Bakan Şimşek, Kemal Derviş’e benzemeye başladı
Öncelikle şunu söyleyeyim bu bir ekonomi yazısı değildir. İçinde rakamlar, oranlar geçse de bu böyledir. Hükümet kendisi ile çelişmeye devam ettiği sürece ekonomi üzerine ne konuşulsa boş laftan öteye gitmiyor. Korona salgınından, hadi adını açık koyalım hükümetin o dönem dünya ile çelişen faiz indirme kararından beri ülkenin hâli ortada. Döviz fiyatları bile isteye uçuruldu, sonrasında düzen bozuldu. Böyle bir şeye ne gerek vardı sorusunun cevabını ekonomistler versin. İşin sonucuna baktığımız zaman hâlâ o kararın bedelini ödüyoruz, vatandaş belini doğrultamadı. Bu demek oluyor ki alınan karar yanlıştı. Yanlışı düzeltmek için faiz yüzde 50’ye çıkarıldı yine olmadı. Gelecek için de umutlu olmak için elimizde yeterince veri yok(!)
Kiminle konuşursanız maaşlara yapılan zamdan şikâyetçi. Asgari ücretle çalışan, memur, emekli fark etmez herkes mutsuz. İnsanlar sadece maaşların istedikleri oranda artmamasından değil, karşılarında bir muhatap bulamamaktan şikâyetçi. Önceki yıllarda uçmuş enflasyon oranlarının üzerinde bir zam yapılıyordu. Bakanlık bir açıklama yapıyor, Cumhurbaşkanı üzerini tamamlıyordu. Bu sene ise böyle olmadı. Açık konuşayım vatandaşla resmen dalga geçildi. Düşünün Cumhurbaşkanı Erdoğan, zam oranının vatandaşı tatmin etmeyeceğini bildiğinden bu sene açıklama işini bakana havale etti. Vatandaş her türlü bedel ödemesine rağmen AK Parti’ye güvenmeye devam ediyordu. Bir şekilde düzelecek diye düşünülüyordu. Şimdi ise AK Parti’de adalet duygusunun kalmadığı görüşü hâkim.
Enflasyon hedefleri vb. inanmasak da hadi neyse inanalım der geçerdik. Fakat devlet asgari ücrete yüzde 30, memura ortalama yüzde 12, emekliye ortalama yüzde 15 zam yaptığı bir ortamda kendi topladığı vergilere, cezalara yüzde 50’ye yakın bir zam yapabiliyor. Enflasyon çalışanlara yapılan zamların çok üzerinde. Kira artış oranı ise yüzde 60. Böyle bir tablonun olduğu ortamda adaletten, hakkaniyetli karardan bahsedilemez. Bunları söylemek için ille de muhalif olmaya gerek yok. Yanlışa yanlış denilmediğinden bu günlere geldik. Çok şükür kendi adıma yıllardır yanlışa yanlış çok dedim. Zaman zaman tepki gördüğümüzde oldu. Bir ara o kadar fazla ekonomi yazısı yazdık, kendi çapımızda çözüm önerisinde bulunduk lakin davulcu yellenmesi gibi duyulmadı. Bu yüzden bu bir ekonomi yazısı değildir diyorum. Zaten bir çözüm önerisinde falan da bulunmayacağım. Merak eden arşivdeki onlarca yazıya baksın ya da mail ile bize ulaşsın.
Hükümet bilmem farkında mı, umursuyor mu ama vatandaşın güvenini kaybetmek üzereler. Ekonomi noktasında bir acı reçete ortaya konuluyor ama bedel ödeyen sadece vatandaş oluyor. Serbest piyasa ayağına her şeye yine zam yapıldı, hükümet izlemekle yetiniyor. Bir marketteki ürünün raf fiyatı ile kasa fiyatını karşılaştırıp arada fark varsa sembolik bir ceza yazmaya denetim diyorlar. Bugüne kadar bir faydası görülmedi. Bir ürünün son bir yıldaki fiyat artış oranlarını gün gün gösteren uygulamalar var. Bakanlık kendisi böyle bir uygulama geliştirip üretici firma ve marketlere yaptığınız her artışı bu uygulamaya gerekçesi ile birlikte yükleyeceksiniz demeyi bile akıl edemiyorsa biz sabaha kadar öneri de bulunsak boş.
Bakan Mehmet Şimşek ekonominin başına geldiğinde herkeste bir umut vardı. Fakat o geldikten sonra döviz fiyatları, enflasyon uçtu. Şimdi kendisinin göreve geldiği, herkesin mutsuz olduğu dönemdeki rakamlara enflasyonu indirmeye çalışıyor. Fıkra gibi ama gerçek. Merak eden Bakan Şimşek’in göreve geldiğindeki döviz fiyatları ve enflasyon oranına bakabilir, yazıyı daha fazla rakama boğmayalım. Bakan Şimşek bilmem farkında mı ama vatandaşın gözünde ikinci bir Kemal Derviş olma yolunda ilerliyor. Bunu elbette sürekli toplantı halinde olduğu ihracatçılar söylemez. Çünkü onların işleri tıkırında. Çevresindeki bürokratlar da söylemez. Fakat biraz sokağa çıksa yahut hiç olmadı sosyal medyadaki sokak röportajlarını izlese gerçeğin onun bahsettiği rakamlarla bir alâkasının olmadığını görecektir. Elbette bütün yanlışı, sorumluluğu bakanın omzuna bindirmek doğru değil. Lakin ekonominin görünen yüzü o olduğundan elbette eleştiriler de onun üzerinde toplanacaktır.
Geldiğimiz noktada vatandaşın yaşadığı hayal kırıklığını, geleceğe dair ümitsizliğini galiba sadece hükümet görmüyor. Çünkü görse ortada bir aksiyon olurdu. Son dört, beş yıldaki klişeler tekrarlanıyor. Vatandaş dışında herkes, serbest piyasanın tanıdığı ayrıcalıkla kafasına göre takılıyor. Artık hiçbir anlam ifade etmeyen soyut rakamlar bir kenara bırakılıp gerçekçi adımlar atılmalı. Vatandaşın refahı ve ülkenin geleceği için bu şart.