Âcil ihtiyaç: Cins kafalar
‘Cins’ kelimesinin, tavır bağlamında zihnimizde oluşan algısından dolayı talihsiz bir konumda olduğunu ifade ederek söze başlayalım.
Alışkın olmadığımız bir tavır ile karşılaştığımızda, tavrın sahibine ‘kardeşim sen ne cins adamsın!’ dediğimiz zaman ona iltifat etmiş olmuyoruz. Bu örneğimiz ile de giriş cümlesini ete kemiğe büründürmüş olalım.
Cins kelimesine olan bu menfi bakışımız, cins kafalar için de aynı talihsizliği beraberinde getirmiştir, maalesef.
Hâlbuki; öfkesini de merhametini de ferasetini de tavırlarını da anlayamadığımız insanlardır, cins kafalar.
Böyle insanların öfkesini merhametsizlik olarak görürüz; öfkesinin sebebinin Milletin evlatlarının hayrına olduğunu aklımıza bile getirmeyiz. Öfkesinde merhamet kokan bu insanların kalplerini yorarız. Kalpleri yorulan bu insanların keskinleşen dillerini anlamak da işimize gelmez.
Merhamet sergiledikleri zaman, saflıklarını ve enâyiliklerini bırakmayız. İyilik mayasının ekmeği olan merhamete, ‘akılsız’ yaftasına kapı açan nankörlüğün penceresinden bakarız ve merhameti de kirletiriz.
Cins kafalar, Milletini uyandırmak için öngörüde bulundukları ve herkeste bulunmayan o eşsiz feraseti sergiledikleri zaman ise ‘meczup’ yaftasını kalplerine yük ederiz ve kalıbımız kadar ettiğimiz kelamımız, bizdeki vefasızlığı ve nasipsizliği aşikâr eder.
Hülasa; toplum içindeki cins kafaları anlamak ve onlara vakitlice kıymet vermek pek mümkün değildir.
Okuduğumuz ve yaşadığımız tarih bize göstermiştir ki; cins kafalı insanlar, ömür sürerken kıymetini bilemediğimiz, ölümüyle kıymete bindirdiğimiz insanlar olmuşlardır.
Neslinin tükenme kaygısını taşıdığımız hayvanat ve nebatat kadar bile kıymet veremediğimiz cins kafalı insanların birer birer aramızdan ayrıldığını ve neslinin tükenmek üzere olduğunu, üzülerek ifade etmek durumundayım.
Aramızdan bir Dede Korkut çıkmaz olmuştur.
Yavuz Sultan Selim Han dirayetinde bir hakan, Milletin evlatlarının hasretini çektiği bir ‘heybetli’ olarak tarih kitaplarında kalmıştır.
Üç sultanın gönül iklimine bahar olan ve kadı iken sokaklarda ciğer satmaya nefsini razı eden tevazuunun cins kafası Aziz Mahmut Hüdâyi gibi dervişlerin yokluğu, gönül sultanlığı tahtını vârissiz bırakmıştır.
Merhameti suiistimal edilen cennet mekân Abdülhamid Han feraseti, Milletin mumla aradığı fakat bulamadığı bir cins kafa olarak özlem kitabımızda yerini almıştır.
‘Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyulayı da elbet silecektir.
Rahmetle anılmak: Ebediyet budur ancak,
Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir’ diyen Mehmet Akifler, şiir kitaplarımıza selam vermez olmuşlardır.
‘Hayatımdan iki İsmet geçti. Biri hürriyetimi aldı, diğeri de zürriyetimi’ diyen ve mücadelesi uğruna hapishaneleri mesken edinen Osman Yüksel Serdengeçti’den sonra kravat bağlamasını öğreten bir mebusumuz daha olmadı.
‘Ellerime uzanan dudakları tepeyim.
Allah diyen! Gel, seni ayağından öpeyim’ diyen Üstad Necip Fazıl, aksiyon insanı ile slogan insanının farkını ömründe verdiği ölümüne kavga ile bir neslin dimağına kazımıştır fakat Necip Fazıl gibi bir cins kafa, şimdiki neslin dimağına kazınmak şöyle dursun, kulağına bile değmez olmuştur.
Sıratı geçmeyi, barajı geçmeye yeğleyen Muhsin Başkan, üç günlük dünyada fırıldak olmadan ebedi aleme şehit nazarında göçen bir cins kafa olarak, adamın kralını arayış mücadelemizde bizi çaresiz bırakmıştır.
Turgut Özallar, Necmettin Erbakanlar da birer cins kafa olarak, bu milletin kaderinde yerlerini almışlardır.
Halim insan unvanını en çok hak eden müstesna bir münevver olarak Sezai Karakoç da derin bir cins kafa olarak ömrünü tamamlamıştır. Biz ise ona karşı vefamızı, kurduğu partileri kapatmakla gösterdik, ne yazık ki…
Feto şerefsizine bağıra bağıra kardinal diyerek Milletin evlatlarını bu riyakara karşı uyaran, Milletinin hayrı için olanca öfkesi ile yaptığı konuşmalarına şahit olduğumuz ve son dönemin en cins kafası diyebileceğimiz Kadir Mısıroğlu Ağabey de ‘Fesli Deli’, ‘Meczup’ yaftaları ile gölgede bırakılan mücadelesine vefasızlığımızdan nasibini alan ömrünü, berzah alemine taşımıştır.
Sayacağımız cins kafalar elbette bunlarla sınırlı değil ve belki de farkına varamadığımız nice cins kafalar, sessiz sedasız göçtüler ukbaya.
Kaybedenler, aramızdan ayrılan cins kafalar değil; bunu biliyoruz. Bilmediğimiz, şu zamanda en çok ihtiyaç duyduğumuz ve özlemini çektiğimiz cins kafaların aramızda kalıp kalmadığıdır.
Duamız; Allah’ın, bu Milleti cins kafalardan mahrum etmemesidir.