Kimlerin Gününü, Niçin Kutluyoruz?
Sevgililer Günü, Kadınlar Günü, Anneler Günü, Aile Günü, Babalar Günü, Barış Günü, Çocuk Günü, Hayvanları Koruma Günü, Yoksullukla Mücadele Günü, Tasarruf Günü, Kadın Hakları Günü, İnsan Hakları Günü vb... Bu liste uzayıp gidiyor.
Ziya Paşa'nın Terkib-i Bendinde: "Evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı. Milliyyeti nisyan ederek her işimizde, Efkâr-ı Firenge tebâiyyet yeni çıktı." dediği süreci yaşıyoruz. Bir güne hasredilerek insanlığın bilgisi ve algısı bir konuya çekiliyorsa, bunun altında şöyle bir gerçeklik payı olduğunu artık herkes biliyor. Bu günü çıkaranlar, ilan edenler ve kutlanmasında öncülük edenler bu konularda en fazla hatası, suistimali olup, kendi ayıplarını örtmek ve bir anlamda göz boyamak için böyle bir günü icat etmişlerdir.
Haziranın 3. pazar günü,"Babalar Günü" olarak tüm dünyada ve batıya olan hayranlığımız ve kendimizi kabul ettirme çabamızdan dolayı bizde de "Babalar Günü" olarak kutlanıyor. Peki bu "Babalar Günü" dediğimiz göstermelik gün, ne zaman ve kimler tarafından icat edildi. Babalar günü, Mayıs ayında kutlanan Anneler Günü'ne öykünerek /nisbetle oluşturulmuştur. Daha sonra, 1966 yılında o günün Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Lyndon Johnson tarafından her yıl Haziran ayının üçüncü pazarının babalar günü olarak kutlanacağını bildiren bir bildiri yayınlanmıştır. O tarihten bugüne Amerika'dan yayılarak bütün dünyada kutlanmaya devam etmektedir. Katolikler ise, Babalar Günü tabirinden, Hz. İsa'nın babası!!!? anısına, Mart ayının 19. gününü Saint Jozef (Aziz Yusuf) günü adı altında kendi babalarına armağan etmektedirler.
Daha önceki farklı günlerle alakalı, mesela Kadınlar Günü yada Saint Valentine Günü ile alakalı yazılarımda da ifade etmiştim. Eğer batı medeniyetinin bazı konularda, büyük bir utancı, ayıbı varsa ya da sapıkça sapkınca bir uygulaması varsa, bu utancını kapatma adına ya da o sapıklığını hoş gösterme adına o günü genelleyerek, kutlanması gereken bir gün haline getirmiştir. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Lyndon Johnson 1965 yılında Vietnam'ı işgal eder. Ne tuhaftır ki bir yıl sonra 1966'da da bugün tüm dünyanın adeta kutlama yarışına girdiği "babalar gününü" bir bildiri ile ilan eder. Bir nevi Vietnam'da öldürdüğü babaların kanlarını, babalarından yoksun kalan Vietnam'lı çocukların gözyaşlarını dünyadan saklamak, dünyaya göstermemek için babalar günü'nün ilanı, bir tavşana bak projesidir. Aynı isim başkan seçilmeden önce de Amerikan Deniz Kuvvetleri'nde 1941 yılından itibaren 1948 yılına kadar görev almış. Bu süre içerisinde Avustralya'da, Yeni Zelanda'da, Yeni Gine'de pek çok masum babayı katletmiş, pek çok çocuğun babasız kalmasına sebep olmuş eli kanlı bir katildir. Ne hikmetse insanlık, özellikle Batı hayranlığı hastalığına yakalanmış olan Müslümanlar neyi, ne adına kutladığının şuurunda olmadan, "bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete" anlayışı içerisinde hareket etmektedirler. Batıdan gelen her şeyi, sorgusuz-sualsiz, araştırmadan, eleştirmeden kabul etme hastalığı maalesef tedavi edilemez duruma gelmiştir. Bizim kendi kültür ve medeniyetimiz, batının bir takım sûnî günlerine ve gündemlerine ihtiyaç bırakmayacak kadar zengin ve derunidir. Temel kaynağımız Kur'an-ı Kerim İsra Suresi 23. ayeti kerimede; "Ana ve babaya iyi davranmayı, onlardan biri veya her ikisi kişinin yanında yaşlanması durumunda kendilerine "off" bile dememeyi, azarlamamayı, güzel söz söylemeyi" emretmiştir. Ankebut Suresi 8., Lokman Suresi 14. ve 15., Ahkaf Suresi 15. ayeti kerimelerde; yine "Ana-babaya iyi davranmak Allah'ın kulları üzerindeki bir vasiyetidir. Anne baba bilgisizce Allah'a şirk koşmayı emrederse, itaat edilmemesini ancak yine de onlara kötü davranılmamasını, ilişkilerin korunması istemiştir. Çocukların anne babaları ile olan ilişkisinin, onlara karşı olan saygısının sınırlarını, boyutlarını belirleme" açısından dikkate şayandır.
Baba olmak, sadece insanların dünyaya gelmesine biyolojik olarak sebep olmak değildir. Baba olmak, dünyaya gelmesine biyolojik olarak sebep olduğumuz her bir bireyin yetişmesinde, Allah'a kul, peygambere ümmet, vatana-millete hayırlı bir birey olmasında, sorumluluk almak ve o sorumluluğu harfiyen yerine getirmektir o sorumluluğu bütün benliğiyle bilinçli bir şekilde yerine getirmektir. Babalara da sadece bir günü hasretmek, bir günde hatırlayıp diğer günler isyan etmek, itaatsizlik etmek insani ve İslami bir davranış değildir. Bugün göstermelik olarak kutlanan 21 Haziran 2020 Babalar Günü'nde bütün insanlığın derdi ile dertlenen bir baba olarak, şu soruları sorup cevap aramamız lazımdır.
Daha birkaç gün önce, Şırnak'ta yol inşaatında çalışırken, PKK tarafından katledilen işçilerin babalarının da günü kutlu olacak mı? Ya da o işçilerin çocukları hangi babalar gününü kutlayacak? Van'da evinden çıkamayan yaşlılara yardım götüren, Vefa Sosyal Destek Ekibinde ki şehit edilen gönüllülerin babalarının da günü kutlu olacak mı? Aybüke öğretmenin, Necmettin öğretmenin ve PKK tarafından katledilen yüzlerce öğretmenin babalarının da günün kutlu olacak mı? PKK tarafından katledilen Eren Bülbül'ün, Yasin Börü'nün, Emirhan Bebeğin, binlerce şehit asker, polis ve güvenlik korucusunun babalarının da babalar günü kutlu olacak mı? Aynı şekilde babalar gününü 1966 yılında ilan eden Amerika'nın, Amerika'nın temsil ettiği emperyalist sömürgeci güçlerin o tarihten bu zamana kadar farklı ülkelerde farklı coğrafyalarda öldürdüğü, soy kırım yaptığı binlerce masum insanın babalarının da babalar günü kutlu olacak mı?
Amerika'nın kutladığı ve matah bir şeymiş gibi dünya insanlığına da kutlattırdığı babalar günü'nün altında, katledilen milyonlarca Kızılderili babanın kanı, o babaların öksüz/yetim kalan çocuklarının gözyaşları vardır. Köleleştirilen milyonlarca Afrikalı Baba'nın kanı, teri, gözyaşı, o babaların çocuklarının açlık, sefalet, yoksulluk, gıdasızlık ve salgın hastalıklardan ölümü vardır. Japonya'dan Vietnam'a, Irak'tan Afganistan'a, Şili'den Suriye'ye, Küba'dan Guatemala'ya, Nikaragua'dan Filipinler'e, Afganistan'dan Avustralya'ya, Yeni Zelanda'ya, Yeni Gine'ye milyonlarca masum baba'nın acısı, cesedi, kanı ve babasız kalan çocukların feryadı ve hıçkırığı vardır. Sadece Haziran'ın üçüncü pazarında göstermelik bir gün kutlayıp, kapitalizmin çarkını yağlamaktan ibaret olan, babalar günü'nü kutlamak; dünyadaki zulme, soykırıma, katliama uğrayan babaları geri getirmeye ve o babaların çocuklarını teselli etmeye yetmemektedir.
İçerisinde yaşamış olduğumuz ve değiştirme konusunda da bilinçli davranamadığımız bu emperyalist/kapitalist sistem; vitrini süsleyip, dükkanı yağmalamaktan ibaret bir sistemdir. Vitrindeki renkler, ışıklar, süslemeler insanların yüzünü boyayıp, kandırıp, algı oluştururken; haramiler, arka kapıdan girip, dükkanı yamalayıp, dükkan sahibini ve çalışanları öldürüp işi bitiriyorlar. Bundan dolayı şunu iyi bilmemiz gerekiyor ki Batı, kadınlar günü kutluyorsa, o günün tarihinde batının kadınlara yapmış olduğu çok büyük bir zulüm, kan ve gözyaşı vardır. Batı, hayvan hakları günü kutluyorsa, aynı şekilde o günün geçmişinde mutlaka batının yapmış olduğu büyük bir zulüm ya da haksızlık vardır. Sevgililer günü kutluyorsa, geçmişinde mutlaka bir sapkınlık vardır. Çocuk Hakları Günü kutluyorsa, mutlaka tarihinde çocukların istismarı ve çocukların maruz kalmış olduğu bir zulüm günü vardır. Barış Günü kutluyorsa, geçmişinde mutlaka bir katliam ya da soykırım vardır. Gıda Günü kutluyorsa perdenin arkasında, Allah'ın insanlara verdiği gıdayı gasp ederek ölümüne sebep olduğu, açlıktan öldürdüğü, binlerce insan vardır.
Bu bir karşı çıkma değil, bir tavır alma, bir duruştur. Bizlerin neyi, ne adına yaptığımızın şuurunda olmamız gerekiyor. Babalar günü kutlayacaksak ya da babalarımıza sevgi gösterip onları onurlandıracaksak; önümüzde babasına sarsılmaz bir imanla iman edip, güven duyup "Ey Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” diye, babasının bıçağına boyununu uzatan ve babaya itaat de zirveleşen Hz. İsmail vardır. Hz. Nuh'un oğlu mu olacağız? Hz. İsmail mi? Bu seçim Amerika'nın ilan ettiği bir günle değil; tüm dünyaya ilan ettiğimiz imanla, babalarımıza karşı sevgi, saygı ve sadakat ve itaatla olacaktır.
Hz. Lokman gibi evladına; "Ey Oğulcuğum! Allah'a şirk koşma! Çünkü şirk koşmak elbette büyük bir zulümdür." diye iman, "Ey Oğulcuğum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah en gizli şeyleri bilendir, (herşeyden) hakkıyla haberdar olandır." diye sorumluluk bilinci aşılayan olsun tüm Mü'min babalara selam olsun...