Gençleri umutsuzlaştırmak
Serlevha olarak, sosyal medya da dahil birçok alanda paylaşıp sahip çıktığım bir tespit ile başlamak isterim:
Millet Devletiyle var olur.
Devlet yoksa bu topraklar,
Bu Millete dar olur, diye
Devletime duacıyım.
O dua, bu milletin yediden yetmişe her bir ferdinin dilindedir ve ‘Allah Devletimize zeval vermesin’ cümlesi ile cisme bürünmüş durumdadır.
Bu dua, ‘insanı yaşat ki Devlet yaşasın’ diyen Edebâli’nin sırlı emanetine sahip çıkmanın neticesinde dilimizin âşık olduğu bir güzelliktir.
O güzellik ki; Devletin ve Milletin bekasına güç veren gıdanın, o aziz ekmeğin tertemiz mayasıdır.
İnsanı yaşatmakla yaşayacak devletin, milletin varlığına kaynak teşkil edeceğine ilişkin yukarıda belirttiğimiz tespitimizde tezat arayanlar, boşuna yormasınlar kendilerini.
İnancımız şunu der: Millet devletine nefer, devlet de milletine nefes olmak zorundadır.
Şimdi, insanı yaşatmanın güzergahına dönelim.
Mülkü, devlet olarak görürsek, mülkün temelinin adalete dayandığı da hepimizin kabulüdür.
Milletin evlatlarının dilindeki o güzel duaya halel gelmemesi için devletin adaletten ayrılmaması gerekir.
Adaletin tesisi, insan dahil her şeyin hak ettiği yere konması ile mümkündür.
Bu mümkün olmaz ise zulmün kapısı aralanmış demektir. Tam da burada atalarımız devreye girerek ‘zulm ile abad olunmaz’ demişlerdir.
Yazımızın başlığı ile bu uzun giriş arasında bağ kuramayan dostlarımız için yazalım bundan sonrasını.
Bir ülkenin ödenmiş en büyük sermayesi gençleridir. Ülkede gençlik yok ise devlet de dahil her şeyin ömrü sınırlanmış demektir.
Gençliğin olmaması ile gençliğin umudunun kalmaması arasında çok da fazla bir fark yoktur, kanaatimce.
Bir ülkenin gençlerini umutsuzlaştırmak, o ülkenin başına gelebilecek en büyük bela olsa gerektir.
Kamuoyunun görüşüne önem veren bir Reis-i Cumhur’a sahibiz ve yaptırdığı anketler ile siyasi hayatına yön verdiğini de bilmeyenimiz yoktur.
Reis-i Cumhur’umuzdan istirhamımız şudur ki; ülkemin gençleri üzerinde bir anket yapılması, gençlere çok çeşitli soruların yanında ‘Referansınız olmadan, kamuda bir makama gelebileceğinize inanıyor musunuz?’ sorusunun da sorulmasıdır.
Bu soruya verilecek cevapların ‘evet’ oranı ile ‘hayır’ oranı arasındaki ne kadarlık farkın devlet adamlarımız nezdinde tehlike çanlarını çaldıracağını bilmiyorum ama tek bir ‘hayır’ cevabının bile arşı titretmeye aday ve adaletsizliğe işaret olarak düşünülmesi gerektiğine inanırım.
Bu soruya verilecek ‘hayır’ cevaplarının çokluğu ise gençlerin umutsuzlaştırıldığının en net göstergesi olarak görülmezse, gençliğin sayısının azalması ile gençliğin umutsuzlaştırılmasının aynı neticelere götüreceğini göremeyen bir körlüğün, milletin başına gelmiş en büyük talihsizlik olarak kayıtlara geçmesi mukadder olur.
Böyle bir anket yapılmış mıdır, bilmiyorum ama Reis-i Cumhur’umuza etrafı güllük gülistanlık olarak göstermekle vazifeli bir güruhun varlığı, çokça konuşulan bir husustur.
Bu güruha rağmen, oy oranlarını tespit etmek için yapılan anketlerin yerine vakit geçirilmeden bu anket yapılmalı ve ahvâl ortaya konmalıdır. Yirmi yıllık kazanımlar, geç teşhis edilmiş bir kansere kurban edilmemelidir.
Devlet adamlarımız, ülkemizde her türlü adaletin tesis edildiğine inanıyorlarsa şâyet, gençlerin vereceği ‘hayır’ cevabını çok daha fazla önemsemelidirler ve algı yöneten güruhların ne kadar iyi çalıştıklarını anlamalıdırlar.
Gençlerin zihinlerini nasıl ve kimlerin iğfal ettiğini, bir ülkenin geleceği olan gençlerin umutlarını kimlerin sanal gerekçelerle kararttıklarını görmek istemeyen devlet adamlarını ben de ülkemde görmek istemem.
Bu satırların sahibi, yine bu satırlarda en çok kurbiyete değil gayrete kıymet verilmesi gerektiğini hep yazageldi. Bundan sonra da gayreti yüceltmek için nelerin yapılması gerektiğini yazmaya devam edecektir.
Ülkemin gençlerine yapılacak en büyük kötülük, gayreti ile bir yerlere gelemeyecekleri inancına sahip olmalarına sebep olan insan seçimleridir.
Hedefine ulaşmak için yıllarını vermiş bir insanın, hedefe kalan son adımının birinin ya da birilerinin iki dudağının arasına bırakılmış olması, ne büyük bir talihsizlik, ne büyük bir yaradır.
Bu anket talebimiz de yine insan gayretinin, her türlü kazanımda tek unsur olması gerektiği inancıyla yapılmıştır.
Gayretin kıymet gördüğü mülkte, sistem ahlakı yerleşmiş demektir ve adaletsizlik o mülke giremez.
Adaletsizliğin giremediği mülkün bekasına, kimse halel getiremez.