Alper Doğan
Alper Doğan Hintli Müslümanları Korona öldürmüyor farkında mısınız !

Hintli Müslümanları Korona öldürmüyor farkında mısınız !

Dünyanın gündemi Korona, virüs ne yazık ki hızla yayılıyor ve sonunda ülkemize de geldi ama Hindistan’da son 3-4 haftadır Müslümanlar başka sebeple ölüyor !

İdlib kriziyle az kalsın Rusya’yla aramız açılacakken, içsiyasette “Fetö’nün Siyasi Ayağı” tartışması sürerken, yeni başbelamız Korona gelip çatkapı içeri dalmışken sınırlarımızı aşarak Yunanistan kapılarına dayanan göçmenler yani Chp lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle “Tamamı Terörist” dört milyon Kadın-Çocuk-Yaşlı-Erkek Suriyeli göçmen tehlikesi ve daha birçok gündem arasında ne yazık ki Asyanın diğer ucunda meydana gelen tehlikeli gelişmeler gözümüzden kaçıyor !

Biz kendi dertlerimizden çok ilgilenemedik fakat bu esnada Hindistan’da olaylar çığrından çıktı. 2019 sonunda Hindistan Halk Partisi BJP’nin lideri Başbakan Narendra Modi’nin başını çektiği Hindistan'ın tartışmalı yeni Vatandaşlık Yasası, gündeme geldiğinden beri Hintli Müslümanlar diken üstünde yaşıyor, bazıları ise ne yazık ki haftalardır ölüyor-öldürülüyor…

Bizde ki Kemalizm inancıyla özdeşleşmiş Ulusalcı Faşizme benzer ideolojinin karşıtı, Hindistan toplumunda “Hindutva” adıyla ideolojize edilmiştir ve ne ilginçtir ki bizdeki Laikliğin bir benzeri de orada yürürlüktedir ! Bu cümle biraz iddialı gelebilir çünkü dış dünyadan görünen Hindistan tipi Laisizm, tıpkı bizde olduğu gibi gündelik hayatta herşeyin normal ve paspal göründüğü, farklı inanç gruplarının birbirine saygılı olduğu-karışmadığı-müdahale etmediği bir Laikliktir ki şahsen ben de 3 kez gittiğim ve 5-6 şehrinde birkaç ay kaldığım Hindistan’ı böyle gözlemlemiştim. Ancak gündelik hayattan çıkıp böyle bir yasa mantığında toplum mühendisliğine soyunulunca, şablon olarak kullanılan o “Cici Laiklik” aynı bizdeki Kemalist kafa gibi bir toptancı bakışla halkına tepeden bakan, halkının yerine düşünen ve karar veren, itiraz gördüğünde ezen bir dikta rejimine dönüşmektedir !

Neyse bizi bırakalım da birileri kendisini milletin efendisi, milleti de köleler olarak gördüğü o müptezellikleri ve devrim zannettiği andavallıkları tekrar hatırlamasın…

Peki 13 Aralık 2019’da yürürlüğe giren bu yasa Hintli Müslümanlara ne getiriyor ?                 Son altı yılda Hindistan’da yaşayan ama orjin olarak farklı ülkelerden gelen göçmenler, gayr’ı müslim olmaları durumunda bu yeni yasayla Vatandaşlık hakkına kavuşurken, aynı ülkelerden aynı dönemde gelen ve aynı şekilde son 6 yılını Hindistan topraklarında geçirmiş olan ama İslami bir Devletten gelmiş olmakla beraber Müslüman olan göçmenler ise Vatandaşlık hakkından muaf tutulmuş oluyor !

Uygulama start alırsa, başta Assam eyaleti olmak üzere milyonlarca Müslüman ülkeden kovulabilir ve yeni bir Rohingya Mezalimi dünya gündemine oturabilir, bu da bir toplumsal çatışmanın fitilini her an ateşleyebilir… Tabiatıyla, temel insan haklarına ve anayasaya uymayan bu yasaya karşı Müslümanlar seslerini yükseltti ve Hindistan meclisindeki Anamuhalefet partisinin bir Hindu olan Genel Başkanı, eski Başbakan ve diğer birçok Hindu lider dahil olmak üzere İslami kanaat önderleri, bu ayrımcı yasaya, Başbakan Narendra Modi’ye karşı Müslüman halkla birlikte protestolara başladılar. Ancak Müslümanların bu haklı protestolarına kulak tıkayan hükümet tutumunu daha da sertleştirince, geçen aydan bu yana Hindistan’ın başkenti Delhi’de de görülen şiddet olayları, yerini katliama bıraktı !

Genellikle Keşmir özerk bölgesinde görmeye alıştığımız Paramiliter Hindu Çeteler yani Devlet destekli Radikal Hindu sivil gruplar (kimi farklı devlet memurları) kendilerini açıkça destekleyen Polis memurlarıyla birlikte resmi rakamlara göre 40’dan fazla Müslümanı öldürdü, yüzlercesini de yaraladı. Tabi gerçek rakam bundan katbekat fazla ancak reel durum şu ki, Müslümanlar linç edilerek öldürülüyor, evleri, dükkanları, araçları yakılıyor, gazeteciler vuruluyor, Müslümanlara ait ibadet yerleri tahrip ediliyor ve olaylar an itibarıyla bu şekilde devam ediyor…

Hindistan'da son yıllarda sıkça görülmese de Devlet güdümünde sistematik bir tepki gibi müşahade edilen bu durum, dış dünya tarafından nedense hep Keşmir düzleminde ele alınır, nadiren bazı şehirlerden de böyle haberler gelirdi. Ancak son 2 yıldır olaylar Keşmir dışında da sıkça görülmeye başlandı, son haftalarda ise şiddet olayları bazı büyük şehirlere de taşındı. Tabi konunun bir de medya ayağı var ki olayları duyuran Devlete yakın ajansların dinsel açıdan Hindu toplumuna tâbi olmaları, realite de zulme uğrayan taraf olmalarına rağmen Müslüman toplumunun “Terörize olmuş bir Dini topluluk" olarak lanse edilmesinin önünü açıyor !

Burada oluşan garabet ise bizdekiyle aynıdır, hani bizde de zaman-zaman görülen ve hep birlikte üstüne titrediğimiz bir pozitif olgu vardır “hepimiz kardeşiz-gün birlik günüdür-aman bölünmeyelim ayrışmayalım” deriz ama iş dönüp-dolaşır dünyanın hiçbir ülkesinde eşi benzeri görülmeyen mükemmel Laik Sistemimize gelip çatarsa, orada akan sular durur ve o “Kardeşlik-Birlik-Beraberlik” nâraları yerini Tahammülsüz, Ceberrut, Jakoben hatta Diktatöryal nutuklara-uygulamalara bırakıverir !

Hindistan yönetimi, bu yasa öncesinde dinci bir Devlet-Toplum sistemine sahip değilmiş gibi bu yeni Vatandaşlık Yasasıyla oluşan kaosa karşı dış dünyadan gelecek tepkileri önce “Laik Vatandaşlık Kültürüne geçiş” olarak adlandırma gayretine girişti ve böylece aklısıra devlet eliyle işlediği katliamları dış dünyaya “Terörist İslamcılara karşı” yapılan bir ıslah gayreti gibi göstermeye çalıştı !

Ne hikmetse iş bu Laiklik denen ucube sisteme gelip dayanınca sonuçları da aynı bizdeki gibi oluyor yani tıpkı ülkemizde olduğu gibi Hindistan’da da toplumun Devletçi kanatları bir yandan sistemin nimetlerinden faydalanırken bir yandan da hak ve eşitlik isteyen toplumun diğer bölümüne buyurgan davranıyor. Bu işe yaramazsa neler olacağını herhalde en iyi bilen halklardan biri biziz ve maalesef şu günlerde bunu Hintli Müslümanlar yaşayarak öğreniyor. Sonuçta, aynı bizde olduğu gibi Yurtsever maskeli Vatan Hainliğinin tüm melekeleri paçalarından akan kimi meslek erbabının elinde bir metafora dönüşen “Bölünme-Kopma-Ayrışma” nın önü tam da burada açılıyor. Öte yandan, Hindistan yönetiminin Amerika ve İsrail’le birlikte yürüttüğü gerek Silahlanmaya gerekse Nükleer Altyapıyı güçlendirmeye yönelik çalışmaları daha doğrusu bağımlılığı düşünüldüğünde bu mantalite çok da anlaşılmaz gelmiyor… Nitekim Bir milyar dörtyüz milyonluk Hindistan nüfusunun çoğunluğunu oluşturan bir milyar Hindu içerisindeki radikallerin düşünme biçimi, bu bağımlılığa paralel algıyla ve İslamofobik mantıkla terörle özdeşleştirilen Müslümanlara karşı acımasız bir şiddete evrilmeye başladı. İşte bu genelleme, son haftalarda orantısız ve katlanarak büyüyen bir şiddet sarmalına dönüşüyor-dönüştü ve bir asra yakın bir suhulet sürecinden sonra Faşist Hindu milliyetçiliği sanki yeniden hortlatılmak isteniyor.

Hindistan yönetiminin son dönemde Trump’la yakınlaşmasından doğan bu sapkın sinerji tıpkı Filistin’de Siyonist Yahudilerin azgınlaşmasını hızlandırdığı gibi bir etkileşimde bulunmamalı, Dünyanın her yanındaki İslam Toplumu temsilcileri ivedilikle harekete geçmeli, Asya’da yeni bir Keşmir, yeni bir Myanmar mezalimine müsaade edilmemelidir !

Dünya İslam Toplumu olarak halihazırda kendimize ait Birleşmiş Milletler, İslam Savunma Paktı, Halifelik gibi bir sistemimiz olmadığından eldeki Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İslam Konferansı Örgütü ve Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşlarında, medya/sosyal medya kanallarında detaylı dosyalar oluşturulmalıdır çünkü bu tip durumlarda zamanlama Müslümanların aleyhine işletilir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alper Doğan Arşivi