolda başarının(!) elde edilmesinde; adaylık için ortaya konan medeni cesaretin madeni cesarete dayanması, adaylık sürecine kadar olan girift ikili ilişkiler ve biraz da karizma etkilidir.
İkili ilişkiler, madeni cesaret, karizma ve “o işini bilir” kabiliyetinin katkısı ile elde edilen adaylıktan sonra yapılacak iş bellidir: Gelsin vaatler…
Gelsin vaatler, denilince vaatler durur mu yerinde… Yaylımdan gelen analarına koşan oğlak sürüleri gibi coşarak gelir vaatler, milletin evlatlarının üstüne.
Ve öyle de oluyor.
Pazar günü yapacağımız seçim bir yerel seçim. Belediye başkanları, meclis üyeleri ve muhtarlar seçilecek. Seçilecek insanların yetkileri yerleri ile sınırlı. Hem kanun ile sınırlı hem de toprak ile sınırlı.
Gelin görün ki vaatlerin hiç mi hiç sınırı yok.
-Zorunlu askerliği kaldıracağız.
-Kadınların doğum sancısını bitireceğiz.
-Ailenin her çocuğu için aileye asgari ücret ödeyeceğiz.
-İşe gitmeden çalışacaksınız.
-Ayı ikiye böleceğiz ve senede 24 maaş vereceğiz.
-Trafik ışıklarını kaldıracağız ve şehirdeki trafik sorununa son vereceğiz.
-Üniversite sınavlarını kaldıracağız.
-Emlak vergilerini kaldıracağız. Mümkün olursa, bütün vergileri kaldıracağız.
-En düşük emekli aylığını en düşük memur aylığına eşitleyeceğiz.
-Dünyamızın uydusu aya, kültür ziyaretleri gerçekleştireceğiz.
….
Yanlış anlaşılmasın, yukarıda saydığım vaatler henüz verilmedi fakat yerel seçimlerde belediye başkanı adayları tarafından bile bu vaatlerin verileceğinden korkar oldum.
Dilin kemiği yoktur diyerek günah keçisi yaptığımız dili, vaatlerin arkasındaki niyete kurban etmeye devam ettiğimiz müddetçe, seçim vaatleri kalitemizi ortaya koymaya devam edecek.
Kalitemizin içinde; beklentilerimizin, hafızamızın, gayrete bakışımızın, hayat ilkelerimizin ve devleti nasıl konumlandırdığımızın olduğunu da söylemiş olalım.
Yeni aday olmuş birinin propaganda yapması elbette önemlidir fakat 5 yıl belediye başkanlığı yapmış bir adayın bir sonraki seçime hiç propaganda yapmadan, günlük rutininde çalışmasını devam ettirerek seçime girmesini ne çok isterdim!
Böyle bir rahatlık, paha biçilemez bir servet olsa gerektir. Bu servetin arkasında hem aday için hem de hizmet ettiği insanlar için boşa gitmemiş bir 5 yıl saklıdır.
Ben, 5 yıllık süre içinde yaptığım hizmetlerle, ortaya koyduğum samimiyet ve gayretle, girdiğim gönüllerle ve milletin delikli kuruşunu dahi boşa vermediğim yatırımlarla seçim kazanamayacağım da iki aylık propaganda ile seçim kazanacağım, öyle mi?
Şahsım adına, böyle bir başarıyı istemem ve bunu da başarı olarak görmem. Kötü olan şu ki; bu yazdıklarım ütopik şeyler, realitesi olmayan hayaller olarak görülüyor ülkemde, ne yazık ki!
Ayakkabılarımı kendim boyayacağım, tatlı su çeşmesinden su dolduracağım, başkanlıktan aldığım maaş ile geçineceğim, her kararı kılı kırk yararak alacağım ve belediyenin kuruşunu milyar değerinde harcayacağım, diyen henüz çıkmadı. Sanırım bunlar da ütopik vaatler olarak görülüyor.
Vaatlerin yüklemi hep ‘vereceğiz’ ile bitiyor.
Normal zamanda; “veren el alan elden üstündür” düsturu ile infaka davet edilen toplumun, seçim zamanlarında “alan el” durumunda konumlandırılarak tercihine ambargo konulması, bana hiç de ahlâki gelmiyor.
Elbette bu durumun bir diğer ifadesi samimiyetsizliktir.
Topluma tembellik teklif ederek yetki alan ve seçim kazanan adayların, nedense çalışacaklarına, milletin evlatlarının hayrına iş yapacaklarına inanasım gelmiyor, benim.
Gayrete aşık olanı hayrete düşürmeyecek olan Allah’tır.
Gayretin yol arkadaşları, iyi niyet ve samimiyettir. Gayret kuşağını yedi yerinden kuşanan insanlar, milletin evlatlarına tembellik teklif ederek seçim kazanmayı kendilerine zul görürler.
‘İnsan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur’ ilahi beyanından aldığı düstur ile ‘hep birlikte çalışmak zorundayız’, diyecek insanların seçilmesi temennisiyle…
Genceli Nizami ile bitirelim:
“Hizmet etmek sayılır erkeklikten nişane.
Halkına hizmet etmek şereftir her insana.”
Bu şerefe, aklıyla değil kalbiyle tâlip olan insanlara selam olsun!