İpek Özkayaalp
İpek Özkayaalp Manevi Boşluklarımızın Neden Olduğu Stres

Manevi Boşluklarımızın Neden Olduğu Stres

Saygıdeğer Kardeşlerim,

Her yeni güne uyanan insan, yeniden doğuyor derler, oysa ben her nefes alıp verişimizde bunun gerçekleştiğine inananlardanım. Bizler maalesef bize her an rahmeti ve merhameti ile muamele eden Rabb’imize ne kadar az şükrediyoruz.

Dünya hayatında birçok şeyi sırtladığımız için bazen başarımızı bazen uğradığımız haksızlıkların üstesinden geldiğimizde “Vay be, ben ne güçlü bir insanım!” diye iç sesimizle kendimize bir paye veriyoruz.

Oysa gerçekten güçlü olan insanlar, gayesinin Allah’a kulluk olduğu bilincine sahip, imanı kavi kişilerdir. Bu kişiler, Allah’tan gayrısına asla meyletmezler! Sırtını Allah’a verenlerin dünya endişeleri kalmaz. Çünkü onlar bu dünyanın zerresine bile üzülmeye değmeyeceğini bilir ve her saniyelerini huzur(da)la geçirirler.

Huzurlu yaşamanın sunacağı kaliteli hayat, vereceği mutluluk ise Allah’ın lütfu ile bizim elimizde.

Nasıl mı?

Her şeyi tabii karşılayabilmek, ne geliyorsa hayra yormak, her halimize şükrederek ve her şeyin Allah’tan geldiğini bilip, olduğu gibi sorgusuz sualsiz kabullenerek “Hayat bu, bunun içinde acı tatlı cilveler olacak, bana gam değil, Allah’ın lütfu!” diyebilmeliyiz.

Sabır acı olsa da meyvesi son derece tatlıdır, bunu asla unutmayarak gösterdiğimiz sabrın Cenab-ı Allah tarafından mükâfatlandırılacağı ana kilitlenmeliyiz. Hayat gailesi öyle sarmış ki her yanımızı, patlamak için bahane aramaya bile gerek yok artık: Sabah çalan alarma mı kızmak desem yoksa yolda tıkanan trafiğe mi, ağlayan bir çocuk sesi ya da olmadık bir anda çalan o telefon mu...

Sayamayacağımız kadar çoğaltılır örnekler. Sonra da akşam eve döndüğümüzde günü sıkıntılar altında bitirdiğimizi ve kendimizi stres altında ezip eve zor bela düştüğümüzü fark ediyoruz.

Aslında kendi kendimizi yorgun düşürdüğümüzün farkında mıyız peki?

“Temaşa-i cihan lâzım, ne çıkar kuru davadan?” deyiversek. Birçok mesele çözülecek aslında.

Yoksa bizler böyle olmadık şeyler için haddinden fazla düşünüp mesai sarf edersek hastalıklarımızın sebebini başka yerlerde aramamıza gerek kalmaz herhâlde. Kendi başımıza musallat ettiğimiz stresle birlikte bedenimizde rahatsızlıklar kendini göstermeye başlayacak ve maalesef birçoğu ömür boyu bizimle kalacak.

Tehlike, direnme, bitkinlik evreleri diye üç evre geçirir insan. İlk evrede kalp atışı ve solunum hızlanması; mide, sindirim, bağırsak bozuklukları; ellerde ve ayaklarda terleme vb. sendromlar olur. İkinci evrede ise direnme aşamasına geçer vücut, organizmadan oluşan yıkımı onarmaya çalışır. Başarabilirse stresin fiziksel etkileri ortandan kalkar. Aksi halde korku, kaygı, endişe gibi belirtiler oluşur. Bunlar da geri dönüşü olmayan birtakım ruhsal bozukluklar meydana getirebilir.

Stresin bizde açtığı bunca zarardan kaçınmak, sağlığımız adına yapılması gereken ilk işimiz olmalı! Çok ama çok stresli ortamlardan olabildiğince uzak durarak, her şeyi kafamıza takmayıp, “Olan da hayır vardır.” şuurlu kulluk teslimiyetiyle Allah’a yönelirsek şifa bize uzak değildir, diye geliyor gönlüme! Peygamber Efendimiz (SAV) hadis-i şerifte şöyle buyurmuşlardı:

“Hastalıklarınızı maddi ve manevi tedavi ediniz.”

İç âlemimizi Allah aşkı ve Allah korkusuyla dolduralım; o zaman bizi harap eden fikirler, aslı astarı olmayan düşüncelere yer kalmaz.

Belki de “İmmün sisteminiz çöktü!” derken doktorlar bize aslında gizliden “İMAN SİSTEMİNİZ ÇÖKTÜ!” diyor olabilirler mi?

Ahir kelam olarak Niyâzî-i Mısrî’nin şu mısraları ile konumuza son verelim:

“Derman aradım derdime

Derdim bana derman imiş

Bürhan aradım aslıma

Aslım bana bürhan imiş

Ben taşrada arar iken

O, meğer can içinde can imiş.”

Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
İpek Özkayaalp Arşivi