Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Eylemde Vefalı Olmak

Eylemde Vefalı Olmak

Vefa, sözde durmak, vefasızlık ise, sözünden caymaktır.

Vefa sözle ilgili olduğu gibi davranışlarla da ilgilidir. Vefada sevgi, saygı, sadakat ve bedel ödemek vardır.  Bizler elest bezminde Rabbimizle yaptığımız sözleşmede,   akıllı ve ergenlik çağına eriştiğimiz zaman A’dan Z’ye hayatımızın tüm alanlarında Allah’ın yüklediği sorumlulukları yerine getireceğimize söz verdik.  Burada kalem kalem bu sorumlulukları saymaya gerek yoktur. İbadetten komşuluk ilişkilerine, aile hayatından iş hayatına, gündelik hayatla ilgili helal ve haramlara riayet etmeye varıncaya kadar İslami sorumlulukları yerine getirmek her Müslümanın görevidir. İşte bu sorumlulukları yerine getirmek, Yüce Allah’a karşı davranışta vefalı olmanın örnekleridir.

Yukarıda da bir nebze işaret ettiğimiz gibi günümüzün en salgın hastalıklarından birisi vefa ahlakına riayet etmemektir. Bu konuda birçok vefasızlık örneği verebiliriz.  Faraza, herhangi bir kimsenin, iş hayatında şu tarihte sana olan borucumu ödeyeceğim ya da imal ettiğim malı teslim edeceğim dediği halde, davranış olarak bu sözü yerine getirmemesi eylemde vefasızlıktır.

 Her birisi Yüce Allah tarafından bir nimet olarak verilmiş çocuklarımızı dini, ahlaki ve mesleki açıdan yetiştirmemek eylemde bir vefasızlıktır.

Bir kimseyi yıllarca korur-kollarsınız, artık sırtımdan in, yoruldum dediğiniz bir anda o kişinin size karşı beklenmedik olumsuz tavır  alması, bir vefasızlıktır.

 Yoksul olduğunuz dönemlerde eşiniz sizin her türlü kahrınızı çeker, varlıklı olduğunuzda ilk yaptığınız iş, onu boşamaksa bu eylemde vefasızlıktır.

Bu millet seni okutmuş, her türlü masrafını karşılamış, ancak siz bu millete vefa borucunuzu ödeme noktasına geldiğinizde düşmanlık yapma pozisyonunu seçerseniz bu bir vefasızlık örneğidir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Müslüman, söz ve davranışta vefa ile özdeşleşmiş bir insan olmalıdır. Çünkü söz ve eylemde vefalı olmak bir erdemliliktir.

Kur’an-ı Kerim’de eylemde vefa ile ilgili pek çok olumlu örnek üzerinde durulur. Bunlardan sadece eylemsel vefa örneği olarak şehitlik üzerinde duracağım. Şehitlik, canla bedel ödemenin en büyük vefa örneğidir.  Bu vatan kimin? Şairin dediği gibi bu vatan toprağın kara bağrında sıra dağlar kimi duranlarındır. Bu millet tarih sahnesine çıktığı günden bu yana sürekli şehitler vermektedir. Nurettin Topçu’nun da vurguladığı gibi, “büyük ölüleri olmayan milletler ebedi olamazlar.” Bu konuyla ilgili İslam tarihinden bir anekdot şöyledir:

 Miladi 627 yılında Mekke müşrikleri Beni Nadir Yahudilerinin teşvikiyle Bedir ve Uhud savaşlarında elde edemedikleri zaferi elde etmek için üçüncü defa birleşik kuvvetlerle Medine-i Münevvere üzerine yürüdüklerinde sahabe-i kiram ne pahasına olursa olsun, Hendek savaşı adı verilen bu savaşta var güçleriyle Medine-i Münevvere’yi koruyacaklarına dair Yüce Allah’a ve Hz. Peygambere söz vermişlerdi.  Kur’a’da geçen bir âyette onların sözlerine sadık kaldıklarına, Allah ve Resûlüne ahde vefa gösterdiklerine şu şekilde işaret edilir:   “Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzap 33/23).  Bu açıdan şehitler, Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmış vefalı ve şerefli kimselerdir.  Onlar daha önce Yüce Allah’tan şehit olmayı istemişler, sözlerinde durmak ve eylemsel vefa göstermek suretiyle en büyük rütbe olan şehitlik mertebesine ulaşmışlardır.

O halde, mü’min vasfı,  vefalı olmaktır. Bu vefa, sözde olduğu gibi eylemle de yerine getirilmelidir. Vefalı olmak iyi Müslüman olmanın temel vasfıdır. Çünkü İslam teorik bir din değil, pratik bir dindir. Yaşamak için gelmiştir. Beşeri ilişkilerimizde ve gündelik hayatın tüm alanlarında açıkça yaşanarak gösterilmelidir. Maalesef günümüz Müslümanlığında en çok şikâyet konusu, insanların birbirlerine karşı vefasızlık yapmalarıdır. İnsanlar birbirlerini suçlarken vefasızlıkla suçlamaktadırlar.  Gelin o zaman yeniden bu ahlaki ilkeye hayatiyet kazandıralım. Bireysel ve toplumsal hayatın her alanında eylemsel vefayı yaşanılır kılalım. Eğer bu ahlakı yaşatmazsak, İslam’ın yayılışı önünde bir bariyer oluşturabiliriz.  Unutmayalım ki, İslam’ın yayılış tarihinde bu ahlakın yaşanılır olması büyük fetihlerin kapısını açmıştır. Özetle, verilen sözü yerine getirmek vefakârlık göstermektir, aksini yapmak ise, münafıklıktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Arşivi