Alper Doğan
Alper Doğan Haydar’ı Kerrar Gayr’ı Ferrar!

Haydar’ı Kerrar Gayr’ı Ferrar!

Yeni bir Muharrem ayına ve mis gibi kokan kâseler dolusu Aşura’ya müdrik olduğumuz şu günlerde…

yazmaya böyle tatlı-tatlı başlayıp sonra birden iştahınızı kaçıracağım ama, maalesef içinden geçtiğimiz konjonktüre istinaden, Kerbela’yı ve Hz. Ali efendimizi hatırlamak, ailemize-çocuklarımıza hatırlatmak gerekmez mi diye düşünüyorum !

O’nun başına bela olan melûn Haricilerin “Neo”  versiyonlarının, bugün de hem ülkemizde hem İslam coğrafyasında yeni planlar peşinde olduğunu bilmemiz ve yapabiliyorsak şimdiden tedbir almamız gerekmez mi diye düşünüyorum !

Aslında Hz.Osman efendimizi şehit edenlerin de bu lanetli taife olduğunu, Hz.Ali gibi bir Bende’i Zişan’ı Muhammedi’yi de aynı güruhun şehit ettiğini bilmek gerekmez mi diye düşünüyorum !

Bu, hesapta hükm ehli’nin, sırf “iktidar olmak uğruna” bundan 1.500 sene önce o devrin en büyük-en mübarek suhufunu parçalayıp mızraklarının ucuna takarak Müslümanları aldatmaya çalıştığını bilmemiz gerekmez mi diye düşünüyorum !

İşte böyle bir taifeden bahsediyoruz, o gün-bu gün, hâla canlı, hâla diri, hâla faâl ve hem “bizimle” hem de başkalarıyla beraber çalışmaya devam ediyorlar…    

İşte bu zümrenin beğenmediği, eksik bulduğu, hükümlerini yanlış bularak Tekfir dahi ettiği ve bugün olduğu gibi “birileri” nin ağzıyla İktidardan indirmek istedikleri o kişi ise, bir benzeri daha olmayan o günün Devlet Reisi Hz. Ali idi.

Asırlar sonra oluşmuş kazanımları yoketsin diye, herşeyi mübah görerek İbn’i Sebe gibi münafıklarla işbirliği yapan bugünde tanıdığımız “birileri” kimi Müslümanların da gafletiyle, Devletin başından Hz. Ali  efendimizin indirilip Asr’ı Saadetin nur’u karanlığa dönüşsün diye plan yaptılar !

O gün nasıl pusu kuruldu, nasıl kılıçlar zehire bulanıp kullanıldıysa, işte bugün de “birileri” planlar yaparak, bugünün İbn’i Sebe’lerini kullanarak, belki kılıcını değil ama zehirli elini ve dilini aynı şekilde kullanarak faaliyet sergilemiyor mu ?

Polyannacılık oynamayı bırakalım, o Allah’ın Aslanı Ali ki Ashâb-ı Kiramın büyüklerinden, Peygamberimizin Sav. damadı ve 4. Halîfeydi. Peygamberimizin amcası Ebu Talib’in oğluydu ve hiç puta tapmadan Müslüman olduğu için “Kerremallahü veche” kahramanlığı ve cesaretinden dolayı da “Kerrâr-Esedullah ve Murteza” idi “Haydar’ı Kerrar Gayr’ı Ferrar” idi, işte ona bile bunları yaptılar !

Korkusuzdu, Allah’ın Aslanıydı O, Geriye adım atanlardan olmadı O !

Hicret’ten 23 yıl önce Mekke’de doğan ve 660’da şehid edilen Hz. Ali, Cennetle müjdelenmiş On Sahabenin dördüncüsü ve Ehl-i Beytin de birincisiydi. Çocuklar arasında ilk defa Peygamber efendimizin peygamberliğini tasdik eden ve bir daha Resulullahın Sav. yanından hiç ayrılmayandı O !

Efendimiz Sav’in madden, manen, ilmen, ahlâken vârisi olmuş, Bedir, Uhud ve Hendek harblerine, neredeyse Resûlullah Sav. efendimizin katıldığı tüm savaşlara iştirak etmişti.

Son derece mütevâzi, alçak gönüllü bir karaktere sahip olan Hz. Ali hakkında ayet’i kerimeler nüzül olmuş, onun kerem, cömertlik, adalet, merhamet ve diğer yüksek fazîletleri övülmüştür. Efendimiz sav. de onu daima övüp meth etmiştir. Hz. Ali Ehl-i sünnetin Ruhsatı, Kerametin sahibi, Evliyaullahın Reisidir !

Peygamber efendimiz Sav.,Aliyyü’l-Murteza’yı çok severdi ve sevgili kızı Hazreti Fâtıma annemizi o’nunla evlendirdi. Resulullahın dişlerini, dudaklarını öptüğü Cennetin Seyyidleri Hz. Hasan ve Hüseyin efendimiz ki hiç değilse şu günler hürmetine bir Besmele çekip yediğimiz Aşura’dan sonra 60 saniye tefekkür etmeliyiz, ol Muhammed’in canı-Kerbela’nın kanı-2 milyar Müslümanın ağlayan vicdanı Hz. Hüseyin efendimiz, her ikiside Hz. Ali’nin gözbebekleriydi.  

Hz. Ali efendimiz, Irak’a gidecekken, ziyaretine gelen arkadaşları onu uyarmaya gelip “Ya Ali, Irak’a gitme” dediklerinde, Hz. Ali onlara “Allaha yemin olsun ki Resulullah Sav. bana bunu haber verdi” diyerek adeta başına gelecekleri bildiğini ama tam bir tevekkülle takdir’i ilahiye boyun eğeceğini ifade etmiştir. Kendisi aynı zamanda vahy Kâtiblerinden ve Alimlerindendi, Peygamberin sözlerini de mektuplarını da yazardı. Meşhur Hudeybiye Anlaşmasını yazan da oydu ! Peygamber efendimizin mübarek bedenini bizzat kendisi yıkayıp kefenlemiştir. Efendimiz sav’den sonra, Halife seçilen Hz. Ebu Bekir efendimize ilk biat edip, ona devlet işlerinde yardımcı olmuş, Hz. Ömer efendimizin halifeliği esnasında da  yine biat etmiş kendisine danışmanlık yapmış, hatta bazen de Hakimlik yapmıştır. Hz. Osman efendimiz halifeliğe başladığında da kendisine biat etmiş ve onunda yardımcılığını yapmıştı.

İslam Devleti payidar olsun, fitne olmasın “bölünme-parçalanma” olmasın için çok çalışmış ve bu uğurda can vermiştir.

“birileri” gibi Sadakat yeminleri ederek, Davayı ve Ümmeti bölmeyeceğine dair yeminler ederek sırf İktidar uğruna bunları çiğnediğini gören olmadı !!!  

Hz. Ali, hicretin 35. Yılında Medine’de Halife seçilmiştir. Meşhur Cemel vak’ası sırasında Sıffin adlı yerde Hz. Muaviye’nin ordusu ile 3 ay süren bir savaş yaptılar. Bu savaşta kendi askerlerinden takriben 25.000 karşıdakilerden de 45.000 kişi şehit düştü. Daha sonra karşılıklı olarak sulh yapıldı ancak bu duruma başkaldıran 7.000 kişi Hz. Ali efendimizin ordusundan ayrıldı. İşte bu kişilere “Hâriciler” denildi ki bugün de Ortadoğu ve Asya’da görülmekte olan bu zihniyet, hala faal bir yapı şeklinde  Müslümanların başına bela olmakta, fitne ve bölünmeye yolaçmaktadır.

Hicretin kırkıncı yılında bir mübarek Ramazan ve Cuma sabahında mescide namaza geldiğinde pusu kurularak saldırıya uğrayan Hz. Ali efendimiz, İbn’i Mülcem adlı bir Harici tarafından önceden zehir sürülmüş bir kılıçla mübarek başından yaralanmış, akabinde iki gün sonra tıpkı Peygamber efendimiz Sav. gibi altmışüç yaşında şehit olmuştur. Defni, oğlu Hz. Hasan efendimiz tarafından yapılmış ve namazı kılındıktan sonra Necef’e gömülmüştür.

Resulullah sav. efendimiz buyurdular ki ;

Ali, hem bu dünyada hem de ahirette benim kardeşimdir.

Ben ilmin şehriyim, Ali o şehrin kapısıdır.

Ali bendendir, ben de ondanım.

Ali’yi inciten beni incitmiş olur.

Ali, kıyamet gününde benimledir, Sırat üzerinde benimledir, Cennette benimledir, Allahu Teala’nın huzurunda benimledir.

Münafıkların kalbinde dört kimsenin muhabbeti toplanmaz, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali…

İşte o Allah’ın Aslanı Ali’yi dinlemedi “birileri” ve biz hâlâ onlarla birlikte yaşıyoruz, görmüyoruz, anlamıyoruz, anlamak istemiyoruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alper Doğan Arşivi