Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Güzel adamdır Hasan Amca

Güzel adamdır Hasan Amca

           Güzel insanların hatırı var Azizim eğer hâlâ güzellikler isteniyorsa.

           Kimi insanlar ortalıkta pek görünmezler ama varlıkları herkes tarafından bilinir hissedilir. Sanırsın ki gizli bir el var, ufak tefek angarya gibi görünen işleri çekip çeviriyor, eş dost gözetliyor, bir ihtiyaç varsa gideriyor. Gözünüz onu ararsa görünüyor siz hiç çağırmadan ve ne zaman bir dosta ihtiyaç duysanız siz çağırmadan koşuyor.

           Sokağın neredeyse en küçük dükkânlarından biridir burası. Dışarıdan bakınca ne satılır ne yapılır ne dükkânıdır kestirmek zor. Zaten böylesi kabul görmüş böylesi sevilmiştir komşu çevreden. Çıkma parçalar, eski eşyalar, antika denebilecek alet edevat, çeşit çeşit küçük el aletleri, mutfak araç gereci ve daha diğerleri… Bu dükkânı özel kılan şey içindekiler değil bu mekâna ruhunu ve içini yansıtan Hasan Amca…

           Sabah ezanıyla açtığı muhakkak ekmek teknesini çünkü rivayet odur ki yıllar geçmiş ama ondan önce bu sokakta iş yerini açan olmamıştır, olamamıştır. Gün yükselip kepenkler, kilitler açılmaya başladığında Hasan Amcanın dükkânı çoktan şenlenmiştir bile. Mahallenin tüm kedileri kendilerine ayrılan kaplarda yemeklerini yemiş, bekçi köpeği de payını alıp bir kenara çekilmiştir.

           Yaz kış fark etmez, sokağın ileri gelenleri Hasan Amcanın dükkânı önünde “nasıl olup da bu kadar büyüdüğü bilinmeyen kayısı ağacı altında” toplanıp ilk çaylarını içerler. Aslında bu buluşma bir dua alma, hayırlı işler niyetidir.

           Hasan Amca, kendi şahsında aheste ve ağır tavırları, sükûneti ve sıcaklığıyla karşısındakine huzur veren bir esnaftır. Çoluk çocuğu adam edip göndereli olmuş epey, hanımı başı yaşmaklı bir Anadolu insanı. Hasan Amca biraz nüktedan, sohbet ehli, eskilerden çokça hikâye bilir ikisi birleşti mi değmeyin sohbetini dinleyene. Sohbete geleni çok olunca dükkânda ocağın altı hiç sönmez, bir gözünde çay diğer gözünde kahve cezvesi…

           Hasan Amcayı bilmeyenler dışarıdan gelip baksa sanır burası bir dergâhtır. Hoş, dergâh deyince senin aklına ne gelir bilinmez ama bu sokağın dergâhı da Hasan Amcanın mekânı olsun ne çıkar. Gün başlar müşteriler çoğalır, alışveriş uğraşı, ödemesiydi, yetişecek işiydi, çırağın harçlığıydı derken ekmek peşinde hızına yetişilmez dünyanın.

           Bu hız ve hengâme sürüp giderken koca sanayinin içinde Hasan Amca dolaşır sessizce. Kimseyi rahatsız etmez, kimsenin işine mani olmaz. Kimse fark etmez ama o an işi olmayan, müşterisi bulunmayan dükkâna girer ustaya selam eder, iki kelam hal hatır sorar varsa heybesinde küçük bir hikâye anlatır ve gülümseyerek ayrılır. Yine rivayet odur ki Hasan Amca ne zaman dükkândan çıkar arkasından bir müşteri damlar. Bu test edilmiş midir, hayır… Niyedir, Allah bilir.

           Hızla ve yoğunlukla devam ederken bu çaba öğlen gelip geçer de farkına varamaz bazen kimi Usta. Yemek vakti unutulur, kalfalar çıraklar yoğundur. Bir bakarsın elinde sefer tasları, koltuğunun altında iki ekmek çıkar gelir Hasan Amca, kırmadan rica eder müşteriden ve kurulur sofra yeniden. Kimin kısmeti varsa artık ekmeğin ucundan koparan iki lokma nasiplenir sofradan. Duasını eder ve yine usulca ayrılır oradan. Baktı simitçinin işleri kıt gitti o gün ikindi olmadan yorulup acıkan kim varsa yesinler diye bir esnafa nazlanır simitle çay ısmarlatır.

           Esnaf ha deyince çıkamaz çarşıya pazara. Bir küçük lambaya, yarım metre kabloya, iki litre sabuna ihtiyaç hâsıl olur da eli varıp alamaz. Kimi zaman da neyin nerede olacağını kimden soracağını bulamaz. Hasan Amca bu işin okulunu okumuş değildir de ne hikmetse kime neyi soracağını bilir. Yol yordam gösterir daha olmadı mı “ben hele şöyle bir dolaşayım” deyip ne ihtiyaçsa bulup getirir.

           Hasan Amca bir mekâna gelmişse sükûnet de getirir. Olur ya kimi zaman iki komşu niza eder, anlaşmazlığa düşer öyle olur ki sanırsın büyük kavga çıkacak, Hasan Amcayı arar gözler. “Gelin hele ben size birer sade kahve yapayım” demişse bir nefes alır herkes derince.

           Velhasıl Hasan Amca derviş değildir de derviş gibi adamdır. Kendine sorsan asla kabul etmez bunu “bir aciz kuluz evladım” der durur. Hasan Amcanın yaşı nerelerde pek kimse bilmez zaten böyle adamların yaşına değil varlığına hürmet edilir. Bu kadar laftan sonra varıp Hasan Amcanın bir çayı içilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi