Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Suriye Devriminin Temel Dinamikleri

Suriye Devriminin Temel Dinamikleri

1970 yılında askeri bir darbe ile yönetimi ele geçiren Hafız Esed, Suriye’yi yıllarca demir yumrukla yönetti. Hafız Esed 1982’de Hama katliamı gerçekleştirdi, kırk bin Müslümanı katletti. Babasının vefatından sonra iktidarı devralan oğul Esed, Der’a’da binlerce Müslümanı katletti. Bunun üzerine 2011 yılında Suriye'de geniş çaplı halk protestoları başladı. Sonrasında büyük bir iç savaş patlak verdi.

Suriye’de yıllarca Baas Partisi'nin liderliğindeki Esed ailesinin baskıcı ve otoriter yönetimi halkın özgürlük taleplerini görmezden geldi. 40 yıl süren Esed ailesinin yönetimi, özellikle siyasi muhalefeti sindirmiş, özgürlükleri olabildiğince kısıtlamış ve halkın temel taleplerine duyarsız kalmış bir rejimdi. Bu durum, halkın devrim taleplerinin temel dinamiklerinin başında gelmektedir.

2000'li yılların başından itibaren Suriye'de yaşanan ekonomik reformlar ve serbest piyasa adımları, bazı elit grupların zenginleşmesine yol açarken, kırsal kesimde yaşayan halkın ekonomik durumunu kötüleştirmişti. Ayrıca işsizlik oranlarının artması, yaşam standartlarının düşmesi ve gıda fiyatlarının yükselmesi gibi ekonomik sıkıntılar da devrimin patlak vermesinde bir başka faktör oldu.

Tunus ve Mısır’da başlayan Arap Baharı, Suriye'deki devrimci ruhu ateşledi. Tunus, Mısır, Yemen ve diğer Arap ülkelerindeki halk hareketleri, Suriye halkına ilham verdi ve Esed rejimine karşı kitlesel protestoların başlamasına yol açtı. Bu protestoların başarılı olamamasının arkasında Suriye rejiminin İran ve Hizbullah ile olan stratejik ilişkileri ve ABD’nin ihaneti unutulmamalıdır.

Esed rejimi, yeniden inşa sürecini mezhebi ve etnik kimlik temelli bir yapıda inşa etmeyi tercih etti. Özellikle Nusayri/Alevi (Esad ailesinin bağlı olduğu mezhep) nüfusunun desteklediği rejim, Sünni çoğunluğunun ve diğer etnik grupların (Kürtler, Hristiyanlar, Druze vb.) ciddi şekilde dışlanmasına yol açtı. Bu ayrımcılık halkın genelinde hoşnutsuzluğu derinleştirdi ve yönetime karşı güven duygusunu sarstı. Böylece ülkedeki iç huzursuzlukları ve yerel çatışmaları tetikleyen bir başka faktör haline geldi.

İç savaşın başlangıcından itibaren Esed rejimi, sivil halka karşı kimyasal silahlar kullanmak da dâhil olmak üzere geniş çaplı insan hakları ihlalleri gerçekleştirdi. Özellikle Halep, Humus, Rakka gibi büyük şehirlerde büyük yıkımlar yaşandı. Bu şehirler, yoğun çatışmaların merkezi haline geldi ve sivil nüfusun büyük bir kısmı evlerini terk etmek zorunda kaldı. Savaşın etkisiyle Suriye'den milyonlarca insan, evlerini terk ederek hem bölgedeki komşu ülkelere (Türkiye, Lübnan, Ürdün) hem de Avrupa'ya göç etmek zorunda kaldı. Bu, küresel bir mülteci krizine neden oldu. Birleşmiş Milletlere göre 6 milyondan daha fazla Suriyeli mülteci, dünya genelinde yaşamaktadır.

Sonuç olarak, Suriye’de baba-oğul yönetiminde esed ailesi yıllarca halkın özgürlük ve demokrasi taleplerini bastırmıştır. Bununla birlikte kendi mezhebi hariç, farklı etnik ve dini gruplara yönetimde eşit temsil hakkı tanımamıştır. Yönetimi sadece mensup olduğu Nusayri mensupları ile paylaşmıştır. Suriye Müslümanlarının özgürlük talepleri yıllarca işkence, şiddet ve katliam uygulayarak geri çevrilmiştir. Suriye tam bir hapishaneye çevrilerek demir yumrukla yönetilmiştir. Zalim Esed rejimini destekleyen başta İran, Rusya olmak üzere tüm emperyalist güçler halkın direnişini kıramamıştır. Bugün Suriye’de gerçekleştirilen halk hareketi dünyaya halkın gücünün karşısında hiçbir gücün duramayacağını göstermiştir. Bunun sonunda da Beşşar Esed ülkeden kaçmak zorunda kalmıştır. Esas olan bu devrimi gerçekleştiren lider kadronun devrimi çalmak isteyenlere fırsat vermemesidir. Yıllarca baskı ve zulüm altında inim inim inleyen Müslüman Suriye halkına doyasıya özgürlüklerini yaşayabilecekleri adil bir düzenin kurulmasıdır. Suriye halkı vefalıdır. Umarım bu direniş esnasında Türkiye’nin sağladığı destek de unutulmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Arşivi