Türkiye’de Fırsatçılık ve Vicdanın Çatışması
Gündem ne zaman bizi üzen bir olayla dolup taşsa, fırsatçılık hemen sahneye çıkıyor. Kadın cinayetlerinin arttığı bir dönemde biber gazı satışlarının patlaması ya da deprem gibi büyük felaketlerde battaniye fiyatlarının fırlaması bunun en acı örnekleri. İnsan, "Bu kadar mı acımasız olabiliriz?" diye sormadan edemiyor.
Felaketler karşısında birlik beraberlik beklerken, tam aksine vicdanların sustuğunu görmek insana ağır geliyor. İhtiyaç sahipleri zor durumdayken, bazıları bunu kişisel kazanca çevirmeyi bir fırsat olarak görüyor. Oysa ki, zor zamanlar toplumsal bağlarımızı güçlendirmek için bir sınav değil midir? Birlik olmayı öğrenmemiz gereken anlarda, böylesi bir fırsatçılık sadece bireylere değil, toplumsal ruhumuza da zarar veriyor.
Tabii ki serbest piyasa ekonomisi, arz-talep dengesi gibi kavramlar bir yere kadar açıklayıcı olabilir. Ancak söz konusu olan temel insani ihtiyaçlar olduğunda, bu kavramlar vicdanın önüne geçemez. Bir depremde evini kaybeden bir insana pahalı battaniye satmanın ne insani ne de ticari bir açıklaması olabilir. Ya da kadınların can güvenliği için almak zorunda kaldıkları bir ürünü, korkularından kar etmeye çalışarak satmanın. Bu tür davranışlar toplumsal güvensizliği artırırken, dayanışma kültürünü de zedeliyor.
Peki, çözüm nedir?
Öncelikle, toplum olarak fırsatçılığa karşı duyarlılığımızı artırmalıyız. Daha çok konuşmalı, daha çok farkındalık yaratmalıyız. Ayrıca, bu gibi durumlarda denetimlerin ve yaptırımların sıkılaştırılması, fırsatçılıkla mücadelede önemli bir adım olabilir. Fakat en büyük görev yine bireylere düşüyor: Empati yapmak ve insanlığımızı hatırlamak.
Bir felaketle yüzleştiğimizde, toplum olarak dayanışmanın, yardımlaşmanın ön planda olması gerekir. Fırsatçılığa değil, insanca davranmaya ihtiyacımız var. Çünkü gerçek kazanç, zor zamanlarda birbirimize verdiğimiz destekle ölçülür.
Şimdi, kendimize dönüp soralım: Böyle anlarda insanlığımız mı kazanıyor, yoksa açgözlülüğümüz mü? Bu sorunun cevabı, yalnızca bugünü değil, yarınımızı da şekillendirecek. Unutmayalım, insanlık sınavı tam da böyle anlarda verilir.