Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca BU ADAM EĞİTİMİ DE ÖLDÜRECEK GALİBA(!)

BU ADAM EĞİTİMİ DE ÖLDÜRECEK GALİBA(!)

            Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel  Macron’un akıl hocası  Fransız akademisyen Jacques Attali, Barış Pınarı Harekatını kastederek ‘’NATO öldü. Avrupa olarak yalnızız’’ ifadesini harfine dokunmadan ‘’NATO öldü’’ diye tekrarlayan Macron’un özgün düşünce(!) anlayışı  bizi ilgilendirmiyor ama hocası Attali’nin, eğitim hakkında ki tespitlerine bir bakalım istedik.

                Piyasa kurallarının üstün gelmesi halinde eğitimin, ülke kimliklerinin temsili olmaktan çıkarak sadece kâr getiren bir gösteri sanayine dönüşeceğini söylerken finans çevreleri adına bir temenniyi dile getirmesini anlayabiliriz ama eğitimsiz sanayileşmenin nasıl olacağını açıklama lütfunu bizden esirgemesini anlayamıyoruz.

                Verimlilik gelişmediği halde ‘’nüfus artışı, bilgiye talebin artması ve eğitim sürelerinin uzunluğu gibi nedenlerle her yıl eğitime ayrılan payın %10 artış göstermesinin  sebebinin de,  eğitim olduğunu söyleyen Attali, kendi içinde tutarlı gibi görünüyor olsa da; verimlilik derken zekasını kurtarmak istemediği finansal obsesyon nedeniyle 21.yy (kendi iddiası)öngörüsü olabilecek güçte görünmüyor.

                 Eğitimin, kendi  kurallarına göre sonuç itibariyle  bir verimlilik, bir gelişmeden söz etmiş olsaydı, bir  ülkenin kendi  paradigmasına göre başarılı bulunan eğitim sonucunun, bir başka ülke için hüsran olacağına dair somut veriler olmasına rağmen tartışılabilirdi. Kaldı ki dünya ölçeğinde eğitimi tek potaya koyup değerlendirmenin sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz; her ülkenin ağırlık  alanlarında bile bir homojenlik olmadığı için.

                Nüfus azaldıkça eğitim kalitesi artıyor derken sömürdükleri Afrika ülkelerindeki nüfus yoğunluğu zayıf olan ülkeleri  de dikkate almasını ne kadar isterdik. Onları, eğitim kalitesi yükselsin diye açlıktan öldürecek kadar insani duygularla yüklü olduklarını anlayamadığımız için ne kadar haksızlık yapmışız meğer(!)

                 Attali’nin, konuya sadece finansal açıdan bakarak, eğitimi bilim dışına itmesi,  öngörüsünde ki en büyük engel, dolayısıyla yetersizliğidir

                ‘’Eğitimin maliyetini azaltmak için ülkeler ,ya öğretmen maaşlarını düşürecek ya da öğrenci seçiminde çok ağır sınavlar koyarak daha az öğrenciye hizmet vermeyi planlayacak’’ Bu durum (yalnız  zeki öğrencilerin seçilip eğitileceği  ve onların da her türlü bilgi kaynağına ulaşmalarının imkan dahilinde olması nedeniyle öğretmenlerden daha bilgili olacaklar(!) demeye getiriyor)öğretmenlerin saygınlığını yitirmelerine sebep olacaktır’’ savı, bir öngörüden ziyade, paranın gücüyle baskılanmış bir zihin jimnastiği gibi görünüyor.

                Öğretmenliğe ait tezinin ne kadar gerçekleşeceğini tahmin edemeyiz ama öğretmenin ahlaki formunu görmezlikten geldiği için örneğin, ilköğretim kademesinde  öğretmenin, öğrenciden esirgemediği bir tebessümden o çocuğun nasıl bir mutluluk çıkardığını da, bizim görmememizi  ister. Bunun finansal değeri nedir diye kendisine hiç sormadığı ne kadar açıksa; TV’dan yapılan eğitimin öğretmen etkinliğini azaltacağını ileri sürerken,  internet sayesinde yetişmiş kişilerce öğretmen ihtiyacının karşılanacağı teziyle, yetişmiş kişiyi kim ve nasıl yetiştirecek diye bir soru sormamızı istemediği de o kadar açık. Etkileşimi ölmüş bir eğitim nasıl olacaksa.

                Öğretmenliğe ait düşünceleri bir öngörüden ziyade, antik Yunan döneminde ücretsiz veya ücret belirlendiği halde ona bile dayatan ailelerin öğretmen anlayışından etkilenmiş olduğunu düşündürüyor bize.

                 Eğitimin özelleşeceğini, güç merkezlerinin, iş okuluna benzer bir yapılanmayla teknoloji ağırlıklı bir eğitimi önceleyeceğini, bunun da devletin yükünü azaltacağı için siyasi erk tarafından destekleneceğini söylemiş olsaydı buna itiraz etmezdik; üstelik kalitenin de artabileceğini ekleyerek. Ancak böyle bir eğitim öğretmeni daha donanımlı kılmak gibi zaruretle tanıştıracağı için tam tersine saygınlığını artıracaktır. Selamlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi