Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Hayatın konjonktürü olmaz

Hayatın konjonktürü olmaz

Daha doğrusu başlıktaki genel ifademizi temenni hâline getirip olmamalı demeliyiz. Biliyorum meseleye biraz dan diye giriş yaptım, bu adam diyor diyebilirsiniz. Şöyle açıklayayım. Konjonktür siyasilerin, gazetecilerin, ekonomistlerin dillerine pelesenk olmuş bir kelime. Sabahtan akşama kadar konjonktür aşağı, konjonktür yukarı konuşup duruyorlar. Tamam, onlar konuşsunlar da gündelik hayatımızı, ilişkilerimizi konjonktüre göre belirleyince işler sarpa sarıyor.

Türk Dil Kurumu konjonktür kelimesini geçerli durum, her türlü durumun ve şartın ortaya çıkardığı sonuç şeklinde tanımlıyor. Kısaca, geçmişi bir kenara bırakıp bugüne bakalım, olayları, kişileri bugününe göre değerlendirelim denmek isteniyor. İşte gündelik hayatımızda bu şekilde hareket edince de sıkıntılarda beraberinde geliyor. Konjonktüre göre hareket etmek için konjonktür kelimesinden haberdar olmaya gerek yok. Zaten bu kelime de olmuş, gerçekleşmiş bir olayı tanımlamak, adını koymak için üretilen bir kelime. Aile, akrabalık, arkadaşlık, iş ilişkileri gibi hayatımızın tamamına sirayet eden insanlara karşı politik, çıkarcı, hesaplı-kitaplı yaklaşmanın adıdır konjonktürel bakış açısı.

İş yaşamındaki saçma sapan ilişkileri, sürekli birbirinin ayağını kaydırma çabalarını falan bir kenara bırakalım. Aile ve arkadaşlarla olan ilişkilerimizi konjonktüre göre belirlemek bana göre ikiyüzlülük, düpedüz, çıkarcılık ve ahlâksızlıktır. Buradaki konjonktüre göre derken ülke ya da dünya meseleleri, gündelik siyasetin konjonktürünü değil, insanların kendi mutluluklarını, dertlerini, sıkıntılarını kişisel konjonktürlerini demek istiyorum. Diğer türlü siyaset ve futbol gibi konularda görüşleri değişti ya da farklı düşünüyoruz diye aile ve arkadaşlara mesafeli davranmak saçmalıktır. İşin içine hakaret, aşağılama, iftira vb. girmediği sürece farklı görüşteki insanlarla ilişkimiz pekâlâ sürdürebiliriz.

Örneğin düne kadar işi gücü yolunda olan arkadaşımızla sürekli görüşürken, bir anda işlerin kötüleştiğini öğrenince araya mesafe koyup, “Neme lazım bir süre görüşmeyelim, belki durduk yere borç falan ister” demek tam bir konjonktürel duruştur. Bir diğeri de özellikle üniversite ortamında dersler başta olmak üzere farklı bir şehirde okunduğundan birbirine destek olan, yediği içtiği ayrı gitmeyen ama işin özünde 4 yıllık bir stratejik ortaklık yapan öğrencilerin okul bittikten sonra da selamı sabahı kesip birbirlerini arayıp sormamaları.

Şimdi bir geriye yaslanıp düşünelim bakalım, bugüne kadar kimlere karşı konjonktürel bir tavırla hareket ettik, ediyoruz. Kimler bize karşı aynı şekilde muamele ediyor. İnsan hemen kendi yaptıkları yerine başkalarının tavırlarını düşünüyor, kendi kendimizi aklamanın peşine düşüyoruz. Hâlbuki kendimizde çoğu zaman doğru bulmasak da bu tarz ilişkilerinin içine giriyor, bu şekilde ayakta kalabiliyor veya öyle zannedip kendimizi kandırıyoruz…  Zaten bu tarz ilişkiler karşılıklıdır çoğu zaman iki tarafta olayın farkındadır lâkin çıkarı devam ettiği için sesini çıkarmamaktadır. Tek taraflı olduğunda bu konjonktürel ilişkinin adı aldatma, karşı tarafı enayi yerine koymak, iyi niyeti suiistimal etme anlamına gelir.

Hayatımızın, gündelik ilişkilerimizin konjonktürel bir boyutta hesaplı-kitaplı olmaması bizim iyi olmamızı sağlarken, şu dünya hayatını da daha çekilir bir hâle getirecektir. Tabiî bu ideal olandır, uygulaması ise biraz zor, nefse ağır gelecektir. Yine de siyasetçiler, ekonomistler gibi iki yüzlü hareket edip konjonktür kılıfına sığınmaktansa bu yolda adım atmaya çalışmak bile bizi belli bir seviyeye getirecektir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi