İlim ve ahlak ilişkisi
Arapça’da “ilim, âlem, alem, alâmet” hepsi aynı kökten türemiştir.
İslam tasavvurunda âlem, hem fizik ve hem de metafizik varlık alanını birlikte bütünleyici bir anlamlar dünyasına sahiptir. Bu anlamda “âlimü’l-gayb/duyuötesi” alan ve “âlimü’ş-şehâde/beş duyu organı ile idrak edilen alan”, İslam’ın varlık alanını ifade eder. İşte beş duyu organı ile idrak ettiğimiz bu varlık alanı, alîm olan Yaradanın varlığının belirtisidir.İlim de, varlıktan hareketle varediciyi bilme aracıdır. İslam kelamında buna “âlemden Allah’a” gidiş denilir.
İslâm düşüncesinde ilim, sadece varlığın görünen, dokunulan nesneleri değil, bu nesnelerden hareketle görülmeyen, metafizik alanı keşfetme çabasını da içerir. Bu yönüyle ilim, bilim sözcüğünden ayrılır. Bilim, seküler bir kavram olup, sadece fenomen varlık alanıyla ilgilenir. Metafizik, onun kapsam alanının dışındadır.Olgular ve duyu-ötesi alanın bilgisine sahip olan insanlar, hayatı bir bütün olarak algılarlar. Din-dünya ayrımı yapmazlar. Bu anlayış, kendilerine ahlâki bir sorumluluk da yükler. Ahlakî sorumluluktan kasıt, yaşadığı toplumun bir ferdi olarak, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma görevi konusunda duyarlı davranmaktır.Eğer bu sorumluluk özellikle âlimler tarafından bihakkın yerine getirilmezse, başa gelecek olan fitne ateşi, sadece zâlimlere değil, toplumun bütün fertlerini kuşatma altına alacaktır.
İmâm-ı Gazalî’nin (r.a) dediği gibi, kaliteli dindarlık ya da Müslümanlık, salt namaz ve oruçda değil, ahlakî değerlerin temsilinde ortaya çıkar. İbadetlerin de nihâî amacı, ahlâki değerlerle mücehhez olmuş bir Müslümanı inşâ etmektir.Bugün bütün derdimiz budur.Aslında İslam’da hukuk fikrinden önce ahlâk fikri gelir.Hz. Hatice validemizin bir yeğeni vardı. Adı, Hakîm b. Hizam.. Birgün Resulullah’a (a.s) gelerek dedi ki: “Ey Allah’ın elçisi! Ben cahiliye dönemimde, yoksullara, kimsesizlere sahip çıktım, sıla-i rahmi terketmedim, mazlumdan, mağdurdan yana oldum. Acaba yarın ahiret gününde yaptığım bu iyiliklerin karşılığını görecek miyim?”Resul-i Ekrem de: “İşte bu güzel davranışlarından dolayı Müslüman oldun” buyurmuştu.
Şimdi düşünelim,ahlaki değerleri hayata geçiren bir müşrik mü’minliğe terfi ederse, acaba Müslümanım diyen bizler ahlaki hasletlere hayat verirsek bu dünya nasıl bir dünyaya dönüşür? Asıl sorun burada.Bu manada ilim-ahlak arasında da ciddi bir ilişki vardır. Yaşantımızda ilim-amel-ihlas üçlüsü hayat buldu mu hem biz değişiriz ve hem de bizim etkimizle toplum iyi yönde değişir.
- , İlmiyle âmil olan ilim adamları sorumluluklarının idrakinde olur, sınırlarını bilir ve kuvvetli delile sahip oldukları zaman konuşurlarsa, ahlakî görevlerini de yerine getirmiş olurlar.