KÜLTÜREL EVRİLİŞİMİZ
“KARARGAH RAHATSIZ” nedir-ne değildir’e bakmadan önce şu işin fandımentıl’ına bir girsek diye düşündüm, yapalım mı-hadi yapalım bakalım ne-nasıl-neden oluyor ???
“Sübliminal Tekniklerin” Kültürel Evrilişimiz’de ki yeri nedir, hiç düşündünüz mü ?
Konuya “Kültürel Gelişim, İnsanlık Tarihi, Devrimler, İktidar Savaşları, Medeniyetler Çatışması” gibi yaklaşmak da mümkündür ama bu çok geniş anlatılmalı ve detaylı girizgahlarla başlanmalı, o nedenle “Kültürel Evrilme” nedir, neden önemlidir ve nasıl oluyor, nasıl evriliyoruz boyutunda “Sübliminal Tekniklerin” kullanılışını basite indirgenmiş yoldan, Halk gözüyle görelim.
Malum, Adem peygamberle başlayan dünya yolculuğumuzda sürekli evriliyoruz ama farkındamıyız ?
Kafadan girelim;
mesela Galaksinin, Dünyanın, İnsan Hayatının süreçleri hep böyledir, her ne kadar Bilim-Film Dünyası milyarlarca-trilyonlarca yıldan bahsetse de bu durum matematik ve fizikle “kuramsallık” bağlantısı dışında tam olarak açıklanamamaktadır. Dolayısıyla kimilerine göre ki bana göre de öyle gerçek yaşam süremiz 15-20.000 yılı geçmez. Sadece bu konuya bile derinlemesine bakıldığında “Sübliminal Tekniklerin” Kültürel Evrilişimiz’de ki kullanımı kolayca görülebilmektedir !
Yoksa bilmem kaç milyar yıl önceki çağlara nasıl “bilimsel” ışık tutulurdu “Primat amcalarımız-teyzelerimiz”le akraba olduğumuz nasıl iddia edilebilirdi, kim takardı Darvin’i, Ateistik argümanlar nasıl akredite edilir müfredatlara giriverir di, başka bir deyişle Hedonist Toplumlarda ki “bir türlü yokedilememiş” gerçek ve tek Yaratıcı algısı ve O’nun tek ve gerçek “Din”inin delaleti “Sübliminal Tekniklerle” Kültürel Evrilmenin tuzağına düşmüş insanlar ortamında nasıl zayıflatılabilirdi, vs. vs. vs……
Tabi ki şu anlaşılmasın, soru sormak-sorgulamak, araştırmak, eğer amaç öğrenmek ve hataları düzeltmekse doğrudur, yapılmalıdır, gerek şarttır ve “maksat buysa” karşımızdakinden hiç çekinmeden sürekli sorgulamalıyız.
Ama şu da gözden kaçmasın, neden sürekli “yalan-riya-hırs-çıkar-para-kadın-mal-güç-iktidar” gibi faktörleri kullandığımız kazanımlar peşindeyiz ve neden birileri “eviren” bizler de “evrilen” konumundayız ?
Neden sürekli ve bilinçsizce “etkilendiğimiz” fikirler oluşuyor-oluşturuluyor ve bizler evriliyoruz ?
Ve fakat, ve hatta, Neden bu süreçte ki tüm çalışmalar, projeler, kanıtlar, kanaatler- yönlendirmeler, önergeler, insanları gizlice etkilemek için “farklı fakat inandırıcı” bir dil kullanmaya teşebbüs edildiğini gösteriyor ?
Tabi ki burada bir temel amaç var, bu amaç “Kültürel Evrilme”dir ve bu evrilme, ya zorlama yoluyla ya da “Sübliminal Teknikler” kullanılarak içinden geçirildiğimiz “devrimsel eğitimler” sonucunda adeta doğuştan geliyormuş gibi bünyemizi ele geçirmektedir.
Eski çağlarda ki insanoğlu, tüm yaşamsal coğrafyalarda bu kadar “teknik” değildi bilakis daha çok “pratikti” yani fiili zorlamalar kullanılır evrilirdi insanoğlu, ya da yokedilirdi ancak bu çok kalıcı ve etkili bir metod değildi, üstelik o günler de popülasyon düşüklüğü, teknolojik yoksunluklar nedeniyle de fayda-maliyet analizi sonuçları, negatif ve kısa süreli çıkıyordu.
Ayrıca, zorlamalar, katliamlar, soykırımlar çoğaldıkça sömürmek ve çalıştırmak için eldeki işgücü kayboluyor ve bir de yeni jenerasyonlar sürekli tehdit oluşturuyor, sil baştan geriye dönülebiliyordu.
Bu durumda da “umutlarınız, idealleriniz, hayatınız, aileniz, soyunuz ve iktidarınız” sürekli sallantıda oluyordu.
İşte bu vb. sebeplerle insanoğlu başka bir çözüm buldu, belki de “Şeytan ona öğretti” ve daha kalıcı olan pahalı-uğraştırıcı-zorlayıcı da olsa “çok etkili ve şarjedilebilir” bir akıllı metoda yöneldi, işte son birkaç yüzyıldır “Devrimler, İdeolojik Patlamalar, Kültürel Gelişimler” düzleminde bu süreç tüm insanlığı “dalgaların önündeki sörfçü” misali alıp “özel hazırlanmış” bir kıyıya doğru sürüklemektedir !
Dünyamız son 250-300 yıldır bu dönemi yoğunlaştırılmış şekliyle yaşıyor ve 20. yüzyılın ortalarından bu yana neredeyse “bilim” denilen ortak kabul kaynakları bile artık bilinçaltı mesajlarının yani “Sübliminal Tekniklerin” Kültürel Evrilişimizde ki gerçek etkilerini ayrıştıramamaya başladı.
1900’lerin başlarında Subliminal mesajlar bazen radyo, televizyon programlarına gömülürdü ve hatta satılması gereken materyallerin yerine çizgi film kahramanları bile kullanılırdı ama etkiliydi !
1940-1950’lerden itibaren Nestle, Pop Corn veya CocaCola-Schweppes vb. bir çok markalarda da bu uygulamalar kullanıldı ve satışların hızlanması için film aralarında “ışıklarla” oynanması sonucunda önemli ölçüde artış sağlandığı gözlemlendi !
Hatta rakiplerin, bu iddiaları sahte ve manipülatif bulmaları bile uygulayıcı firmalar tarafından bazen munis bir kabul eşliğinde özürle makyajlanmıştır.
1960-70’lerden sonra başta Amerika’dan zuhuratla bu bilinçaltı mesajlar yani “Sübliminal Tekniklerin” Kültürel Evrilişimizde ki yeri artık inkar edilmeksizin angaje edilir oldu ama bu kez yanına “SosyoKültürel ve SosyoPsikolojik Manipülasyon Teknikleri” de eklendi !
Bunların, “Sübliminal Tekniklerin” yanısıra kullanılma amacı ve belki de en önemli sebebi, bizim gibi geleneklerine bağlı-dürüstlüğe namusa önem veren-aile-akrabalık ve arkadaşlık ilişkisine sıkıca bağlı- toplumlarda ki “de get lan yermi bunu Anadolu çocuğu” bakışı yüzünden di, çünkü Manipülasyon-Provokasyon-Spekülasyon yani “fitne” altyapısı oluşturmanın bu ana figürleri “Sübliminal Tekniklerin” işe yaramadığı yerde kolayca kullanılabiliyordu, nitekim hem İslam Tarihini hem Türk’ün Selçuklu/Osmanlı tarihini iyi bilen Oryantalistler bu konuda uzmanlık sahibiydiler !!
İşte tüm bu “özel kuvvetler” sadece satışları hızlandırmak-arttırmak için değil, Savaşların kapısını aralamak için, SosyoKültürel algılarımızı değiştirmek için, Ayaklanma ve Devrimler için, Yeni bir Dünya Düzeni kurmak için, Eğitilmemiz için, kısaca Emperyalistlerin “aşağı dünya”da ki çıkarları için sürekli kullanılır hale geldi.
İşi öyle sıkı tuttular ki, Kızamık aşısı yapılan okul çocukları gibi hiç sorgulamadan evrilmeye başladık, Texas-Tommiks-Zagor-Gamlı Baykuş-Donald Duck-Road Runner-Speedy Gonzales’lerin “masumiyetinden” Conan-Rambo-Delta Force-Batman-SpiderMan-Captain America’nın “Kahraman”lığına, Dallas-Yellow Rose-Melisa-Lucy-Jr “aile”sinden, Mustang-Ford-GM-Corvette “Amerikan”ına kadar bu “eğitim” i sürekli aldık, sonrasında da Nasa-Houston-Yale-Ucla “eğitim”li beyinlerin üstünlüğü, Ibm-Boeing-Apple-Iphone-Ipad “istihbaratıyla” adeta damarlarımızın içinde dolaşır oldu…..
E bizimkiler de boş durmadı tabi, Vurun Kahpeye-Asteğmen Kubilay-Madımak/Başbağlar-İmam Keçi Çaldı-Aczmendiler-Ali Kalkancı/Fadime Şahin-Mit Tırları-Genç Subaylar Tedirgin-Gezi’de Tankların paletleri altında ezilen binlerce Laik/Atatürk gençliği-anne karnında öldürülen zavallı Kürt bebekleri-Dünyanın en büyük açıkhava hapishanesi vs. tüm bunlar tesadüfen olmadı, bu bir “ar-ge, mühendislik, proje, üretim ve kazanç”la sonuçlanacak Sistematik bir “Hizmet” ti.
Bu içimizde ki “bizden” elemanlar tam zamanlı çalışmaya devam ediyor, uzak/yakın örneklerini Menemen’de, İstiklal Mahkemesi dosyalarında, Çorum’da, Sivas’ta, 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da, Gezi’de, 17-25 Aralık’ta, Alman Ajan Can Dündar’ın Işid Silahları kompozisyonunda, başarabilselerdi 15 Temmuz sonrasında, veee en taze olanından daha dün “Karargah Rahatsız” tırmalamalarında sürekli görüyoruz-göreceğiz !!!
Bir de uluslarası strateji ve derin boyutlar vardı, orada ki en somut örnekler ise 1990’ların sonunda başlayan ve hâlâ son hızla süregiden Kafa Kesmeler-9/11-İslamafobia-Daeş bağlamında kolayca görülmektedir ki üretime devam ediliyor !
Neyse ki artık eskiden olduğu gibi yemiyoruz, ok hepsi tamam ama biz ne yapıyoruz ? Gizli-Açık-Manipülatif-Sübliminal Tekniklerin “Kültürel Evrilişimizde” bu denli ağırlığı varken biz ne yapıyoruz, ne yapmalıyız ?
El-Cevap, e zor tabi, haaa o halde şimdi gerçek dünyaya gidelim ;
Batı bir potansiyel güç olarak, teknolojik olarak, sistem olarak son 250 yıldır atılımda ve bunu sürdürüyor, halen de 1 tık önde gibi !
Evet, kandırılan, sömürülen, kayıplara uğrayan Biz, sürekli kazanan ise Batı gibi görünmektedir ama artık Batı’nın büyük kısmı uzaktan kumandayla adeta “tefecilik” dışında pek de bir şey yapamamaktadır ve harcadığı efora baktığında kazanımları Batı’yı hiç de tatmin etmemektedir !
Bununla beraber, Batı’nın büyük kısmı Avrupa sürecine girdiğinden beri çöküş süreci yaşadığından, ilk zamanlar çaktırmasa da artık çuvaldaki mızrak misali kayıpları kendisine sanıldığından fazla zarar vermektedir !
Bunlarla beraber, sömürülen bizler tam bir homojen yapıya dönüşemesek de zenginleşmeye, teknolojiye, yapılaşmaya önem vermekteyiz ve en önemlisi “korkmamaya savaşmaya” bilhassa güçlü bir görüntü vermeye başladık.
Batı, bu yüzden eskiden kolayca yaptığı gibi fiziki savaşlardan kaçınmakta, sömürdüğü yerleri terketmekte, iflaslar yaşamaktadır ki Amerika, Rusya, İngiltere, Almanya, İtalya ve birçok Batılı Devletin durumu maddi-manevi-fiziki es.o.es vermektedir !
Kendisiyle beraber “evrilen” bizler ise evet çok zorlandık ama ne kadar darbe alsak da genetik olarak daha güçlüyüz, doğal kaynakların çoğu bizim altyapımızda, dünya genelinde genç nüfus yoğunluğu neredeyse tamamen bizim bünyemizde, artık ticaret daha zor ve onlar türettikleri materyalist ve popülist kafalarla kolay tatmin olamıyorlar.
Öte yandan, maneviyatları düşük ve çökme eğilimindeler, çünkü “kendileri de evrildiler” bozuldular, ruhsuz-materyalist-jakoben-ye-iç-eğlen-sex yap-nasıl olsa güç biz de-sömürdükçe böyle yaşayabilirsin, Kültürünün sonucunda iyice zayıf düştüler ve değişen/uyanan dünyanın sert duvarlarına çarpmaya başladılar !
İtiraf edelim ki bu süreçte bizi çok yıprattılar ama görüyoruz ki bir türlü tam olarak yenemiyorlar ve kendi aralarında ki ittifaklar da onları artık kesmiyor!
İşte bu ortam da yapılacak şeyler vardır ve birçoğu basittir, Kültürel Gelişimimizi Batı’nın “Manipülatif Sübliminal Enjeksiyonlarıyla” değil, bize ait fazlasıyla zengin tarihimizden öğreneceğiz, çalışacağız, içimizdeki işbirlikçileri temizleyeceğiz, kendimize ait asırlardır bozulmamış Kültürel altyapımızı “kendimiz evireceğiz” ama aslına-özüne dokunmadan nasıl mı ?
Onların deyimiyle “simpıl” bizim deyimimizle “Amerika’yı yeniden keşfetmeden” Bırakın teknolojiyi ve özel teknikleri, zaten cebimizden girip kulağımızdan çıkarcasına her yanımız “akıllı” teknolojilere dönüşmüş, varsın en büyük silikon vadileri şimdilik onların olsun, artık biz de uçak-araba-helikopter-telefon yapıyoruz bu başladı mı gider, bunları yapan insanlarımız çalışsın-başarsın hepsi olur….
Süper Güç Rusya’nın uçağını düşürdük n’oldu kafa mı tutabildi, Suriye’de maskesi düşen Amerika’yı, İngiltere’yi gördük işte, artık savaşamıyorlar yemiyor, giremezsin diye içimizde ki Hainlerle beraber koro halinde tezahürat yaparlarken Kantonların arasını ayırdık maymuna döndüler ki daha arkası da gelecek !
Evet işimiz zor, yol uzun ve ayaklarımız ağrıyor ama ekonomik olarak sadece biz mi sıkışığız bırakın bu Ezikliği, 6 sene önce Amerika krize girdiğinde Eyalet valileri gazetelere “satılık şehir” ilanları vermişti, 750 Milyar Dolarlık City Bank 1 gecede cartayı çekti, 350.000 kişi aynı gün işsiz kaldı, millet artık benzinciler de pompacı bile olamıyor çünkü herşey elektronik !
5-10binlik o tatlı maaşlar yarıya indi, evsizlerin sayısı 2 katına çıktı, Yunan-İtalyan-İspanyol-Fransız-Amerikan hepsi bataklarda, halkları hergün ayaklanıyor!
Ortalama maaşın 2500-3000 sterlin olduğu İngiltere de halk Brexit diye resmen ikiye ayrıldı çünkü umutsuzluk gitgide artıyor !
Almanya-Fransa-Macaristan-Avusturya-Hollanda, bizim 3.5Milyon göçmen kardeşimize karşın aylık 50-100 tane fazla göçmen geldi diye şimdiden “psikoaçlık” çekmeye başladı-geberiyorlar !
Buna karşın 40 yıl önce ki Balıkçı Kasabası Dubai-Sharjah bunlara takılmıyor işine bakıyor, Suud Sony’nin yarısını ele geçirmiş, Kore tek markasıyla Iphone’u tahtından indirdi, bir tane Çin’li veya Arap yarın parmağını şaklatsa Apple’ı satın alır, bu kez bir “Vatansever” Türk Nobel aldı yeter ki kafaya takmasın, geçin bunları ama SİZ şunu yapmaya “yeniden” başlayın ;
Meryem annemizin masumiyetini, İsa peygamberin teslimiyetini, Hz. Ömer’in adaletini, Ertuğrul Gazi’nin bilgeliğini, İmam Şamil’in şecaatini, Osman Gazi’nin ileri görüşlülüğünü, Sultan Fatih’in idealizmini, Mevlana’nın ülfetini, Ömer Muhtar’ın azmini, Aliya’nın mücadelesini, Hürrem’in şuurunu, Şah Cihan’ın estetiğini, Selçuklu’nun, Osmanlının kudretini, İbn’i Sina’yı, Evliya Çelebi’yi, Biruni’yi, Farabi’yi, Selahaddin’i, Alparslan’ı, Ulubatlı Hasan’ı, Seyit Çavuş’u, Sultan 2. AbdülHamit’i ve Ömer Halisdemir’i ÇOCUKLARINIZA ANLATIN YETER……..
Ha, bir de kimlerle-nelerle mücadele ettiklerini !!!!!
A.D.