Bu ülkeden ümidi kesmek ya da kesmemek
Barış Pınarı Harekâtı, Amerika ve Rusya ile yapılan anlaşmalar, Amerika’nın yeni yaptırım tehditleri falan yine her zaman ki gibi karmaşık, yoğun bir gündemin içindeyken Cumhuriyet Bayramını kutladık. Tabi ki her sene yapılan klişe tartışmalara yeni konu başlıkları ekleyerek.
Cumhuriyetin ilanının 100. yılına bu kadar az zaman kalmışken hâlâ cumhuriyeti tartışmanın bir faydası elbette yok. Eğer ülke olarak makul bir düşünce içerisinde bulunsaydık, tartışıp, sorgulamamız gereken şey, bizi cumhuriyete götüren yol ve cumhuriyetin ilk dönemindeki uygulamaları olabilirdi. 600 yıllık bir devlet neden yıkıldı, yerine kurulan devlet neden devrimler adı altına mevcut halkının değerleriyle çelişen uygulamalara girişti, bu uygulamalarının faydası, zararı ne oldu, günümüze nasıl yansıyor vb. sorulara cevap verilebilir. Diğer türlü cumhuriyet ilan edilmeseydi, İstiklal Harbi başarıya ulaşınca yönetim tekrar Osmanlı ailesine bırakılsaydı, ülkemizin şu anki halinden katbekat daha ileride olacağını söylemek o kadar kolay değil. Yani oturduğumuz yerden güncel mevzular eşliğinde kafamıza göre bir tarih yorumu yapmak doğru değil…
Sosyal medyada her zaman yaşanılan ayrışma doğal olarak Cumhuriyet Bayramı sebebiyle de farklı bir boyut kazandı. Beni en çok güldüren şey ise cumhuriyet erkeği, cumhuriyet kadını şöyle olur, böyle olur geyiği oldu. Tanımlamalardan ortaya çıkan tipe baktığım zaman Türkiye’nin Beşiktaş, Şişli, Kadıköy, Çankaya, kısmen de İzmir gibi olması bekleniyor. Elbette bu saydığım ilçeler ve İzmir’de de bu tanımlamaların dışında bir hayat tarzı benimseyen çok sayıda insan var ama sırf onların gönlü olsun diye bir genelleme yapalım. Çünkü buraları Türkiye’nin kurtarılmış bölgeleri olarak gören çok sayıda kafası güzel var(!) Bu ortaya konulmaya çalışılan insan tipine göre bu ülkenin yüzde doksanından fazlasının azınlık olduğunu söyleyebilirim.
Demek ki bizler cumhuriyeti hak etmiyormuşuz, cumhuriyeti benimseyememişiz, ne yapalım yani gidecek başka bir yerde bilmiyoruz ki azınlık olarak bu topraklarda yaşama devam edeceğiz. Sosyal medyada kafalarına göre profil tarifi yapan bu öküzleri gerçekten ciddiye alacak olsak halimiz kötü. Sanırsınız cumhuriyet ilan edilince Türkiye bir anda bunları tarif ettiği şekilde bir dönüşüm yaşadı, bütün kadın ve erkekler tarif edilen tipe göre giyim-kuşamlarını düzenledi, saçlarına şekil verdi… Bu kafası güzelleri elbette ciddiye almayacağız ama sırf sesleri fazla çıkıyor, gündem belirleme kabiliyetleri var diye bunlara kulak verenler var. Düne kadar hiçbir dini-millî bayramlarda mesaj falan paylaşmayan arkadaşların bu sene gaza gelmelerini başka türlü açıklayamıyorum. Biz böyle deyince de direk cumhuriyet karşıtı oluyoruz. Çok şükür devletimizle, yönetim şeklimizle bir sorunumuz yok. Sorunumuz cumhuriyeti övenlerinde, yerenlerinde gerçeklerden uzaklaşıp fantezi yapmaları…
Sosyal medyadan ahkâm kesenler daha cumhuriyetle demokrasinin arasındaki farktan bihaberler, hatta İstiklâl Harbi’nin neredeyse Osmanlı ailesine karşı yapıldığına falan söyleyecekler ki dolaylı yoldan da olsa söyleyenler oldu. Diğer taraftan cumhuriyet ilan edildi, yönetim şekli değişti diye ülke dinsiz oldu diyenler de benzer kafada. Cumhuriyet ilan edilince bu ülkeye ne tam manasıyla demokrasi geldi, ülke bir anda gelişip büyüdü, ne de dinsizlik hüküm sürdü. Nihayetinde cumhuriyet bir yönetim şekli, farklı yorumlamaları elbette olacaktır. Tek başına bir yönetim şeklinin bize faydası ya da zararı olmaz önemli olan onun içini bizim nasıl dolduracağımız.
Cumhuriyet Bayramı etrafında döndürülen geyikleri görünce insan bu ülkeden ümidini kesiyor, iyi ki kurtuluş mücadelemizi zamanında yapmışız diyor. Çünkü bu kafa yapısıyla düşman karşısında birlik zor… Diğer taraftan gerek 15 Temmuz gerekse daha yakın tarihlerde yaptığımız sınır ötesi hareketleri düşünce de ümidimiz yeşeriyor, biz bir şekilde ayağa kalkmayı biliriz diye düşünüyoruz. En iyisi bırakalım bizi azınlık olarak görenler kendi çöplüklerinde eşinmeye devam edip, mekânın sahibi biziz pozu kessinler. Bizim en fazla yapacağımız ülke dara düşerse yine kurtarıp, günün sonunda kallavi bir çay demleyip kenara çekilmek olacaktır. İşin edebiyatını yapmak yine onlara kalır…